Erdoğan, kime karşı savaşıyor?

Ülkenin gündemini çoğunlukla Tayyip Erdoğan belirliyor. Gazetecilik de gündemle ilgili bir iştir. Elbette sadece günün olayları ile kendinizi sınırlamanız şart değil ama gündemden koparsanız bir süre sonra sizi kimse okumaz.. Bu bakımdan gerek “Dersim” , gerek bedelli askerlik, gerekse Suriye konularında Tayyip Erdoğan’ın kararları veya açıklamaları ile ilgili görüş bildirmek veya gerçekleri ortaya koymak mesleki bir görevdir.
Bunu belirttikten sonra bir durum tespiti daha yapmam gerekiyor. Dikkat ederseniz, Başbakan son zamanlarda önemli hükümet kararlarını partisinin toplantılarında açıklıyor. Bedelli askerlikle ilgili hükümetin tasarısını AKP toplantısında açıkladığı gibi.. Üstelik “Dersim” le ilgili birkaç belgeyi de il başkanları toplantısında açıklayacağını bildirdi. Bu durum devlet ciddiyeti ile bağdaşmadığı gibi “parti devleti” algılamasına yol açar.

Cüzdani ret yasası!
Erdoğan, bedelli askerlik kararını açıklarken “Bugün bu tasarıyı hazırlamamız uzun bir ön çalışmanın neticesidir. Bakaya sayısındaki artış, buna ek olarak yaptırdığımız anketler, kamuoyu yoklamaları, ilgili kurumlarla yaptığımız istişareler, bedelli için uygun ortamın, uygun şartların oluştuğunu göstermiştir. Vicdani ret olarak adlandırılan bir düzenleme, Hükümetimizin gündeminde asla olmamıştır” dedi. Erdoğan elde edilecek gelirin şehit yakınlarına, gazilere, özürlülere, muhtaç erbaş ve er ailelerine ve vazife malullerine aktarılacağını da söyledi.
Aslında bu yardımlar devletin görevidir. Çünkü devlet vatandaştan vergiyi bu işler için alıyor.. Demek ki krizden dolayı devlet harcamalarının biraz daha kısılmasına ihtiyaç var..
Vicdani ret konusunu “inceletiyoruz” diye gündeme getiren Erdoğan’ın bakanlarıdır. Bedelli askerliği ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu seçim vaadi olarak sunmuştu. O zaman Erdoğan, “Parası olan var, parası olmayan var. Böyle bir adalet anlayışı olmaz. Böyle bir şey gündemimizde olmaz. Ben böyle bir şeyin altına Tayyip Erdoğan olarak girmem. Seçimden sonra gerekirse referanduma gideriz” demişti. Şimdi ise bedelli askerliğin 9 yıl boyunca gündemlerinde olduğunu bildiriyor. Peki 9 yıldır gündemindeydi de seçim öncesinde niçin doğruyu söylemedi?
Anlaşılan o ki Erdoğan, konuyu zemin yoklamak için bakanları vasıtası ile gündeme getirdi. Bedelli askerliğin, eşitlik ilkesine aykırı olsa da fazla tepki çekmeyeceğini ama vicdani ret yasalaşırsa, etnik gerekçelerle askere gitmek istemeyenler olacağını, bunun da kendisini ve iktidarını sarsacağını gördü ve vicdani ret konusunu rafa kaldırdı. Özetle vicdani reddi çıkaramadı ama cüzdani redde hayır diyemedi.

Erdoğan’ın etnik kökeni!
Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na “Şu anda başında bulunduğun partinin ödettiği faturadır, Dersim faturası. Sen özür dileyeceksin. Başka parti yok, sadece senin partin, sadece siz varsınız” diye hitap ediyor, hatta “Tuncelilisin işte bunu söyle, neden kaçınıyorsun? Aşiretini, mensup inanç sistemini söyle, niye kaçınıyorsun?” diyor.
Bu durumda, Tayyip Bey’e, “O halde siz de varsa aşiretinizi, soyunuzu sopunuzu, Türk kavramına niçin karşı olduğunuzu açıklayın” demek hakkı doğmuştur. Çünkü kendisi, siyasi rakiplerinin etnik köken ve dini inançlarını sorguluyor..
Bir de şu var ki 1946’ya kadar herkes CHP’liydi. Çünkü başka parti yoktu. Bütün partiler CHP’den doğmuştur. Dolayısıyla ortada bir sorumluluk varsa, o dönemin bütün vatandaşları gibi Tayyip Erdoğan’ın büyükleri de buna ortaktır.
O dönemdeki CHP, devleti kuran partidir, İstiklâl Savaşı’nı sürdüren ve başaran partidir. Tayyip Erdoğan bunun şerefini de sadece bugünkü CHP’lilere mi bırakıyor?
Böyle bir kurguyla, ancak cahiller kandırılabilir. Zaten Erdoğan’ın asıl yapmak istediği de bu olsa gerek..

Erdoğan nereye koşuyor?
Erdoğan, Beşşar Esad’a hitaben de “Beşar Esad çıkıyor, ’ölene kadar savaşırım’ diyor. Kendi halkına silah doğrultan ve daha 32 gün önce hiçbirimizin arzu etmediği şekilde, aynen senin kullandığın ifadeleri kullanan ve öldürülen Libya’nın liderine bak” diye konuştu.
Peki Kaddafi’yi neden Amerikalılar ve Fransızlar yakaladı ve linç ettirdi? Kendi halkıyla savaşıyor diye mi?
Tayyip Erdoğan, Büyük Orta Doğu denilen projenin eş başkanı olarak, Arap Baharı’na maddi-manevi, hatta askeri destek verirken, kimin hesabına ve kime karşı savaşıyor?

Arslan Bulut
Yeniçağ

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)