İktidarın "Dersim" Sömürüsü!

SEVGİLİ okuyucularım, ülkemizdeki Alevi yurttaşları bölmek ve onları AKP'ye yöneltmek amacıyla çok çirkin, hem de ülkemizin geleceği açısından çok tehlikeli bir oyun oynanıyor.
İktidarın gerçek amacı Atatürk dönemini kötüleyip aşağılamak, Alevi kesimle birlikte tüm yurttaşlarımızın kafasını karıştırıp midesini bulandırmak. Bu amaçla Meclis kürsüsünden bile akıl almaz ve inanılmaz yalanlar söyleniyor.
Türkiye'de 1937 yılında, bundan 74 yıl önce, bugünkü Tunceli ilimizde bir Kürt isyanı çıktı ve adına Dersim isyanı denildi. Bu, ne ilk Kürt isyanı, ne de sonuncu. Bundan önce ve sonra da isyanlar oldu.

Adına ister isyan deyin, ister demeyin, son Kürtçü isyan, PKK olayıdır.

Hiç kuşkunuz olmasın, bugün Dersim isyanının bastırılması nedeniyle "Devlet adına (!)" özür dileyenler, yarın bir punduna getirip PKK ve Abdullah Öcalan'dan da özür dileyeceklerdir.

* * *

Türkiye'de ağzı olan konuşuyor. İktidar yalakası medya bir sürü yalana alet oluyor, bu yalanları yayıyor, bilgi ve fikir sahibi olmayanları yalanlarına alet edip kandırmaya yelteniyor. Bütün amaçları Atatürk devrimlerinin, Cumhuriyet rejiminin ve laikliğin sigortası ve temel direği olan Alevi yurttaşlarımızı AKP saflarına devşirmek!.. Eğer bu kampanya tutarsa!..

Bugün size Dersim isyanının kısa bilgilerini ve içyüzünü yine yazar ağabeyimiz Turgut Özakman'ın dün sözünü ettiğim "Cumhuriyet. Türk Mucizesi (İkinci Kitap)" isimli kitabından vereceğim.

Hadise Mart 1937'de başlıyor. Asiler Tunceli-Erzincan yolundaki tahta köprüyü yakıyor. 33 jandarma öldürülüyor, il ve ilçeler arasındaki telefon telleri kesiliyor. Bir karakolu takviye için gönderilen jandarmalara pusu kuruluyor. "Dersim isyanı" böyle başlıyor.

Kitapta bütün olaylar ayrıntılı bir biçimde yer alıyor. Askeri birlikler basılıyor, köprüler tahrip ediliyor.

Dikkat ediniz, aynen PKK olayında yıllardır yaşadıklarımız gibi!..

Bakanlar Kurulu 4 Mayıs günü Atatürk'ün başkanlığında toplanıyor ve isyanı bastırma operasyonu başlıyor. Bölge valileri ve komutanları, isyancı şeyhler ve aşiret reisleriyle toplantılar düzenleyip "Yapmayın, etmeyin" diyorlarsa da, fayda etmiyor...

Ve Tunceli dağlarında operasyon başlatılıyor.

* * *

Çok ilginç belgesel kitaplarıyla tanıdığımız araştırmacı yazar, büyükelçi Bilal Şimşir'in "İngiliz Belgelerinde Türkiye'deki Kürt Sorunu" isimli kitabında, Ankara'daki İngiltere Büyükelçiliği tarafından 1937 yılı sonunda Londra'ya geçilen resmi rapordaki bilgilere yer veriliyor:

Türk ordusunda 29 şehit, 49 yaralı.

İsyancılarda 265 ölü, 20 yaralı. 27 kişi yakalanıyor, 840 kişi teslim oluyor.

Şimdi yine araştırmacı yazar Turgut Özakman in kitabına dönelim.

Ankara'daki ABD Büyükelçiliği, bu isyanı Washington'a aynen şöyle bildiriyor. Lütfen dikkatle okuyunuz:

"...Türkiye'nin doğu bölgesinde yer alan Dersim, yüzlerce yıldır hükümet için ciddi problem oluşturmaya devam ediyor... Hırsızlık ve eşkıyalık yörede oldukça yaygın. Yalnız yöre insanları değil, komşu illerin insanları da bundan etkileniyor...

Türk hükümeti ekonomik açıdan sorunu çözmeye çalışıyorsa da yöre insanları yollar, köprüler, okullar vesaire yapılmasına karşı çıkıyor...

Bölgede sahip oldukları iktidarın elden gitmesi tehdidi karşısında, bütün köprüleri havaya uçurdular..."

