'Bizi AB'ye almayanlar düşünsün!'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan'ın yaşadığı ekonomik krizden toparlanmasını temenni ettiğini bildirdi. Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy Almanya Başbakanı Angela Merkel'in dün Yunanistan'daki ekonomik krizle ilgili düzenledikleri basın toplantısındaki eleştirileriyle ilgili olarak, 'Hepsi Avro bölgesinin içerisinde olan AB'deki ülkeler. Tabii bizi AB'ye almayanlar bunu düşünsün' dedi.

Başbakan Erdoğan, Markinez Otel'de düzenlenen B-20 İş Konseyi'ndeki konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.


Bir gazetecinin 'Dün Angela Merkel, Yunanistan'daki gelişmelerle ilgili ültimatom gibi bir açıklama yaptı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?' sorusuna karşılık Erdoğan, şöyle konuştu:

'Şimdi şu anda gerek Merkel'in gerek Sarkozy'nin yapmış olduğu açıklamaların B-20 platformlarında ele alınış şekillerini henüz tam manasıyla görmüş değiliz. Tabii bu değerlendirmelerden sonra yarın şöyle geniş bir değerlendirme yapılırsa isabetli olur ama Yunanistan'da İtalya'da ciddi sıkıntıların olduğu ortada. Gerek referandum gerek güven oylaması buna benzer. Tabii değerli dostum Yorgo herhalde bir kararın arifesindedir ve partileri de nasıl bir şey düşünüyor şu anda onu da bilemiyorum. Çünkü istifalar var, sıkıntılar var. Onun için oturumlarda bunu çok daha açık göreceğiz. Oralarda yapacağımız görüşmelerle de bizim kanaatlerimiz daha da netleşir. Temennimiz toparlanmasıdır.'

Erdoğan: Ülkeler taviz vermemeli

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ülkelerin ekonomik programlarını hazırlarken gerçekçi, ihtiyatlı ve tutarlı olma ilkelerinden taviz vermemeleri gerektiğini belirterek, 'Nitekim bunun örneklerini Avrupa'da çok açık gördük. Yani adeta kamuoyunda her zaman söylenen tutarsız, düzme bütçe türü şeyler artık özelden, kamuya doğru yürümüş durumda' dedi.

Erdoğan, Martinez Oteli'nde G-20 Toplantısı kapsamında düzenlenen, B-20 Ekonomik Politikalar Oturumu'nda yaptığı konuşmada, küresel ekonomik krize yönelik olarak değerlendirmelerini konusunda şunları söyledi:

'Küresel ekonomiyi en fazla tehdit eden kırılganlık, gelişmiş ekonomilere yönelik kamu borç sürdürülebilirliği endişeleridir. Krizle birlikte alınan genişleyici önlemler ve bankalardan kaynaklanan yükler, kamu borç stokunun çok ciddi bir şekilde artmasına neden oldu. Büyüme hızının düşmesi de borç göstergelerini giderek kötüleştiriyor. Sonuç olarak, 2008 yılında bazı bankaların iflasıyla ortaya çıkan küresel kriz, bugün artık devletleri tehdit eder bir noktaya gelmiş durumda. Bu çerçevede, gelişmiş ülkelerin somut, iyi planlanmış ve güvenilir mali uyum politikalarını açıklamaları ve uygulamaları büyük önem taşıyor.'

'Şu anda son işsizlik verisi yüzde 9,1'e düşmüştür'

Türkiye olarak, 2008 krizinin ilk aşamasında ölçülü, hedefe odaklı ve iyi seçilmiş mali ve parasal genişleme tedbirleri aldıklarına işaret eden Başbakan Erdoğan, 'Ekonomimiz 2010 yılında yüzde 9, 2011'in ilk yarısında ise yüzde 10'un üzerinde bir büyüme performansı sergiledi. Bu süreçte istihdam alanında da çok önemli başarılar elde ettik Krizin en yoğun olduğu anda işsizlik yüzde 14'e kadar çıkarken ülkemizde. Şu anda son işsizlik verisi yüzde 9,1'e düşmüştür, bunun biraz daha düşeceğini şu anda tahmin ediyorum.

Bu süreçte istihdam alanında da çok önemli başarılar elde ettik. 2009 yılı Nisan ayına kıyasla mevsimsel düzeltilmiş verilere göre ilave 3,4 milyon istihdam oluşturduk ve toplam işsizlik oranını 4,8 puan azalttık. Bu performansla Türkiye, küresel ekonomideki olumsuz tablodan kendisini uzak tutmayı başardı.'

