Ehl-i Beyt Üniversitesi pojesi

Üniversite evrensellik içerir ve hiçbir ön yargıyı kabul etmeden bağımsız araştırmacıların çalışmasını gerektirir. O halde Ehl-i Beyt’i anlamak için gerçekten bir üniversiteye ihtiyaç vardır
Öncelikle Allah’a hamd ediyorum. O’nun Resulüne ve Ehl–i Beyt’ine selam ediyorum. Öyle bir mekanda, öyle bir atmosferdeyiz ki, hani Hz. Musa Hz. Hızır’ı sormuştu da Cenab–ı Hak onları iki denizin birleştiği yere göndermişti ya, işte biz o mekandayız. Bugün öyle bir mekanda bulunuyoruz.
Prof. Dr. Haydar Baş Hocam Ehl–i Beyt Üniversitesi cümlesini ilk söylediğinde, birçok insan bu sözleri gündemi kurtarma mesabesinde olan siyasi mülahazalar sebebiyle söylenmiş gibi düşünebildi, öyle telakki etti. Ben de onu yıllardan beri tanıdığım ve hiçbir cümlesinin boş yere söylenmediğini bildiğim için, o tarihte kafamda atıp tutmaya başlamıştım. Nasıl bir üniversite olabilir?
Biliyorsunuz bizim yüksek öğrenim sistemimizin bir yapısı var. Acaba bu bir ilahiyat fakültesinin bölümlerinden bir tanesi olabilir mi? Veya Ehl–i Beyt’e özel bir araştırma entstitütsü olarak kurulabilir mi? Ama arka arkaya çıkan, Hocamın eserlerini okumaya başlayınca gördüm ki bir üniversite bile Ehl–i Beyt Mektebini anlatmaya yetmeyecek. Nasıl olsun ki, bakın Hocamın “İmam Ali” kitabında başlıkları çevriyorum… İslam fıkhının ana temellerini bizlere vaaz eden, öğreten İmam Ali Efendimiz. Devlet yapısını anlatan, yönetim anlayışının nasıl olması gerektiğini öğreten İmam Ali Efendimiz. Tefsir ve hadis ilimlerini mecmu eden, Kur’an–ı Kerim’i ilk nüshalarla ortaya koyan, nüzul sebepleriyle onu halka anlatan, sahabeye öğreten ve bugünkü anladığımız mânâda ekonominin, ceza hukukunun, ticaret hukukunun, medeni hukukun temellerini vaaz eden İmam Ali Efendimiz. Tek başına bir üniversite Hz. Ali Efendimizdir.

Ehl–i Beyt’i anlamak için üniversite şart
Üniversite evrensellik içerir ve hiçbir ön yargıyı kabul etmeden bağımsız araştırmacıların çalışmasını gerektirir. O halde Ehl–i Beyt’i anlamak için gerçekten bir üniversiteye ihtiyaç vardır. Ona hakiki ilim gözlüğü ile bakan ve ondan sonuç çıkarmaya çalışan böyle büyük bir müesseseye hepimizin ihtiyacı vardır. Şeyh Salih Mehdi buyurdu ki: “Bu sempozyumdan sonra nasıl pratik sonuçlar ortaya koyalım ki, Ehl–i Beyt anlayışını dalga dalga yayalım.” Herhalde Prof. Dr. Haydar Baş Bey’in Ehl–i Beyt Üniversitesi projesi bu açılımın kapısı olsa gerektir. Bütün dünyada müslüman olduğunu iddia eden ve müslüman olmanın ızdırabını şu andaki dünya düzenindeki ızdırabını yapşayan herkesin ortak kabul ettiği bir şey var, bir progblem var. Bir birlik problemi var. Bir başsızlık problemi var. Nerede ve hangi şartla bir araya gelineceği hiç kimsenin ortaya koyamadığı bir soru işareti. İşte tam bu noktada görüyoruz ki, Prof. Dr. Haydar Baş Bey’in öncülük ettiği şu çalışmada Tanzanya’dan Tataristan’a ta dünyanın öbür ucuna, en doğusundan en batısına bütün dünyanın seçkin âlimlerinden insanlar bir araya geliyor ve şunu ortaya koyuyor: “Ben Ehl–i Sünnetim Ehl–i Beyt’e aşığım, ben Şiiyim Ehl–i Beyt’e aşığım, ben Câferiyim Ehl–i Beyt’e aşığım.” O halde, Ehl–i Beyt o aranılan adrestir, hiç kimsenin itiraf etmediği ama kesin ittifak ettiği Ehl–i Beyt mektebidir.

