Melih Aşık yazdı: "Türk olursa…"

Başbakan Erdoğan Alman vatandaşlarını Türk vatandaşlığına geçmeye davet etti, malumunuz. İyi de bir Alman Türk vatandaşlığına geçerse ne gibi avantajları olur, neler öğrenir? “Türk vatandaşı” Fahrettin Fidan aklına ilk gelenleri sıralıyor.
- “Nerede benim başbakanım” diye hiç düşünmez. “Niçin ortalıkta görünmüyor, yoksa başına bir şey mi geldi” diye kendini kahretmez, üzülmez. Günün hangi saatinde hangi kanalı açarsa açsın pat diye karşısında bulur.
- Bakanlarını da hiç özlemez. Onları görmesi için başbakanının konuşmasının bitmesini beklemesi yeter. O biter bitmez bakanlar hiyerarşi sırasına göre arzı endam ederler.
- Namus kavramıyla tanışır! Türk halkının namusuna ne kadar düşkün olduğunu gazetelerde her gün en az bir iki “Namus cinayeti haberi” okuyarak öğrenir.
- Hayatı monotonluktan kurtulur. Her an bir trafik kazasına kurban gitme (Örneğin yeşil ışıkta yaya geçidinde ezilme, yolda yürürken kafasına saksı düşme, yediği ya da içtiği herhangi bir gıdadan zehirlenme) riski hayatına sürekli heyecan katar.
- Türk yargısının ne kadar “naif” olduğunu öğrenir, “iyi hal” kavramından haberi olur. Karısını, baldızını, kaynanasını, kayınpederini, kayınbiraderini öldüren kocanın cezasının sırf mahkemede kravat taktığı için “iyi hal” indirimine tabi tutulduğunu görür.
- “Sınırsız özgüven” sahibi olur. Bir 70’lik devirdikten sonra “Bana hiçbir jey olmaz” diyerek rahatlıkla direksiyona geçebilir.
- Yargının, zamana zemine ve sanıklara göre ne kadar hızlı ve yavaş işleyebildiğini… Silivri’de olduğu gibi kimi durumlarda hiç işlememek şeklinde bir esnekliğe sahip olduğunu öğrenir.
Tecavüz…
13 yaşında 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç’nin bu erkeklerle “kendi rızasıyla ilişkiye girdiği” yönündeki mahkeme kararını Yargıtay onadı.
Ülke ve hukuk adına kuşkusuz bir utanç kararı bu…
Hemen her çevreden olaya tepki geliyor…
Demet Hanım diyor ki:
- Herkesin sesi çıktı şu yargı kararına… Bir tek BDP hariç… Olay onların seçim bölgesi Mardin’de, yapanlar da, mağdur olan kız da o bölgenin insanı… Onlarca dişli kadın vekile sahip bu partiden tek kelime duymadık daha. Böyle sosyal olaylarda nedense hiç yoklar.
Erdoğan, Berlin’de dert yanmış:
“PKK’nın Almanya’da 6 milyar euro topladığını söyledik ama sonuç alamadık.”
Almanlar Deniz Feneri e.V.’nin topladığı paralara gösterdikleri hassasiyeti PKK için göstermemişler demek…
Haldun Ertem
Zarakolu…
KCK davasından tutuklanan Ragıp Zarakolu’nun Emniyet’e ve Adliye’ye nasıl götürüldüğünü görmüş olmalısınız…
Bir polis memuru kolundan tutmuş adeta sürüklüyordu…
Bir de Deniz Feneri e.V davası sanıklarının fotoğraflarını anımsayın…
Örneğin Zahit Akman bir kahraman gibi yürüyor, emniyet mensupları çevresinde ona dokunmadan refakat ediyordu… Kesinlikle koldan tutmak, itmek, sürüklemek söz konusu değildi… Bu gereksiz hareketler ülkede adalete olan güvensizliği daha da arttırıyor…
Baba
Geçtiğimiz hafta yapılması planlanan Erdal İnönü’yü anma toplantısına konuşmacı olarak Süleyman Demirel davet edilmişti.
CHP Ankara İl Başkanlığı önümüzdeki günlerde “Bülent Ecevit’i Anıyoruz” başlıklı benzer bir etkinlik düzenlemeyi kararlaştırdı. Bülent Ecevit’in her yönüyle anlatılacağı toplantının konuşmacısı kim derseniz söyleyelim; yine Süleyman Demirel. Süleyman Bey’i bizzat Kemal Kılıçdaroğlu evine giderek davet etmiş.
Haberi bize veren CHP’li dostumuz şöyle dedi
“Parti o hale geldi ki genel başkanlarımızı anlatacak partili bulamıyoruz, ‘Kurtar bizi Baba’ misali ‘Genel başkanlarımızı bize anlat Baba’ diyoruz…”
Nasıl bir şey bu…
Adnan Menderes’i anma toplantısında baş konuşmacının Deniz Baykal olması gibi bir şey…
Çalışma Bakanı Faruk Çelik,
“Her işi yaparım dönemi bitti”
demiş.
Ne diyelim? Darısı “Her Bakanlığı yaparım” döneminin başına…
Fahrettin Fidan
Anketçi!
Öğle saatlerinde evin kapısı çalınıyor, tek başına bir delikanlı…
- Efendim TÜİK’in elemanıyım… Nüfus anketi yapıyorum, birkaç sorum olacak…
- Kimlik kartınızı görebilir miyim?
- Tabii efendim işte boynumda asılı… Buyurun bakın…
Baksanız ne olacak? Bunun sahte veya sahici olduğunu nasıl anlayacaksınız.
Bu arada çantasından bir yazılı kâğıt çıkarıp veriyor.. TÜİK antetli kâğıtta anketçilere yardımcı olunması isteniyor… Anket elemanlarının gece de gelebileceği kaydediliyor.
Delikanlı sorular soruyor cevaplarını alıp gidiyor.
Bu arada hafta ortası olduğundan kapısı çalınan kimi evlerden ses gelmiyor.
Delikanlıya diyoruz ki:
- Bu iş böyle olmaz. TÜİK evlere mektup gönderir, falanca gün filanca saatte anket elemanı göndereceğini bildirir, o saatte evde birisi bulunur, sorulara yanıt verir.
Delikanlı:
- Haklısınız öyle olması gerekir diyor…
Ama öyle olmuyor. Çünkü ciddi bir ülke değil burası…
“Kürtlerin kültürel hakları” diye başladıkları işi, “Çekoslovakya misali gül gibi ayrılırız”a kadar getirdiler…
Az zamanda çok ve büyük işler yaptılar!
Bravo liboşlarım! İmza: Sam Amca
Elif Eral

Melih Aşık
Milliyet
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)