Toplantıya katılan bir CEO'nun 'Siz konuşmanızda krizin bir fırsat da olabileceğinden bahsettiniz, tabii riskleri iyi hesaplayabildiğiniz taktirde bunu yapabileceğinizi söylediniz. Muhtar Kent'i biliyorsunuz, 400 şirketi, 3 trilyon dolarlık bir ciroyu temsil eden bir grup, ben 3 tane öneride bulunmak istiyorum. G-20'nin her toplantısında sürdürülebilir büyüme ve istihdam yaratma konusunu odak noktası alması lazım, çünkü siz bunu kendi ülkenizde gösterdiniz' şeklindeki değerlendirmesi üzerine Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

'Zaten bir soru olarak görmüyorum, gayet güzel bir tanım getirdiler. Benim de altına rahatlıkla imzamı atabileceğim bir yaklaşım olarak görüyorum. Gerek sürdürülebilir büyüme ve istihdam, ki biz de özellikle yola çıkarken iki tane kavramı çok önemsedik; istikrar ve güven. İstikrar ve güvene dayalı bir ekonomi ve bunun istihdamla birlikte yürütülmesi olayı. Kaldı ki verdiğiniz şu örnek, yani Muhtar'ın içinde olduğu olay, işte o kriz döneminde bile şu anda 500 milyon dolarlık bir yatırıma girdiler ülkemizde. Ben aynı şekilde Muhtar'ın takip ettiği yolu, diğer buradaki bütün CEO'lara özellikle tavsiye ediyorum, 'Gelin' diyorum. Türkiye güvenli bir limandır. Gerek reel sektörde, gerek finans sektöründe, Türkiye'de şu anda mesela bazı alınan bankaların şu anda genelini aştığını görüyoruz. Türkiye'deki birimin genelini aştığını görüyoruz. Bu çok çok önemli. İsmini artık vermeme gerek yok, herhalde anlıyorsunuzdur. Böyle bir durum söz konusu.'

'Türkiye bu işi büyük ölçüde başarmıştır'

Bir diğer konunun ise kamu ve özel sektör iş birliği olduğunu, bunun kenara atılamayacağını ve çok büyük önem taşıdığını kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Ama burada biz kamuyu artık sadece memur görevlendirme noktasında düşünüyoruz. Bunun dışında özelleştirme projeleriyle biz kamuyu tamamen bu işten çıkardık. Kamu artık ekonominin içinde yok. Kamu sadece şu anda bu işin planlaması, denetlemesi, düzenlemesi, bu tür şeylerin içerisinde görev alıyor. Ama elimizde kalanları da şu anda özelleştirerek tamamen bu işten çıkacağız. Şu anda bazı ülkelere yapılan tavsiyeler var. İsim vermeyeceğim, anlıyorsunuz, biliyorsunuz, neden, 'İşte özelleştirmeni bitir'. Halbuki özelleştirme artık yani dünyamızda yeni bir şey değil. Avrupa Birliği süreci içerisinde veyahut da avro bölgesinde yeni bir konu değil. Ama bunu gerçekleştiremeyenlerin şu anda ödedikleri bedel görüyorsunuz çok ama çok ağır bir şekilde gelişiyor. Türkiye bu noktada dönemimizde çok önemli adımlar attı ve bu işi başardı.

Burada bir şeyi daha söylemem lazım, yolsuzlukla mücadelede de çok kararlı olmak ve samimiyet testini başarmak da şart. Eğer politika yapıcıları yolsuzluğun içeresinde aktör oluyorlarsa, orada görev alıyorlarsa tabii bu işi başarmanız da mümkün değil. O zaman çöker gidersiniz. Türkiye bu işi büyük ölçüde başarmıştır. Hiç mi yok? Hiç olmadığını iddia etmiyorum. Çünkü bu işin içinde insan var. İnsanın olduğu yerlerde bu tür maalesef sıkıntılar da yaşanıyor. Bunu da özellikle vurgulamam lazım.'

Küresel çözümleri aynen paylaştığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, 'Bu işi küresel ölçekte ele almak suretiyle çözmemiz lazım. Artık dünya büyük bir köydür. Bizler hep bu köyün aktörleriyiz, bu köyün sahipleriyiz ve burada beraber, dayanışma içerisinde bu süreci geleceğe taşımamız lazım diye düşünüyorum' dedi.

Vatan
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)