Kutlamaların iptal edilmesini hükümetten önce kimler istedi?

Görünen o ki Cumhuriyet Bayramı törenlerinin Van depremi ve şehitlerimiz gerekçe gösterilerek iptal edilmesi üzerine başlayan tartışmalar kolay kolay bitmeyecek!
Dün de CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, Başbakan’ın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi verdi ve “Cumhuriyet kutlamalarını iptal etmeniz, ancak, beş yıldızlı otellerdeki muhteşem düğün kutlamalarına katılmanız bir çelişki değil midir” diye sordu.
***
İktidarın, Cumhuriyet Bayramı törenlerini iptal gerekçesi kamuoyunun büyük bölümünü tatmin etmedi… Ama bir de bu bayramların, hatta Cumhuriyet’in tümüyle kaldırılmasını isteyenler var ki, onlar bayram yaptı!
Bunlardan biri de Hizb-ut Tahrir isimli dinci örgüt…
O kadar pervasızlar ki; internet sitelerinde “Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilâyeti” temsilciliğinin Ankara’nın İskitler semtindeki açık adresini ve telefonunu bile yayınlıyorlar…
İşte bu örgüt, 27 Ekim 2011’de internet aracılığıyla bir bildiri yayınladı.

Cumhuriyet’e gönül verenlerin kanını donduracak ifadelerin yer aldığı bu bildirinin özetini, “kamuoyunu bilgilendirmek” ve tehlikeli oluşumlara karşı “kamuoyu oluşturmak” şeklinde özetleyebileceğim gazetecilik görevimi yerine getirmek için yayınlıyorum:
***
“Cumhuriyet’in 29 Ekim 1923’te kurulması, Türkiye’de her sene bayram olarak kutlanmakta, yayın organları ve hutbeler üzerinden Müslüman halka Cumhuriyet’in faziletleri anlatılmakta, çocuklara okullarda ve tören alanlarında gösteriler yaptırılmakta ve farklı birçok şenlik düzenlenmektedir. İslam’a göre haram olan bu kutlamalarla alakalı olarak şunlar söylenebilir:
Birincisi; evvela Cumhuriyet bir bayram vesilesi değildir. Müslümanlar nazarında iki bayramdan başka hiçbir bayram yoktur, bunlar da Ramazan ve Kurban bayramlarıdır.
İkincisi; Cumhuriyet rejimi Osmanlı Hilafet Devleti’nin enkazı üstüne kurulmuş, İslam’a ve Müslümanlara karşı açıkça savaşmış, Müslüman toplumda yıllarca ve halen etkisi süren yıkıcı tahribatlar yapmıştır. Bunu da “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” anlayışı ile yapmıştır.
Üçüncüsü; Cumhuriyet, Batılı kâfir kapitalist ideolojinin yönetim şeklidir. Çünkü Ortaçağ’da Avrupa’da ortaya çıkmış, demokrasi ve laiklik (dinsizlik) ilkeleri ile bütünleştirilmiş, böylece kapitalist ideolojinin esasları oluşturulmuştur.
Pek çok ülkede Cumhuriyet, insanlar için baş belası, sömürgecilik maşası, katliam aracı haline gelmiştir. İşte bizler, Müslüman Türkiye halkını bir kez daha İslam’a göre haram olan bu kutlamalardan uzak durmaları konusunda uyarıyor ve Müslümanlar için gerçek bayram olacak olan hilafetin yeniden inşası için çalışmaya davet ediyoruz.”
***

Nasıl; Cumhuriyet Bayramı’na karşı çıkanların amaçları gayet net değil mi?
Cumhuriyet yerine ‘hilafet’i… Demokrasi yerine Şeriat’ı… Millet yerine ‘ümmet’i getirip koymak!
İşte; 29 Ekim 2011’de bayram kutlamalarının iptal edilmesi, bu zihniyete bayram yaptırdı!
***
Sözüm, hâlâ demokrasi ve özgürlükleri gerekçe göstererek dincilere destek veren bizim safkan liboşlara:
Bu yazıyı bir daha okuyun ve artık akıllanın:
Görün işte; tıpkı İran’daki gibi önce sizi kesecekler!
*****
NEREDEYDİN?
Kılıçdaroğlu dün Başbakan Erdoğan’a son derece haklı bir soru sordu:
“Terör sorununu görüşelim diye daveti yapan sensin. ‘Partiler çözüm önerilerini açıklasın, çözümler konuşulsun’ diyen de sensin… O zaman Meclis’teki terör konulu genel görüşmeye neden gelmedin? Parlamentoya hesap vermekten kaçan bir Başbakan olabilir mi?”
Bakalım Başbakan hem bu soruya yanıt vermeyip, hem de hâlâ, “Muhalefet, teröre karşı çözüm önerilerini getirsin” diyebilecek mi?
*****
Günün Sorusu
İnşaat şirketlerinin reklam yıldızı Prof. Ahmet Mete Işıkara dün, “Adana, Mersin ve Gaziantep illerindeki vatandaşlarımız, Hatay merkezli ve 7 büyüklüğündeki bir depreme hazırlıklı olsun” demiş… Sorum kendisine:
“Bu illerdeki çürük konutlarda yaşayan yoksul vatandaşlar bu kış gününde sokakta yaşasın” mı demek istiyorsunuz?
*****
Kaynayıp gidenler!
Önce PKK, askerlerimizi katletti; sonra Van’da deprem oldu:
Elektriğe, doğalgaza, benzine ve otomobile yapılan yüksek oranlı zamlar kaynadı, gitti…
Asgari ücrete ve emeklilere yapılan düşük oranlı zamlar kaynadı, gitti…
Deniz Feneri sanıklarının, haklarındaki ağır suçlamalara karşın salıverilmeleri kaynadı, gitti…
İçişleri Bakanı’nın; Koruma Müdürü aracılığıyla Deniz Feneri sanıklarına “köstebeklik” yaptığı iddiası kaynadı, gitti.
CHP’li belediyeleri Alman vakıfları aracılığıyla PKK’ya para aktarmakla suçlayan ama iddiasını kanıtlayamayan Başbakan’ın çaresizliği kaynadı, gitti.
Libya’daki isyancılara aktarılan 380 milyon dolar kaynadı, gitti.
“Kıbrıs açıklarında doğalgaz arama çalışmalarına başlarlarsa en sert cevabı veririz” diyen ama hiçbir şey yapamayan iktidarın kuru tehdidi kaynadı, gitti.
ABD’nin, İsrail’in güvenliğini sağlamak için ülkemize kurmak istediği radar üssü meselesi kaynadı, gitti.
Kaynamayan tek şey; bu suskun ve tepkisiz halkın yüreği…
Acaba bir gün o da kaynar mı?

Mustafa Mutlu
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)