Ehl–i Beyt birliğin adresidir
Nasıl olmasın, bakın Hocamın kitabından aktarıyorum, İmam Câfer–i Sadık diyor ki: “Benim sözüm babamın sözüdür, babamın sözü ceddim Zeynelabidin’in sözüdür, ceddimin sözü Hz. Hüseyin’in sözüdür, onun sözü Hasan’ın, Hasan’ın sözü Ali bin Ebi Tâlib’in sözüdür, Ali’nin sözü Resûlullahın sözü, Resûlullahın sözü de Allah’ın sözüdür.” Şimdi nasıl olur da dört mezhep, beş mezhep, altı mezhep, şu vardır bu yoktur kim bunun tartışmasını yapabilir. İmam Cafer–i Sadık’ın söylediği, Resulullah Efendimizden bize tertemiz gelen dini anlatmaktır. Yine buyuruyorki: “And olsun Allah’a ki biz kendi zevk ve isteklerimize, görüşümüze dayanarak bir şey söylemeyiz. Biz Rabbimizin dediğinden başka şey demeyiz. Eğer sana bir hususta bir şey söylediysem bu Resulullahın sözüdür, kendi reyimden söylersem, biz de diğerleri gibi sapıtırız.”
İşte o ve babası İmam Bakır Hazretleri o zaman Mescid–i Nebevi’de 4 bin talebeden oluşan ilk İslam Üniversitesini de kurmuşlardı, hayata geçirmişlerdi. Bugün anlıyorum ki, Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın Ehl–i Beyt Üniversitesi derken kastettiği İslam’ın özü olan anlayıştaki birliğe ve tevhide dönmektir. Bu başarıldığında, bütün dünyada Müslümanları sahipsiz bırakan her türlü felsefi anlayış, her türlü görüş bir kenara bırakılmış olacaktır. Zaten bugün buna muhtaç değil miyiz?
Bugün işte gördünüz, ben sınırdayım, Gaziantep’ten geliyorum. Hemen yanımda Halepli arkadaşlarımız oradan geldi, biz oraya Hocam’la ziyaretlerde bulunduk. Gördük ki oradaki insanlarla bizim aramızda hiçbir fark yok. Peki ekranlardan seyrederken ne anlıyorsunuz? Birileri arada başka bir şeyler söylereyek orada başka bir hal, burada başka bir hal varmış gibi ortaya koyuyor. Yani bütün bu aradaki perdeleri, yanlış görüşleri, saptırmaları her türlü fıskı ortadan kaldıracak şey o Ehl–i Beyt sevdasında ve bugün onu ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş Bey’in öncülüğünde bir araya gelmektir.

Hakkı bâtıldan ayıran ölçü
Ben vaktinizi çok almak istemiyorum. Hepimiz sabırla şu ana kadar bu manevi havanın tacının konulmasını bekliyoruz. Üstadımızı dinlemek üzere bekliyoruz. Ama şunu söylemeden geçemeyceğim. Yıllardan beri çeşitli seviyelerde ilim tahsili yaptığımız yerlerde hep önümüze şu soru çıkardı: Ne zaman ki Siyer–i Nebi’yi bitirir İslam tarihinin ikinci dönemine, Resulullah Efendimizin rıhletinden sonraki döneme başlasak, bizi “orada dur” derlerdi. Oradan sonranın kimse kapağını kaldırmaz, orada olan orada kalacak ve bugün de ne varsa bu hal üzere devam edeceğiz. Gördük ki hak ile bâtılı biraraya getirip bir orta yol bulmak mümkün değildir. Önce hakkı teslim etmek, ondan sonra da hak üzerine yürümek gerekmektedir. İşte muhterem hocam bu eserleri ortaya koyduğunda, insanların el sürmeye korktuğu fitne fesat merkezlerinin uyarıldığı böyle bir yerde nasıl ki İmam Ali Efendimiz en zor meseleleri en basit bir şekilde açıp ortaya koyup herkesin kalbini mutmain edecek bir çözüm ortaya koyuyorsa, bugün Hocam o en kötü, en karmaşık meseleyi önümüze öyle bir koydu ki, hepimiz kalben mutmain olarak hakkı ve bâtılı ayırma şansını elde ettik. Bu sebeple ona ve onu göndere şükrediyorum, teşekkür ediyorum. Hakkınızı helal edin, Allah’a emanet olun diyorum...

YeniMesaj

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)