Melih Aşık yazdı: "Wikileaks’te Baykal"


Wikileaks belgeleri artık pek ilgi görmüyor ya da görmemesi için gündem dışına itiliyor ama bu durum içeriklerindeki önemi tabii azaltmıyor…
Örneğin Ankara’dan Büyükelçi Wilson tarafından merkeze gönderilen 12 958 numaralı ve 18. 04. 2008 tarihli telgraf, ABD’nin Deniz Baykal’a bakışıyla ilgili hayli çarpıcı ipuçları içeriyor…
Telgrafta o yılın 26 Nisan’ında yapılacak olağan kurultay öncesinde Baykal’ın değiştirilmesi olasılıkları inceleniyor. Deniz Baykal’ın oyu en çok takdir edilen politikacılar listesinde yüzde 4’e düşmüştür, deniyor telgrafta… Partinin yüzde 70’inin Baykal’a karşı olduğu kaydediliyor. Halkın CHP’ye Baykal’a rağmen oy verdiği kaydediliyor… Buna rağmen delege yapısı ve seçim yöntemleri yüzünden Baykal’ı değiştirmenin çok güç olduğu vurgulanıyor…
Geliyoruz bu telgrafın en kritik paragrafına… Deniyor ki:
“Baykal’ın yıpranmış liderliği ülkede ipleri derin devletin elinde tuttuğu argümanını zayıflatmaktadır. Baykal’ı defetmek ve yerine daha prezantabl bir muhalefet lideri yerleştirmek, Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’ne karşı askerler ve yargıdan daha etkili silah olacaktır.”
* * *
İki yıl sonra faili hâlâ mechul olan kaset komplosu yaşandı. Ancak sonuca dikkat… Kaset komplosuyla Baykal’ın yalnız şahsı devrilmedi. CHP’nin cumhuriyetçi kadrosu, yerleşik felsefesi, ilkeleri ve politikaları da devrildi. Yeni CHP, AKP’ye karşı Baykal CHP’sinden daha güçlü değil. Ancak ABD’nin politikalarıyla daha uyumlu bir parti görünümünde… Sanılır ki ABD için de esas önemli olan bu, yani kendisiyle daha uyumlu bir CHP idi…
Bülent Arınç tutuklu vekillerin tahliye edilmesini istiyor ama bu istek bizzat Başbakan tarafından dile getirilmedikçe hâkimler kolay kolay harekete geçmez…
Haldun Ertem
CHP’li Aydın Ayaydın, “İktidar hep aynı kazları yoluyor” demiş.
Kazlar yolunurken bağırmıyorsa yolar tabii…
Fahrettin Fidan
BDP ve N.Ç…
Mardin’de 26 kişinin tecavüzüne uğrayan 13 yaşındaki N.Ç. ile ilgili olarak BDP’nin sessiz kalmasını okurumuz Demet Hanım eleştirmişti. Özgür Gündem Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol: “Bizim ısrarlı haberlerimiz olmasaydı, DTP ve BDP’lilerin protesto eylemleri olmasaydı, şimdi N.Ç. davası diye bir şey olmazdı” diyor gönderdiği notta… BDP’den gelen açıklamada ise BDP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel’in TBMM’de 2 Kasım günü basın toplantısı düzenlediği aynı gün TBMM Genel Kurulu’nda bu konuyu dile getirdiği belirtiliyor… Konuşmayı okuduk. Gayet iyiydi. BDP sessiz kalmamış, bilgiye sunarız.
Atatürk yasaklanıyor
Çıkarılan son bir KHK ile, Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nun “Atatürkçü düşünce”yi ve “Atatürk ilke ve inkılaplarını” yaymak işlevi kaldırıldı… Atatürkçü düşünceyi topluma yayma görevi olan kurum, şimdi Atatürk’le ilgili bir kütüphaneye dönüştürüldü. Yüksek Kurumun yanı sıra Türk Tarih Kurumu (TTK), Türk Dil Kurumu (TDK), Atatürk Araştırma Merkezi (AAM) ve Atatürk Kültür Merkezi’nin de (AKM) görev ve teşkilat yapıları değişti.
Türk Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel dedi ki:
“Atatürk’ün dernek olarak kurduğu Türk Tarih ve Dil Kurumları, Başbakanlığa bağlı devlet dairesine dönüştürülerek kapatıldı. Oysa Atatürk bu kurumları özgürce çalışsınlar, siyasal erkin güdümüne girmesinler diye dernek olarak kurmuş; sonsuza dek yaşamaları için onlara ‘vasiyetnamesi’nde yer vererek gelir bırakmıştı.
Atatürk’ün özgür istenciyle oluşturduğu ve eliyle yazdığı ‘vasiyetname’si çiğnendi.
Kararın KHK ile alınmasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi dışlandı.
Atatürk’ün ‘vasiyetname’sini çiğneyen hukuk dışı uygulamanın hukukun üstünlüğü ilkesiyle düzeltilmesi beklenirken, bu hukuk lekesi silinemeyecek biçimde ekin tarihimize yapıştırıldı. AKP hükümeti, 12 Eylül’cülerin bitiremediğini KHK ile noktaladı. Hiç şaşırmadık. Kuşkusuz tepkimiz büyük; ancak hukukun üstünlüğünün, bir gün karşı devrimin hukuksuzluklarını sileceğine inanıyoruz…”
12 Eylül darbesinin izlerini silme iddiasındaki iktidarın aldığı kararla 12 Eylül hukuksuzluğunu pekiştirmesi hayli dikkate değer…
Esad’a şükran…
Muammer Kaddafi, 1974 Kıbrıs harekâtında tonlarca uçak yakıtını Türkiye’ye hibe etmişti.
Sonra ne oldu? Türkiye’nin de rol aldığı bir emperyalist komplo ile öldürüldü!..
Saddam Hüseyin, Marmara depreminden sonra 10 milyon dolar hibe etmiş, bu parayla deprem konutları yapılmıştı! Sonra ne oldu? Türkiye onu asanların içinde yer aldı.
Şimdi de Suriye lideri Beşar Esad, Van depremine yardım malzemesi yolluyor…
Tanrı onu teşekkürümüzden korusun…

Melih Aşık
Milliyet
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)