Kemal Şimşek yazdı:"10 Kasım 2011 : Sıçrayarak Büyüme Zamanı"


Ulusal Bağımsızlık Savaşımızın ve Devrimimizin Büyük Lideri Mustafa Kemal Atatürk’ü yitirmemizin üzerinden tam 73 sene geçmiş.

10 Kasım’da gazetelerin bugün ve önceki yıllardaki birinci sayfalarını inceledim.

Bugün artık ülkemizde yayınlanan gazetelerin çok büyük kısmında Atatürk, yasak savarcasına sözde “özlemle” anılmaktadır.

Daha önce “Atatürkçülük” anlayışlarını yerdiğimiz insanlar için artık çarpıtılmış haliyle bile “Atatürk” bir yüktür.

Bazı gazetelerde Atatürk’ün diktatör olup olmadığı konusu tam da bugün dile getirilmiş, dikkat çekicidir.

İzledikleri siyasetler, küresel emperyalistlerin verili çıkarları ile birebir örtüşmeyen ülkelerin liderlerinin “diktatör” ilan edildiğini biliyoruz.

Yüzbinlerce insanın öldürüldüğü, milyonlarcasının sakat bırakıldığı, ülkesini terk etmek zorunda kaldığı, ülke varlıklarının küresel emperyalistlerce sırtlanlar gibi paylaşıldığı Irak’ın eski lideri Saddam “diktatör”,

NATO destekli silahlı çeteler tarafından linç edilerek öldürülen Libya’nın eski lideri Kaddafi “diktatör”

ama,

Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Fethullah Gülen, “pek ileri demokrat” öyle mi?

Ülke varlıklarını geleceğini küresel emperyalistlere ve onların işbirlikçisi bir avuç oligarka ve bu düzenden beslenen birkaç milyona teslim eden anlayış, ülkeyi bölünmeye ve karanlığa götüren, halkına ülkesine düşman anlayış “demokratik” öyle mi?

Bu alçaklığa direnenleri tertiplerle tutsak alıp hücrelere tıkan anlayış “demokratik” öyle mi?

Ülkesini halkını sevenler, aklı bilimi yani aydınlığı yüksek tutanlar, ülke varlıklarının gelirlerinin tüm ulus arasında olabildiğince eşit dağılmasını, ulus adına kararların olabildiğince en geniş katılımla verilmesini isteyenler “diktatörlük yanlısı”, öyle mi?

Böylesi “pek ileri demokratları” ve onların yeni rejimini kabullenen sözde muhalefetteki “sossal demokratları”, yani yeni Ortaçağ düzeninin halk ve ülke düşmanı faşistlerini, hak ettikleri “deliğe süpürdüğümüz gün” Atatürk’ü hakkıyla anabileceğiz.

Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde kurulan Cumhuriyet, emekçilerin üzerine çökmüştür.

Bunun sorumlusu, bu düzeni sürdürebilmek için daha karanlık ve daha küçük bir Türkiye’ye ihtiyaç duyan ve bunun gereği davranan zenginler sınıfı ve düzenden nemalanan çevresidir.

Her tür sıkıntıyı göze alıp gerçekleri gösterenlere, bu gidişata direnenlere, yeni bir Cumhuriyet kurmak için gerekli “yüksek akla” katkı yapanlara, “düşman” kesilenler, “düşmanlık” gösterenler, bilerek ya da bilmeyerek yaşanan bu halk ve ülke düşmanı yeni rejimin, yeni ortaçağ düzeninin suç ortağıdırlar.

“Halkımıza ülkemize olan yüksek sevgimiz”, “doğruluk ve eşitliğe sarsılmaz bağlılığımız” ve “yüksek akıl, ahlak ve estetik” bizi bir araya getiren ana değerlerimiz olmalıdır.

Şunu görmeliyiz.

Bu düzen, suçlu olarak küçümseyen sözlerle “halkı” gösteren sözde “Atatürkçülük” taslayan insanları küçümsedikleri halktan çok daha olumsuz etkilemiş durumdadır.

Ve onları “çekilmez” buluyorum, bunu gösteriyorum da. Kızılacak olan aynadaki akisleridir.

Böyle zamanlar insanların “sıçrayarak büyüdükleri” zamanlardır diyor değerli Yalçın Küçük, tutsak alındığı hücreden.

Mustafa Kemal Atatürk’e, atalarımıza yakışır olmak için “sıçrayarak büyüme” refleksini gösterme zamanıdır.

Görev budur.

Kemal Şimşek
10 Kasım 2011
gazetevatanemek
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)