Hasan Pulur yazdı:"Denktaş’ın öbür yüzü"

Türk dış politikasının temel sorunlarından biri Kıbrıs’tır, Kıbrıs denince de akla Rauf Denktaş gelir.
Kıbrıs’la Rauf Denktaş’ı ayırmanın mümkünü yoktur.
* * *
Denktaş’ın yakın dostlarından Prof. Dr. Erol Manisalı Denktaş’ı şöyle anlatır:
“Denktaş, Batı’nın çağdaş değerleriyle öyle bütünleşirken, karşılıklı çıkarların korunması, özgürlük ve uluslararası haklar gibi konularda Kıbrıs Türklerine yönelik emperyalist baskılara karşı Fidel Castro, Hugo Chavez gibi bir tutum izler.”
* * *
Nasıl bir tutum, nasıl bir benzerliktir bu?
Erol Manisalı bunu şöyle açıklar:
“1990’lı yıllarda ve 21. yüzyıla girerken, dünyamızda, kendi halkının bağımsızlık mücadelesinde, işin başından beri ayakta duran üç lider vardır; Güney Afrika’da, Kara Afrika’nın beyazlar karşısındaki yenilgi ve ezilmişliğine son verip seçimle Güney Afrika Birliği’nin başına geçen ve ‘Batı’ tarafından da sonunda desteklenen Mandela; Batista rejiminin çürümüşlüğüne karşı ihtilal yapıp, ABD’ye rağmen Küba’nın lideri olan sosyalist Castro; Kıbrıs’ta, Fazıl Küçük’le birlikte, ta 1950’lerden beri, Enosis’e karşı direnen Türk toplumunun özgürlük ve egemenlik mücadelesini yürütüp 21. yüzyılın eşiğine kadar sürüklenip gelen Rauf Denktaş.”
* * *
Denktaş’ın iki özel merakı vardır, biri fotoğrafçılık, diğeri kuşlar.
Kuşlar, Denktaş’ın evinde uçar dururlar, özgürlükle…
Denktaş kuşlara hayrandır, her birinin özelliğini bilir, evin içinde uçar dururlar, hatta misafirleri bile tedirgin ederler.
Rengârenk, yumuşak ve nazik, Denktaş’ın kuşları…
İnsanı gerçekten dinlendiriyordu. O kadar yoğun ve çileli bir hayattan sonra kuşlarla dostluk, onlara yakınlık, belki de bir kaçıştı, sade, saf ve tertemiz bir dünya… Gerçek dünyanın çirkinliğinden, pisliğinden ve gürültüsünden, huzura kaçış yolu…
Denktaş’ın yakın dostu Prof. Manisalı böyle düşünüyor.(X)
* * *
Denktaş, Ankara’dan uzakta da olsa Türkiye’nin iç ve dış politikasını, özellikle de dış politikasını, çok kere doğrudan etkileyen lider olmuştur.
Zaman zaman politikacıdan umut kesenler “Ahh Denktaş burada olsaydı!” diye hayıflanmışlardır.
Bir an önce sağlığına kavuşmasını dilediğimiz Denktaş’ın derin bir mizah yapısı vardır, ummadığınız yerde bunu öyle bir gösterir ki!
* * *
Denktaş’a İstanbul Üniversitesi “fahri doktora” unvanını vermiş, bundan sonra ziyaretler başlamış, adaya gelen turistler Denktaş’ın elini öpmeye koşuyorlarmış.
Ecevit, katıldığı televizyon programında Denktaş’ı övünce, Denktaş bu turist ziyaretlerini anlatmış, “Önce Lefkoşa’daki müzeyi ziyaret ediyorlar, sonra bana geliyorlar!” demiş…
Manisalı’ya göre, Ecevit bu alaycı ifade karşısında ne diyeceğini bilememiş, böyle şakalara alışık olmadığı için hafif bir tebessümle olayı geçiştirmiş…
Oysa, Denktaş, kendi kendisiyle “dalga” geçiyordu. Fransızların “Humor” dediklerinden…
——————————-
(X) Denktaş’ın Öbür Yüzü- “Kırmızı Kedi” Yayınları


Hasan Pulur
Milliyet
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)