Melih Aşık yazdı: "Hukukun sonu..."

Özel yetkili mahkemeler tarafından yeri ve adresi belirli olan yurttaşlara davetiye gönderilmeden apar topar gözaltı uygulaması...
Susma hakkını kullanmalarına karşın şühphelileri 4 gün nezarette bekletme...
Sabahlara kadar savcı - hakim sorgulaması...
Dosyadaki bilgi ve belgelerin avukatlardan saklanması...
Basında iğrenç bir linç kampanyası başlatılması...
Bunlar özel yetkili mahkemelerde artık hukuk klasiği oldu...
Adil yargılama, masumiyet karinesi gibi ilkeler paspas gibi çiğneniyor...
Evrensel ceza hukuku kuralları ve AİHM kararları ağır biçimde ihlal ediliyor...
Ergenekon soruşturmasının başından beri, dört yıldır bu böyle...
Son olarak Ragıp Zarakolu ve Prof. Büşra Ersanlı’nın gözaltı ve sorgulamasında şüphelilere aynı eziyet uygulandı...
Ancak Ergenekon soruşturmasıyla son tutuklamalar arasında büyük bir fark var...
Ergenekon sürecinde yazarlar, üniversite rektörleri, generaller tutuklanırken:
- Artık herkese dokunuluyor, diye sevinç çığlıkları atan... “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, kurunun yanında yaş da yanar”, gibi basmakalıp laflarla adaletsizliğe kılıf uyduran yarım aydınlar bu defa çok öfkeli... Hukuk ilk kez çiğneniyormuşcasına tepkililer...
Oysa bu yargı düzeni de onların oylarıyla “Yetmez ama evet” sloganlarıyla kuruldu. Yargı onlara göre Kemalist vesayet altındaydı, referandumda anayasa değiştirildi, böylece yargı tarafsız ve bağımsız bir niteliğe kavuştu! Buyurun size bağımsız ve tarafsız yargı...
Bir; Özel mahkemeler kaldırılmadıkça hukuk kendine gelemez...
Bilelim ki... HSYK iktidarın emrinden çıkarılmadıkça, bağımsız ve tarafsız yargı hayaldir... Tam tersine, bu yapıdaki bir yargı, iktidarın siyaset silahı olarak görev yapacaktır...


2012’de emekli maaşı 33 lira, Cumhurbaşkanı’nın maaşı 3 bin lira artacakmış.
Eee... Benim Cumhurbaşkanım işini bilir.
Fahrettin Fidan
Bülent Arınç, Meclis’te Deniz Feneri’yle ilgili soruları yanıtlamamış.
“Her şey meydanda, neyi yanıtlayayım”
deseydi bari...
Haldun Ertem


Teneke çelenk...
Sözcü gazetesinde Mehmet Türker Şile’de gördüğü teneke çelenklerden bahsediyor.
‘29 Ekim - 10 Kasım’ gibi önemli günlerde Atatürk heykelleri ve büstlere konan çelenklerin çelenk değil üç ayaklı tenekeler olduğunu söylüyor.
Türkiye’nin hemen her yerinde artık çelenk yerine teneke devri başladı. Parti, dernek ve vakıflar önemli günlerde teneke çelenkleri getirip Atatürk anıtına bırakıyor, akşam da alıp götürüyorlar. Böylece bayramı kutlamış oluyorlar...
Her gün etrafa para saçan belediyelerin bu tasarruf hamlesi doğrusu göz yaşartıyor.
Daha doğrusu galiba... Önemli günlerin, gerçek çelenk konulacak kadar hatırı kalmadı...



Claire uyarıyor
Türkiye’de yaşayan Amerikalı gazeteci Claire Berlinski’nin bir twitter mesajını gördük... Diyor ki:
“Öğrenci velileri okulların bağımsız kuruluşlarca denetlenmesini talep etmelidir...”
Veliler ısrarlı olursa başarırlar...
Ayrıca hastaneler de elden geçirilmeli...
Körfez depreminden sonra aylarca hatta yıllarca:
- Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, diye bağırdık.
Van depreminde görüldü ki... Her şey eskisi gibi...
Hatta zaman zaman eskisinden de kötü...
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe diyor ki:
- Körfez depreminden sonra İstanbul’da bir deprem sonrasında halkın toplanacağı 480 nokta belirledik. Özellikle park alanları ve devlet arazilerini seçmiştik. Ancak aradan geçen 12 yılda bu alanların yarısı yok edildi... Toplanma alanı sayısı 240’a düştü...
İstanbul’da artçı depremler başlasa insanların kaçacağı yer olmadığı gibi deprem sonrasında çadır kurulacak yer de yok kısacası. Bir deprem durumunda yol da kalmayacak... Peki ne yapmalı?
Rahmetli Çelik Gülersoy’un bu konudaki önerisi şuydu:
“Ankara bu konuda radikal bir karar alıp Genelkurmay’ı görevlendirmeli. Askeri makamlar, mevcut istihkâm taburları gibi ‘deprem taburları’ oluşturmalı... Bu taburların bir deprem vukuunda görevleri şunlar olmalı:
‘Ana ulaşımı açmak, yangınları önlemek, sağlık merkezi kurmak, yiyecek temini ve yağmayı önlemek.’”


Dört ayaklı lüks
CHP’nin diyanet kökenli milletvekili İhsan Özkes, Meclis’te konuşuyor:
- Kurbanlıklar bile ithal edilmektedir. Geçen sene AKP İktidarının milletimize uygun gördüğü kurbanlık angus idi. Bu yıl AKP halkımıza kurbanlık olarak şavrole, limuzin, hereford türünü münasip görmüş. Halka lüks otomobili uygun bulmayan AKP kurbanlıkların adlarının lüks otomobil adlarından seçerek halkın bu talebini gidermeye çalışıyor. Dört tekerlekli yerine dört ayaklı ‘şavrole,’ ‘limuzin,’ ‘hereford...’
O arada bir milletvekili AKP’lilere laf atıyor:
- Siz Türk malı otomobilden önce Türk malı inek yetiştirin...


Melih Aşık
Milliyet
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)