Eleştirmediğim tek devlet adamı!

Günlerdir eski yazılarımı karıştırıyorum. Nerede bir yanlış olduğunu düşünsem; bunu yapanların kim olduklarını çok da sorgulamadan eleştirmişim...

Eski, yeni birçok cumhurbaşkanını, başbakanları, bakanları, bürokratları, siyasetçileri, sivil toplum örgütü yöneticilerini, sanatçıları, aydınları; yaptıkları hatalardan dolayı uyarmışım.

Çünkü bunun gazetecinin görevi olduğuna inanmışım...

Sadece bir kişiyi unutmuşum...

Hatta itiraf ediyorum; onun savunuculuğuna bile soyunmuşum!

Daha da ötesi onun yolunda gitmeyi kendime görev edinmişim.

“Bu adam hiç mi yanlış bir şey yapmadı?” diye sormamışım,

özel hayatını didik didik etmemişim, göstermelik de olsa laf sokmaya kalkmamışım!

Yani... Gözüm gibi korumuşum onu ve bize öğrettiklerini; kollamışım.

İyi mi etmişim; peki?

Adım kadar eminim: Evet...

Elim kalem tuttuğu sürece de böyle davranmaya devam edeceğim.

Onu alçaltmaya, diktatörleşmeye, sıradanlaştırmaya ve hatta iğrençleştirmeye çalışan tüm “cemaat ve para kardeşleri”ne inat...

Ve tek başıma kalsam da...

Yine gururla, inançla, özlemle yolundan gideceğim onun.

Kimden söz ettiğimi anlamışsınızdır artık:

Yarın, ölüm yıldönümünde anacağımız “mavi gözlü dev”den...

***


“Atatürk diktatördü” diyen kadının program ortağı bir kalem dün aklınca beni ve bu konuda yazdıklarımı eleştirmiş...

Bunu sadece “yasak savmak ve arkadaş hatırına” yaptığı öylesine belli ki; her sözcüğünden o yazının “zorla”, “ilişki gereği” yazıldığı belli...

Dikkat edin “yazdırıldığı” demiyorum...

Çünkü ben bir kalem sahibi olarak, hiçbir yazının yazdırılamayacağını, ancak yazılacağını biliyorum.

Evet birileri sizden bazı konularda yazmanızı isteyebilir ve hatta zorlayabilir...

Ama o yazıların sorumlusu, doğrudan yazandır!

Bu yüzden sözüm o “cemaat ve para kardeşi”ne:

***


Yazını okudum ama detaylı bir yanıt vermeye gerek görmüyorum kardeş...

Çünkü benden alabileceğin yanıtların hepsi, “ortağını” eleştirdiğim o yazının içinde var zaten!

Ama sen okumamışsın, kendini ortağına sahip çıkmak zorunda hissetmişsin ve her zaman yaptığın gibi çalakalem dizmişsin sözcükleri art arda...

Eğer yazımı okusaydın dün sorduğun soruların yanıtını zaten yazdığımı bilirdin ve komik duruma düşmezdin en azından!

Hoş; çok da umurunuzda değil, komik duruma düşmek...

Çünkü müşteriniz hazır, her durumda ekmeğiniz kapıda asılıdır nasılsa...

Yazarsınız, yetmez televizyonlara çıkıp ahkam keser; bir de oradan nemalanırsınız...

Sonra da padişah efendinize ve sülalesine milyonuncu kez saygınızı sunmak ve bağlılığınızı bildirmek için, onun sözde tanzimatının ve meşrutiyetinin; mutlakiyet olarak gösterilemeyeceğini iddia edersiniz...

***


Haklısınız aslında Atatürk’e kızmakta...

Çünkü gerçekten sana ve ortaklarına “birkaç beden büyük” geldi Cumhuriyet... Meşrutiyet en uygun rejimdi sizin için...

Padişah’ın seçtiği vekiller ve atadığı sadrazam neyinize yetmiyordu sizin, değil mi?

Eğer o devirde yaşasaydın; hani sen de kapardın bir nazırlık...

Bir de yalı Boğaz kıyısında... Saraydan bir de cariye...

Ohhh, sefan olurdu!

***


Eğer bir hata yaptıysa; burada yaptı Atatürk... Ama ne yapsın; sizi önemsedi, değişebileceğinizi. adam olabileceğinizi, akıllanabileceğinizi umdu.

Görüyoruz ki; aradan geçen 88 yıl bile kurtaramadı sizi padişah kulluğundan ve meşrutiyet çığırtkanlığından...

Ama o da insan; hayal etmek istedi en azından bunu...

Yanıldıysa; burada yanıldı.

***


Dedim ya kardeş; herkesi eleştirdim bugüne kadar...

Sen anlayamazsın bunu, çünkü cemaat kültüründe yoktur böyle bir özgürlük...

Müritler, şeyhlerini eleştiremez, hatta gözlerinin içine bile bakamaz günah olur diye...

Tıpkı senin; dokuz yıldır bu ülkeyi yönetenleri bir kez bile eleştiremediğin gibi!

Ama ben bir Cumhuriyet çocuğu olarak sadece bir kişiyi gözüm gibi sakınırım sizlerden sakallı kardeş, ayrı yere koyarım...

Mustafa Kemal Atatürk’ü...

Haaa; ‘Tüm fikirlerine katılırım’ demiyorum, dikkat et...

Çünkü ben onun da müritliğine karşıyım... Ve bunu da o öğretti bize; bilir misin?

Ama onu anlar ve varlığımı borçlu olduğum kişilerin en başında görürüm.

***


Hadi şimdi sana iyi programlar, dinci demokrat (!) kardeşim...

Ortağın bekliyordur... Git de çekiverin programınızı biran önce... Ne de olsa; daha öbür kanalın öbür programına yetişecek kızcağız...

Oturun spotların altına; alın en asık suratlı halinizi, iyi istifleyin ulufelerinizi...

Ve kaldığınız yerden devam edin ihanetinize!

Nasılsa biz; şimdilik sadece izlemedeyiz...

****


GÜNÜN SORUSU


Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir hakkında, “terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek ve terör örgütünün propagandasını yapmak” suçlarından 28 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmış... Sorum basit:

Baydemir diğer BDP’lilerden farklı olarak ne yaptı ya da söyledi ki; bu dava sadece onun için açılıyor?

Mustafa Mutlu
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)