Darbe yönetimleri bile buna cesaret edememiş!

Radikal Gazetesi Yazarı Uğur Gürses, dünkü yazısında İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda gerçekleşen operasyonu mercek altına yatırmış ve “Darbe döneminde bile borsa yönetimi hükümet tarafından atanmadı… Oysa şimdi hükümet İMKB yönetimini belirleme işine de el attı” demiş…
Mevcut düzenlemeye göre, bizim borsamız kurulduğu günden beri “özerk”miş…
Ama bu, önceki gün yürürlüğe konulan bir kanun hükmündeki kararname ile son bulmuş…
Uğur Gürses’in bu konudaki yorumu çok kısa:
“Geçmiş olsun!”
***
Hükümet’in, ‘Finans Merkezi İstanbul’ projesi, başlangıçta finans çevrelerinden gerçekten de büyük destek gördü.
Ama yönetimindeki çoğunluğun hükümet tarafından atanmasına izin verilmesiyle, borsanın özerkliği fiilen bitti.
***
Bizde böyledir:
Sözüm ona; üniversiteler özerktir!
Üniversitelerin bağlı olduğu YÖK özerktir!
TRT özerktir.
Radyo Televizyon Üst Kurulu özerktir…
Uygulamada ise; nah özerktir!
Çünkü hepsi göbeklerinden iktidara bağlı ve bağımlı hale getirilmiştir.
***
Devam edelim:
Yasalarımıza göre Rekabet Kurumu özerktir.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu özerktir.
Bütün düzenleme kurulları özerktir…
Futbol Federasyonu da özerktir…
Gerçekte ise, nah özerktir!
Çünkü bu kurumların başkanları, yöneticileri, bütçeleri…
Her şeyleri ama her şeyleri iktidar tarafından belirlenir!
Yani adları özerk olan bu kurumlar, gerçekte iktidarın elleri ve kollarıdır.
***
Peki; iktidar bu kurumları neden “özerk”miş gibi gösterir?
Çünkü bu, demokrasi gereğidir… Gerçek demokrasilerde bu işleri yapan kurumların özerk olmaları şartı vardır!
Bir de; bu, en çok iktidarın işine gelir!
İktidarlar bu kurumların kamuoyunda tepki toplayan icraatlarında, “Canım bunlar özerk kurumlar, müdahale etmemiz mümkün değil” diyerek sıyrılıverirler…
Ama iş o kurumların yönetim kademelerini belirlemeye ve yetkilerini kullanmaya gelince; hepsi birer “börek”tir…
Hani şu çok iyi bildiğiniz börek:
Yağma Hasan’ın böreği!
***
Radikal yazarı Uğur Gürses demiş ki:
“Bugüne kadar darbe yönetimleri bile borsanın özerkliğine müdahale edememişti… Geçmiş olsun!”
Önemli mi Uğur kardeşim?
Biz bugüne kadar nelerden “geçtik” zaten… Borsa’dan mı geçemeyeceğiz?
Yeter ki iktidarımız güçlü olsun; öyle değil mi?
****
DEĞMEZ!
Atatürk’e “diktatördü” diyen kadın yazar, gelen yoğun tepkilerden sonra bir de hakkında Cumhuriyet Savcılığı’nca soruşturma açıldığını öğrenince, “Ben aslında Atatürk’ü çok severim” demiş…
Bir kadın düşünün ki bu ülkenin kurucusuna hem “diktatör” diyor, hem de ona olan sevgisinden söz ediyor…
Ben kendi adıma “diktatör” olduğunu düşündüğüm birini asla sevmem… Aksine, diktatörlerle sonuna kadar savaşırım!

Ama ne yaparsınız, her yürek bir olmuyor!
Bir çift söz de Cumhuriyet Savcısı’na:

Aman Sayın Savcım:
Sakın dava açmaya falan kalkışmayın!
Görmüyor musunuz; istediği zaten bu… Ucuz ithamlarla, ucuz şöhrete kavuşmak…
Lütfen ülkenin gündeminin bir de bu “ucuz oyunlar”la işgal edilmesine izin vermeyin!
Emin olun, değmez!
****
GÜNÜN SORUSU
Başbakan’dan sonra dün de Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz bir açıklama yapmış ve bedelli askerlikle ilgili çalışmaya bayramdan sonra başlayacaklarını söylemiş… Sorum kendisine:
Madem yeterince askerimiz var; o zaman sadece zengin çocuklarını kapsayan bedelli askerlik yerine, hükümetlerinizin daha önce defalarca söz verdiği gibi askerlik süresini kısaltmayı ve zengin-yoksul ayırımı yapmadan tüm gençlere eşit hak tanımayı neden düşünmüyorsunuz? Demokrasi bunu gerektirmez mi?
****
Beş yıldızlı saraylarda kaplumbağa adaleti!
Milyonlarca lira harcayıp beş yıldızlı adalet sarayları yapıyoruz…
Ama kaplumbağa hızıyla işleyen adalet sistemimiz, ne yazık ki beş yıldızlı konfora geçmekle hızlanmıyor…
Sıradan davalarda bile aylar değil, yıllar sonraya gün veriliyor…
“Geciken adalet, adalet değildir” sözünü hatırlatarak somut bir örnek vermek istiyorum:
Avukat Cem Sağışman, bir müvekkili adına ödenmeyen bir çek için dava açar…
15. Sulh Ceza Mahkemesi, 7 Şubat 2013’e duruşma günü verir:
Yani tam 15 ay sonraya!
***
Tamam; mahkemelerin iş yoğunluğunu anlıyoruz da…
Acaba şu konfora harcanan paranın bir kısmı da hâkim kadroları için harcansa ve mahkemelerde dosyaların bu kadar yığılması önlense, fena mı olur?

Ve bir soru da Adalet Bakanı’na:
Sizin bir davanız için mahkeme 15 ay sonrasına gün verse; ondan sonra da davanın en az dört yıl süreceğini biliyor olsanız, adalet sistemi hakkında ne düşünürdünüz?

Mustafa Mutlu
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)