“Değerlerle devrimleri barıştırmalıyız”

Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ndeki dersten çıkmıştım ki Berhan Şimşek’e rastladım. CHP’nin eski İstanbul İl Başkanı, sinema sanatçısı Berhan Şimşek.

Bir süredir de görmemiştim, onun da vakti varmış, “birer kahve içelim” diyerek yakındaki bir kafede oturduk.

Berhan Şimşek’i 80’li yıllardan, sadece sinema sanatçısı olduğu yıllardan beri tanırım. Sonra siyasete girdi, CHP’nin önemli isimlerinden oldu. İl başkanlığını bırakmasına üzülmüştüm. Çünkü, özü sözü bir, ilkeli, dürüst, devrimci niteliklerini koruyan iyi bir insandır.

CHP’de daha önemli görevler alabileceğine inanıyordum, ama belli ki mevcut yönetimle kimyası pek uyuşmadı. Şu sıralar kenarda duruyor gibi ama, ben onun siyaseti bırakacağına CHP’den kopacağına ihtimal vermiyorum.

Berhan Şimşek’i biraz dertli gördüm. CHP’nin durumuna üzülüyor. “Partinin kişiliği, ideolojisi kayboluyor” dedi örneğin. “Marka değeri düşüyor. Partide her kafadan bir ses çıkması parti içi demokrasi olduğu anlamına gelmez, bu sadece kaos yaratır” diye de ekledi.

Şimşek’e göre, parti toplantılarında herkes dilediği gibi konuşmalı, eleştirilerini yapmalı, önerilerini ortaya koymalı, sonra da alınan karara saygılı olmalı, hesaplaşmasını kamuoyu önünde yapmamalı.

Tüzük konusuna çok önem veriyor Berhan Şimşek. “Genel Başkan’la hiçbir sorunum yok. Kendisine sonsuz saygım var. Ama partiyi yönetme konusunda tereddütleri olduğunu görüyorum” diyor ve ekliyor;

“Örneğin tüzüğümüzün demokratik olmadığını herkes kabul ediyor. Genel Başkan da dâhil, hatta en az 10 kere tüzüğü değiştireceğini söyledi. Ama şimdi bakıyoruz tüzük değişikliğini kurultaya atmış.”

Şimşek, Kılıçdaroğlu’nun önce il ve ilçe kongrelerini yapmak istediğini, Kurultayın ilk günü tüzük değişikliği, ikinci günü Genel Başkan seçimi ve üçüncü gün de Parti Meclisi seçimini yapmak istediğini hatırlatarak “Oysa önce tüzük değişmeli. İl ve ilçe kongreleri yeni tüzüğe göre yapılmalı. Eğer tüzük kurultayda değişecekse, antidemokratik dediğimiz tüzükle kongreler yapılacak. Nerede kaldı o zaman demokrasi” diye soruyor.

Türkiye’nin çok önemli sorunları olduğunu söyleyen Berhan Şimşek “Örneğin anayasa çalışmaları yapılıyor. CHP’liler bu değişikliklerdeki tavrımızın ne olacağını bilmiyorlar. Oysa bunlar konuşulmalı ve ortak akıl bulunmalı” diyor.

Sohbetimizde Dersim’i de konuştuk. Şimşek “Ne yazık ki bu tartışma bir CHP’li milletvekili yüzünden başladı, arkasından Atatürk ve Cumhuriyet devrimlerine saldırılar başladı” dedikten sonra devam etti;

“Gerçi buna iyi taraftan da bakabiliriz. Dersim olayı elbette anlatıldığı gibi değil ama, bizim de uzun yıllara dayanan hatalarımız oldu. Biz devrimlerle değerleri barıştırmayı tam başaramadık. Şimdi elimizde bir fırsat var. Devrimlerle değerlerimizi barıştırabilirsek CHP’nin önü açılır. İktidar yoluna gireriz.”

Berhan Şimşek’le “bir kahve içimi” sohbet edelim derken iki saati aşmışız. Ara sıra yine bir araya gelerek fikir alışverişini sürdürmeye karar verdik.

*****


Özürden sonra Alevilerin sorunları giderilecek mi?

Dersim olaylarında hayatını kaybedenlerin önemli bölümü Kürt mü Alevi mi? Bu konuda bilgiler çelişik.

Havali Tunceli olduğu için birçok kişi ölenlerin Alevi olduğunu söyler.

Aynı şekilde bölgede çok sayıda Kürt de yaşadığı için ölenlerin Kürt olduğu da ileri sürülür.

Peki hem Kürt hem Alevi olabilir mi?

