Doç. Dr. Hüner Tuncer yazdı:"10 Kasım'ın Anlamı!.."

‘10 Kasım’, ülkemizde Atatürk’le başlayan ‘peri masalı’ günlerinin yaşandığı bir dönemin bitiş tarihidir! Ne yazıktır ki, 10 Kasım 1938 tarihinden sonra, o tarihe değin Atamız sayesinde her gün bir mucizeye tanık olan halkımız, bir daha böyle günleri yaşayamamıştır! Gönül isterdi ki, ‘Atatürk dönemi’ bugüne değin süregelsin! İşte, o zaman Türkiye, bugünkünden bambaşka bir devlet konumunda olacaktı, hiç kuşkusuz!
‘Atatürk mucizesi’ niçin yaşatılamadı?.. İnönü döneminden sonra, yani 1950’li yıllardan itibaren, ülkemizde iktidara gelen hükümetler, Türk halkının çıkarlarını düşünmek ve bunları ön plana almak yerine, öncelikle kendi çıkarlarını göz önüne alarak ülkeyi yönettiler. Ve bu durum, hiç değişmeden günümüze değin sürdü. Bir de, Atatürk’ümüzü özellikle unutturmak ve genç kuşaklara O büyük insanı yalnızca yüzeysel bir biçimde tanıtmak isteyen hükümetler işin içine girince, ülkenin bugünkü ‘hal-ü pür melâli’yle karşı karşıya kaldık!
1950’lerden itibaren iktidara gelen hükümetler acaba niçin Atatürk’e ve O’nun devrimlerine sırtlarını çevirdiler?.. Çünkü Atatürk’ün hedeflediği ‘tam bağımsız Türkiye’yi gerçekleştirmek yürek istiyordu; cesaret istiyordu; kendi ayakları üzerinde durmayı ve başka hiçbir güce sırtını dayamamayı gerektiriyordu. Bu, izlenmesi güç bir yoldu; oysa, sırtını başka bir güce dayayarak ülkeyi yönetme, iktidardaki hükümetlerin kişisel ihtiraslarına daha çok hizmet eden bir yoldu. Atatürk, güç olan yolu seçmiş ve bu yolda büyük bir başarıyla ilerlemişti. O’ndan sonra gelen liderler (İsmet İnönü dışında) ise, Türk halkını daha çok- affınıza sığınarak- ‘güdülmesi gereken bir koyun sürüsü’ olarak değerlendirdiler; halkı cahil bırakmanın kendi çıkarlarına daha çok yarayacağı düşüncesinden hareketle, bizleri Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu hazin tabloyla karşı karşıya bıraktılar.
‘Cehalet’ ile ‘demokrasi’, birbirleriyle bağdaşan kavramlar değildir. Gerekli eğitimi ve öğrenimi görmemiş insanların, demokrasi rejimi icabı, kendilerini seçecek hükümetleri oylarıyla iktidara taşımaları, onların bilinçli olarak demokrasiye katkıda bulunmuş olmaları anlamına gelebilir mi?.. Demokrasinin, ancak bilinçli ve aydınlık insanların ülkelerinin kaderinde rol oynamaları durumunda bir anlamı ve geçerliliği olabilir. Bugün ülkemizde böyle bir durumun söz konusu olduğu söylenebilir mi?..
‘10 Kasım günü’nün anlamı büyüktür bugün. Halkımız, ya AKP Hükümeti’nin hedeflediği İslam dinine dayalı ve tüm kurumları bu öğretiyle uyumlu bir yolu seçecek ya da Atatürkçü laik sistemin savunuculuğunu yapacaktır. Ülkemizin aydınları, ya halkımızı Atatürkçülük yolunda aydınlatacak ve eğitecek ya da AKP’nin izinde yürüyerek, uygarlıktan ve çağdaşlıktan adım adım uzaklaştıracaktır. Aydınlarımız, acaba bu yaşamsal görevlerinin bilincinde midir?.. Atatürk’ün kadınları, ya yüzlerini çağdaşlığa ve uygarlığa çevirecek ya da sırtlarını uygarlığa dönerek, kendilerini kendi istençleriyle ‘ikinci sınıf insan’ konumuna indirgeyecektir.

İşte, bu çok önemli hususları 10 Kasım günlerinde bir kez daha anımsamamız gerekir! 10 Kasım’da, ya Atatürk’ümüzün tarihe gömülmesine göz yumacağız ya da içimizdeki tüm enerjimizle O’na karşı duranların önüne geçerek, yollarını keseceğiz! Bu seçimimizi çok fazla gecikmeden, bir an önce yapmalıyız; aksi takdirde, bir gün bir de bakarız ki- Allah göstermesin- 10 Kasım günü halkımızın belleğinden ve yüreğinden çıkartılmış olur.
Atatürk ve Devrimleri, ne yazık ki, halkımız, gençlerimiz ve çocuklarımız tarafından yeterince tanınmamakta ve bilinmemekte! Bu durumun sorumlusu bizleriz! Bizler, Atatürk’ün emanetine hıyanet ettik, O’nun emanetini yeterince değerlendiremedik ve O’nun emanetini bizden sonraki kuşaklara devredemedik. Ancak, bu gecikmenin üstesinden gelebiliriz diye düşünüyorum. Önemli olan, bunu gerçekleştirmeye istekli ve hevesli olmamız ve bu güç yolda ilerlerken, önümüze çıkabilecek olan engellerden yılmama cesaretini ve iradesini gösterebilmemiz! İstersek ve birlik olabilirsek, Atatürk’e karşı gelenleri yaşatmayabiliriz! Bunu bugüne değin niçin yapamadık ve bugün de niçin yapamıyoruz; bunun üzerinde durmamız gerekir.
Gelin, hep birlikte ‘10 Kasım günleri’ni halkımıza unutturmamaya, Atatürk’ümüzü sonsuza değin yaşatmaya ve O’nun devrimlerini yaşama geçirtmeye ant içelim! Bu bilinçle hareket edebilir ve bu bilinçle yaşamımızı sürdürmeyi hedefleyebilirsek eğer, ‘10 Kasım günleri’ ancak bir anlam taşıyabilecektir!

DOÇ.DR.HÜNER TUNCER
İLK KURŞUN
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)