Tutuklu Mektupları:Yeni Anayasaya Gerek Var mı?

Tutuklu mektupları…

Sivillerden, askerlerden, öğrencilerden, politikacılardan, gazetecilerden, yazarlardan gelenler:

Yakınları veya kendileri tarafından yazılan mektuplar…

Elektronik postalar, resmi “görülmüştür” damgalı mektuplar, elden yollanmış olanlar…

Kimi el yazısıyla yazılmış…

Kimi çoğaltılmış bilgisayar çıktısı…

Kimi daktiloyla yazılmış.

Bazıları mahkemede verilmiş, zabıtlara geçmiş savunmalar…

Bazıları özel bilgileri de içeriyor…

Kimileri doğrudan bana hitap ediyor…

Kimileri genel.

Yazanların bazılarını tanıyorum…

Bazılarını tanımıyorum.

Hepsi aynı acıyı paylaşıyor:

Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik!

Her bir mektup bir öykü…

Acı çeken insanların öyküsü…

Aslında her birinden bir roman çıkar:

Bir insanın, bir ailenin, bir ülkenin, bir adalet sisteminin, bir dönemin romanı!

Eminim ileride araştırmalar yapılacak, bilimsel açıdan örnek olaylar oluşturulacak, anılar, romanlar yazılacaktır.

***

İktidar da cezaya dönüşen tutuklu yargılanmalardan güya yakınıyor…

Yakınıyor da ne yapıyor?

Çözüm için hiçbir adım atmıyor…

Bütün çözümleri getirip “yeni anayasa” çalışmalarına bağlıyor.

Cuma günü İsmet Berkan’ın da yazdığı gibi:

“Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tutumu açık:

Kürt sorunu için atılacak adımlar dahil, Türkiye’de demokratikleşme ve insan haklarının pekişmesi adına yapılacak her şeyi yeni anayasayla gerçekleştirmek.”

Oysa yine İsmet Berkan’ın belirttiği gibi önümüzdeki ivedi sorunları çözmek için anayasa değişikliğine gerek yok.

Madem ki siyasal mutabakat var, bir iki teknik yasa değişikliği ile bu sorunlar hemen çözülüverir…

Ama istenirse!

***

Hem kendi iktidarında çıkardığın yasalarla, yaptığın uygulamalarla bugünkü haksızlıklara, hukuksuzluklara, adaletsizliklere yol açacaksın…

Hem görünüşte bunlardan şikâyet edeceksin…

Hem de çözüm için ivedi önlemler almayıp uzun ve sancılı bir süreç olan yeni anayasa yapımını önereceksin!

O zaman Mümtaz Soysal’ın dünkü yazısındaki şu soruları sormazlar mı insana:

“Başkanlık sistemi istemek, Türk toplumunun gelişme çizgisi ve bugünkü durumu açısından, özgürlükçü, demokratik ve insancıl rejim yönünde bir yaklaşım mıdır, yoksa daha sınırlayıcı, höthöt ve Atlantik ötesinin kötü taklitçiliğine özenen bir rejim hevesinin dışa vurulması mı?

O açıdan, masaya çağıranların ve oturanların böyle bir niyet besleyip beslemediklerini araştırmak gerekmez mi?

Böyle bakınca, anayasanın değiştirilemez maddelerini değiştirme niyetiyle masaya gelenlerde de demokratik görünümlü sinsi bir sivil darbe niyeti sezmez misiniz?”

***

Başta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olmak kaydıyla, meslek örgütlerinin önerileri ortada.

Orhan Erinç defalarca yazdı:

Sorun sadece Türk Ceza Yasası, Ceza Muhakemeleri Yasası veya Terörle Mücadele Yasası’nda değil, basınla ilgili tüm yasalara da çeşitli yerlerde serpiştirilmiş maddelerdedir…

Sorun “ifade özgürlüğü” ve “adil yargılanma” sorunudur.

Çözümü için de yeni anayasayı beklemeye gerek yoktur!

Emre Kongar
Cumhuriyet
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)