Altemur Kılıç yazdı:"Dersim ayaklanmaları"

Cumhuriyetten hemen önce, Milli Mücadele sürerken 1920 Ekim’inde, Dersim’deki Koçgiri başkaldırısı Kürt sorununun Cumhuriyet’in başına bela olacağının ilk işareti oldu. Ermeni intikamı korkusu dolayısı ile Türkler ve Türkiye ile dayanışma içinde olan Kürt aşiretlerinin dışında, yabancı tahriklerine en müsait olan Kürtler Alevi Kürtlerdi. Dersim’in, Ermeni emellerinin hedefi olan bölgelerden uzak olması, tarihte, yabancı misyonerlerin Kürtlerle Ermenileri Osmanlı Devleti’ne karşı uzlaştırma teşebbüslerine Alevi Kürtlerin daha açık olması 1920’li yıllarda onları da tahriklere daha müsait kılıyordu. Bir de Sünni Kürtlerle Alevi Kürtler arasındaki ezeli ihtilaf vardı. Gerçi Alevi ve Sünni Kürtler zaman zaman (o da aydınlar düzeyinde) birlikte hareket etmişlerdi. Mesela mütareke döneminde İstanbul’da kurulan Kürt Teali Cemiyeti’nde... Bu oluşumun başında, Sünni şeyhlerle Batı Dersim’deki Alevi Koçgiri aşiretinin başı Mustafa Paşa, oğlu Alişan Bey ve sonraki Dersim isyanında da başrolü oynayacaklardan (Baytar) Nuri Dersimi vardı.

Dersim isyanı
Arazisi çetin ve nüfusunun çoğunluğu Alevi olan Dersim bölgesi 19. yüzyıldan beri devletin başına büyük badireler açmış, Cumhuriyet’ten sonra da 1925-26’da ve 1927’de Koçuşağı aşiretinin ayaklanmaları tenkil edilmişti. Bu harekette Albay Mustafa (Mustafa Muğlalı Paşa) büyük bir dirayet göstermişti. Muğlalı Mustafa’nın 1950’de çok partili rejim başladıktan sonra DP hükümeti tarafından bölgedeki oy mülahazaları ile tevkif edilmesi, yargılanması ve hatta idama mahkûm edilmesi, tarihimizin acı ve Güneydoğu’daki başkaldırıları tahrik eden olaylarından biridir. Muğlalı sonunda idam edilmemiştir ama büyük bir acı içinde vefat etmiştir.
Dersim’deki (Tunceli’deki) son ayaklanmalarda, devletin bölgede nizamı tesis etmek için aldığı bir dizi enerjik tedbirde, Tunceli-Elazığ ve Bingöl’ü kapsayan bölgede Dördüncü Umumi Müfettişliğin kurulması, Umumi Müfettişlik görevine General Abdullah Alpdoğan’ın tayini ve sıkıyönetim ilanı etkili olmuştur. Öyle ki; bir taraftan reform bir taraftan temizlik harekâtına başlanması, bölgedeki şeyh ve ağaların otoritelerini sarsmış ve onları rahatsız etmişti. Buna karşı hazırlanan isyan hareketinin başı da Seyit Rıza idi. Rıza, 1937 Mart ayının sonlarında bölgedeki karakolları basarak isyanı başlatmıştı. Buna karşı TSK ve hava kuvvetleri, asileri 16 Eylül 1938’de tamamıyla tenkil etmişti. Bundan önce de kötü hatıraları olan Dersim ismi Tunceli olarak değiştirilmişti.
McDowall kitabında Dersim isyanının, “Kemalist devlete karşı son aşiret isyanı olduğunu” yazar. McDowall’ın başka ilgi çekici yorumu da şudur:
“Dersim’den sonra Kürt milliyetçiliği ile İslamcı Kürt hareketlerinin yolları ayrılacaktır. 1950’de çok partili rejim başladıktan sonra Şeyhler genellikle taraftarlarını İslâmi veya sağcı partileri desteklemeye teşvik etmişler, Kürt milliyetçileri de Türk solundan destek almışlardır...”
Nuri Dersimi’nin ağzından hıyanet
Dersim İsyanlar’ında, sonra da Ağrı isyanında önemli roller oynayan Nuri Dersimi’nin (Baytar Nuri’nin) yazdığı ve ilk defa 1952’de Halep’te basılan, sonra da Komkar Örgütü tarafından Almanya’da yayınlanan, son olarak ise 1992’de Diyarbakır’da Dilan Yayınevi tarafından bir şekilde basılıp yayınlanan, “Kürdistan Tarihinde Dersim” kitabı, ayrılıkçı Kürtçülerin zihniyetlerini, Türkiye’ye ve Türkler’e karşı sönmez kinlerini göstermesi bakımından ilgi çekicidir.
Kürtlerle Ermeniler arasındaki düşmanlığı tarihi bir yanılgı addeden ve Dersimlilerin aslında Ermenilere çok yakın olduklarını, sadece Ermenilerden kız aldıklarını söyleyen Nuri, Dersim Kürtlerinin Birinci Dünya Harbi esnasında Ermenilerle işbirliği yaptıklarını ve bu Alevi Kürtlerin Rus kuvvetlerine de yardımcı olduklarını itiraf ediyor. Hatta söylediğine göre, 1877-78 ve 1893 Rus-Türk savaşlarında da Dersim Kürtleri hem Ermeni çetelerine, hem de Rus kuvvetlerine yardımcı olmuşlardır. Nuri Dersimi, bölgedeki Alevi Türklerinin de Alevi Kürtlerle kız alıp verdiklerini, hatta Koçgiri hareketinde Dersimlilerle birlikte hareket ettiklerini ve de “Kürtleştiklerini” yazıyor.
Baytar Nuri’nin, Kürt gençlerinin Kürtçe bilmediklerinden yakınarak Türkçe olarak “Kürt Gençliğine Hitabı” bir ibret belgesidir.
“Ey Kürt Genci! Ey asırların zulmünü istihkar eden civanmert milletin oğlu” diye başlıyor ve sonunda gençlere “intikamı” vasiyet ediyor:
“Hürriyet ilahına sunduğumuz binlerce kurbanlar, kendileri için sizden bir türbe istiyorlar, hatıraları için bir abide bekliyorlar. Bu abide, hür ve müstakil Kürdistan’dır! Bu abide milletler camiası arasında mevkiini ihraz edecek (alacak) olan müstakbel Kürt Devleti’dir!” diyor...

Altemur Kılıç
Yeniçağ
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)