O konuda da kafam karışık. Çünkü kendi tarihleri ile ilgili bilgilerine güvendiğim bazı Alevi dostlarım “Kürtler arasında Alevi yoktur, Kürtler’in büyük bölümü Şafii’dir” derler. Aksini söyleyenler de vardır. Hatta bir gece Alevi bir dostumla bir Kürt dostum bu nedenle kavgaya varan tartışma bile yapmıştı.

Bu nedenle kesinlikle bilmediğim konuya girmek istemem.

Ancak kimi Alevi derneklerinin yöneticilerinin TV ekranlarından inmediğini ve Başbakan’a hararetle destek vererek Atatürk ve Cumhuriyet’e yönelik ağır sözler ettiğini izliyorum.

Demek ki Dersim’de çok sayıda Alevi ölmüş.

Başbakan özür dilediğine göre, herhalde en azından gereğini yapmak için de adım atacaktır.

Son birkaç yıldır iktidar bir tür Alevi açılımı yaptığını ileri sürüyor. Alevi çalıştayları toplanıyor, Cem evlerinin durumu konuşuluyor. Ama sonuç yok.

Nedendir bunu da anlamam. Eğer iktidar bu konuda gerçekten samimiyse en azından Cemevleri konusunu bir gün içinde çözüme kavuşturabilir.

Şimdi işte fırsat. Hazır özür dilenmiş. Türkiye Atatürk ve Cumhuriyet devrimlerine hakaret pahasına gözyaşları içinde “korkunç” olayları öğrenmiş. Herkesin yüreği dolmuş, o halde iktidar en azından şu Cemevleri konusunu bitirsin.

Ama gariptir, ekranlarda AKP yağcılığı yapan Alevilerin hiçbiri bunu dile bile getirmiyor. İktidarın ise bu konuda ağzını açtığını duymuyoruz. Ne bekleniyor ki acaba?

*****


Bakanlarımızla gurur duyuyoruz

Bedelli askerlik konusu bir yasa tasarısıyla halloluyor.

Bilmeyene bilgi vereyim. Meclis’te kanunlar iki türlü yapılır. Birincisinde; hükümet bir kanun hazırlar ve bunu Meclis Başkanlığı’na gönderir. Bunun adı kanun tasarısıdır.

İkincisi ise Meclis’teki bir ya da birkaç milletvekili veya muhalefet partileri bir kanun hazırlar ve Meclis Başkanlığı’na gönderir. Bunun adı kanun teklifidir.

Bedelli hükümetin tasarısı olarak geldi meclise. Kanun tasarıları Meclis Başkanlığı’na gitmeden önce bütün bakanlar altına imza atarlar.

Yani bedelli yasası için de bütün bakanlar hazırlanan metnin altına imzalarını attılar.

Ama bu kez ilginç bir şey oldu. Bakanlara sadece son sayfa gösterildi ve altındaki boş yere imza atmaları söylendi. Kanun metni gösterilmedi.

Çünkü, bedellinin hangi yaşa uygulanacağı ve bedel miktarını Başbakan açıklayacaktı. Başbakan da bunun önceden bilinmesini ve “sızmasını” istemiyordu.

Ve bakanlar “boş” sayfaya imza atarak kanun tasarısını imzalamış oldular. Başbakan da grup toplantısında gülerek “Hepiniz merak ediyorsunuz değil mi, durun bakalım” dedi. Tasarıya imza atan bakanlar bile içeriği o dakika öğrendi.

Şu “İleri demokrasi” ne kadar şaşırtıcı bir şey değil mi?

*****


Yabancı avukatlık da geliyor

Hükümet yeni bir avukatlık yasası hazırlıyor. Pek çok yeniliği kapsayan yeni yasa avukatlar arasında büyük tepki yarattı. Henüz maddeleri kesinleşmemiş olan yasadaki en önemli maddenin yabancı avukatlık şirketlerinin Türkiye’de büro açmalarına izin verilecek olması.

Ankara Barosu, hazırlığı yapılan yeni avukatlık yasasına dikkat çekmek için kendi sitesine bir uyarı yazısı koymuş. Tüm avukatları duyarlı olmaya çağıran Ankara Barosu yeni yasanın hukuk sistemine darbe vuracağını belirtiyor.

Konu önümüzdeki günlerde belli ki büyük tartışma yaratacak. İlgilenenler www.ankarabarosu.org.tr adresinden yeni yasa ile ilgili uyarıları okuyabilir.

*****


Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, “HES’ler (hidroelektrik santral), vadileri turistik hale getirecek!” demiş. Gelenler, “HES öncesine ait doğal güzellik kalıntılarını” gezecek herhâlde!

Can Ataklı
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)