ABD raporu, olayı böyle anlatıyor... Ve Turgut Özakman sözlerini aynı kitapta sürdürüyor:

"Ağalar, beyler, seyitler, ne yazık ki Tunceli halkının bir bölümünü kandırmış, isyana sürüklemişti. Aşiretler arası hırsızlık ve cinayet sürüp gidiyordu. Ama kimsenin inancına karışılmıyordu. Türkiye'de pek çok Alevi vardı. Herkes istediği okula gidiyor, dilediği fakülteye kaydoluyor, kimsenin ırkı mezhebi sorulmuyordu.

Ortaçağ kafası bunun ne büyük bir nimet olduğunu anlamamıştı. Onun dünyası, çıkan kadardı. Çıkan için Tunceli'yi kana buluyordu... Ağalar, beyler, seyitler, bu güzelliklerden korkuyordu..."
Şimdi size belki çok şaşıracağınız bir şey açıklamak isterim. Türkiye'de okuma yazma oranı en yüksek il hangisidir?

Tunceli.

Oraya gittiğiniz zaman hemen hepsi Alevi olan aydınlık kafalı insanlarımızı görürsünüz. Sokaklarda sıkmabaş, tesettür vesaire yoktur.

* * *

Şimdi Dersim isyanının bir başka boyutuna başka bir kitaptan, bu kez de o günkü Sovyetler Birliği raporları açısından bakalım.

Mehmet Perinçek halen Silivri cezaevinde yatıyor. Orada yazdığı ve tamamı belgelerden oluşan bir kitabı var:

"Sovyet Devlet Kaynaklarında Kürt İsyanları." (Kaynak Yayınları)

Dersim isyanını bir de bu kitaptan okumanızı öneririm.

Mehmet Perinçek bu konuda şöyle diyor:

"Dersim isyanı, gerici Şeyh Sait ve Ağrı isyanlarının bir devamıdır. Cumhuriyet rejimi ile feodal kalıntılar arasındaki çatışmanın bir başka yansımasıdır. Dersim'de kanun tanımayan çağdışı bir rejim sürmekte idi. Devletin içinde başka bir devlet gibi idi.

Bölge bu nedenlerle, ulusal ekonomi ile bütünleşemiyordu. Kemalist iktidar ortaçağdan kalma bu yapıyı ortadan kaldırmak için harekete geçti. Bunun üzerine, kendi egemenliklerinin son bulacağını gören gerici aşiret reisleri, bölge halkının belli konulardaki memnuniyetsizliğinden yararlanıp geniş çaplı bir isyan başlattılar.

İsyanda Hatay meselesinden dolayı Türkiye ile sorun yaratan Fransa da rol oynamıştır. Bazı aşırılıklar olmakla birlikte, Türk hükümetinin isyanla ilgili aldığı önlemler meşru ve haklıdır.

Kitabımda örneklerini sunduğum gibi, benzer tesbitler Barzani, Şeyh Sait ve Ağrı isyanları için de geçerlidir. Cumhuriyet dönemindeki Kürt isyanlarının gerici ve emperyalizm işbirlikçisi karakterinin altı kalın bir şekilde çizilmektedir."
İşte size üç araştırmacı yazardan çeşitli örnekler, yabancı ülkelerin raporlan ve tamamı belgelerden oluşan kitaplarda yazılanlar...

* * *

Bu iş öyle çeşitli kürsülere tırmanıp yalanlar söylemeye, geçmişteki olayların gerçeklerini siyasi amaçla saptırmaya benzemez.

Daha düne kadar Alevi yurttaşlarımızı aşağılayıp hor gören, alay eden, onları dinsizlikle suçlayan, Sivas'ta yakan, Kahramanmaraş ve Çorum'da topluca öldüren bu kafalar, şimdi onların oylarının peşine düştü ve onlara yalakalık yapıyor!

Bugün siyasi hesaplarla, Atatürk dönemini karalamak için Dersim isyanı nedeniyle özür dileyen kafalar, yarın Abdullah Öcalan'dan özür dileyecektir.

Sonra özür dileme sırası Şeyh Sait'e, Menemen'de asteğmen Kubilay'ın başını kör testere ile kıtır kıtır kesen yobazlara, Sivas'ta onları diri diri yakanlara gelecektir!

Her şey adım adım, her şey yavaş yavaş ve alıştıra alıştıra!..

Bugün padişah Abdülmecit için anma töreni düzenleyenler, bundan sonra alçak ve hain Vahdettin için aynı töreni düzenleyecektir.

İyi de, nereye kadar!

Emin Çölaşan
SÖZCÜ
26.11.2011

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)