Pazarlıklar

Hoca çıkmış kürsüye, cemaate sormuş: “Ne söyleyeceğimi biliyor musunuz?”
“Hayır!”
“O halde niye toplandınız?”
Çekip gitmiş…
Bir hafta sonra yine kürsüye çıkmış:
“Ne anlatacağımı biliyor musunuz?”
Cemaat geçen haftayı hatırlamış:
“Evet, biliyoruz!”
“O halde niye toplandınız?”
Çekip gitmiş…
Üçüncü hafta, hoca yine kürsüde:
“Ne anlatacağımı biliyor musunuz?”
Kimi “Biliyoruz!” diye bağırmış, kimi de “Bilmiyoruz!” diye…
Hoca “Bilenler, bilmeyenlere anlatsın!” demiş yine çekip gitmiş…
Siyaset nedir diyenlere tavsiye edilir, budur?
* * *
Hikâye bu ya!
Churchill akıl hastanesini dolaşıyormuş, bir hasta başını bile vermemiş, Churchill kızmış:
“Ben kimim biliyor musun?”
“Kimsin?”
“Üzerinde güneş batmayan haşmetli İngiliz İmparatorluğu’nun başbakanıyım!”
Hasta göz ucuyla bakmış:
“Dikkat et, bende de böyle başlamıştı!”
Aman dikkat, bazılarında alametler beliriyor!
* * *
Çayırdaki ineğe bir tavuk yanaşmış:
“Sevgili inek, sizinle kârlı bir işbirliği yapıp, ticarete atılalım mı?”
Her ne kadar ineğin adı insanlar tarafından ineğe çıkarılmışsa da iş teklifini reddedecek kadar inek değil!
Ve anlaşmışlar, sucuklu yumurta yapıp satacaklar…
Tavuk çayırın bir köşesinde kümesini kurmuş, folluğu yumurtayla doldurmuş…
Bir süre sonra, eli bıçaklı bir adam çıka gelmiş, tavuk adamı tanıtmış:
“Sucuklu yumurta yapmanın zamanı geldi, lütfen kendinizi kasaba teslim edin!”
İnek o zaman “inekliğini” anlamış…
Tavuğa dönmüş:
“Yahu bu ortaklık, bu işbirliği bana biraz pahalıya mal olacak galiba!”
“Biraz öyle ama, amacımız insanlara lezzetli sucuklu yumurta yedirmek değil mi? Siz kendinizi kasap efendiye teslim edin gerisine karışmayın!”
Ortak arayanlara ve ortak olmaya can atanlara sunulur.
* * *
Herif yeni zenginlerden, burnundan kıl aldırmıyor, çalımından geçilmiyor.
Bir gün sırtında yeni aldığı kürk dolaşırken Bektaşi’ye çarpmış…
Bektaşi lahavle çekmiş:
“Ulan sırtındaki kürk, asıl sahibini de hayvanlıktan kurtaramamıştı…”
Bunlardan o kadar var ki!

Hasan Pulur
Milliyet
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)