Milli İrade’ye güvenirken teneke çalınarak kovalanmak da var!

İtalya sıkıntılı günler yaşıyor. Ama asıl hazin olanı Başbakanlıktan istifa eden Silvio Berlusconi’nin hazin durumu.

İtalya Başbakanı’nın 2005’te verdiği servet beyanında 12 milyar doları olduğu görülüyordu. Bu rakam günümüzde belki daha da artmıştır. Berlusconi dünya zenginler sıralamasında 74’üncü. Hem medya patronu, hem siyasetçi olarak dünyanın en güçlü isimleri arasında gösteriliyor.
Berlusconi’nin sağcı “Forza Italia” adlı bir partisi vardı. Ancak bu parti “tek başına iktidar” olmasına yetmemişti. 2008 seçimlerine Forza Italia ile Gianfranco Fini’nin neo-faşist Ulusal İttifakı’nın birleşmesiyle meydana gelen Özgür Halk Partisi’yle katılmıştı.
İtalya halkının yüzde 47’si tek çatı altında birleşen bu partiye destek vermiş ve Berlusconi özlediği “tek başına iktidara” kavuşmuştu. Ona göre İtalya’da “milli irade” kendini göstermiş ve kendisine “sarsılmaz” bir iktidar vermişti.
Ama işler öyle gitmiyor hep. Ülke ekonomik sıkıntıya girince, halkın önemli bir bölümü bırakın eski gelirini elde etmeyi, işsiz kalıp açlıkla sınanmaya başlayınca o “sarsılmaz” sanılan iktidarlar da çatırdıyor.
İstifasının ardından İtalya’da yaşananları izlerken insan garip bir ruh haline giriyor.
Sokaklarda ellerinde şampanya kadehi olan binlerce kişi şarkılar söylüyor, danslar ediyor ve “güle güle soytarı” diye bağırıyor. “Defol hırsız” sloganları yeri göğü inletiyor.
Oysa aynı kalabalıklar bir yıl, iki yıl, üç yıl önce “Yaşa” diye bağırıyor, Berlusconi’nin seks skandallarına bile hoşgörü ile bakıyordu. Şimdi “defol” söylenen en hafif hakaret olmuş.
Demek ki seçimlerde yüzde 47 oy almak, tek başına iktidara gelmek, bunun milli irade olduğunu söylemek ve en önemlisi “seçimle gelen seçimle gider, demokrasi budur” demek de bir an geliyor ki para etmiyor.
Berlusconi seçimle geldi ama seçimle gitmedi. İtalya demokrasisi başbakanını seçime gerek görmeden hem de teneke çalarak gönderirken hiç yara almadı, tam tersine bu gidiş demokrasinin zaferi olarak da tanımlandı.
İtalya’da yaşananlardan iktidar sahibi herkes gereken dersi çıkarmak zorundadır.
Mısır’da, Tunus’ta, Yemen’de, Irak’ta sarsılmaz, yıkılmaz sanılan iktidarlar yerle bir oldu. Ne kurulurken, ne yıkılırken demokrasi vardı. Buralara demokrasinin geleceği de varsayımdan ibaret.
Ama İtalya’da, haydi bir ülke daha söyleyeyim, Yunanistan’da iktidarlar demokrasiye uygun biçimde gitti. Oradaki iktidar sahiplerinin hiç akıllarına bile gelmiyordu böyle gitmek zorunda kalacakları.
Atalarımız ne güzel söylemiş, “mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var” diye. Kulaklara küpe olmalı.
*****
Kurbanlar toptan kesilince yoksullara et kalmadı
Bayram günü “kurban geleneklerini” yazmıştım. Oysa artık günümüzde bu geleneklere pek uyan yok, kurban parasını bir kuruma veren kendisini kurban kesmiş sayıyor. O hayır kurumları toplanan paraları nasıl değerlendiriyor, bu kimseyi pek ilgilendirmiyor.
Tabii gelenekler yok olunca olan Kurban Bayramı’nı bekleyen yoksullara oluyor. Çünkü kimse onlara kestiği kurbandan et vermiyor.
Bir okurumun ibret verici mesajından söz etmek istiyorum. Okurumun çocuğu bronşit olmuş. Doktorlar iyi bakılmazsa zatürreye çevirebileceğini söylemişler ve bir beslenme diyeti vermişler. Tabii içinde bol protein var. Protein de en çok et ve balıkta.
Okurum “Et almaya gücümüz yok. Bayram gelince biraz umutlandık, çevreden hiç olmazsa et gelir, bunları kavurma yapar saklar ve sadece evladımıza yediririz diye düşündük. Ama yarım kilo bile et gelmedi çevreden, oysa mahalleli de halimizi biliyor” diyor.
Okurum, bayramdan sonra kendine yakın bulduğu mahalleli dostlarına sormuş “Ne oldu kimse mi kurban kesmedi?” diye. Demişler ki “Bu yıl apartmanlar birleşip kurbanlarını bir dernek aracılığıyla Somali, Bosna Hersek, Pakistan, Nijerya, Burkina Faso’ya gönderdiler.”
Okurum “Nereden biliyorlar kurbanların oraya gittiğini, bu ülkede bu kadar muhtaç insan varken onca kurban neden dışarı gönderilir ki, tabii ki gitsin ama Peygamberimiz yardıma en yakınından başlayacaksın demiyor mu?” diye isyan ediyor.
Ne diyeyim, haksız mı?
*****
Başbakan da nihayet gördü
Van depresinden sonra “hükümet hiçbir şey yapmadı” diyebilir miyiz? Hayır diyemeyiz. Canla başla koştular, çırpındılar, çırpınmaya da devam ediyorlar.
Ama bu konuda acemilik yaptıkları, iyi organize olamadıkları, kaynakları israf ettikleri de gerçek.
İşte ilk günden beri gelen şikâyetleri dikkate alarak bunları da belirtmeye çalışıyoruz. Ama nedense iktidar ve yandaşları eleştirilere öfke duydu, bunları hükümeti yıpratma çabaları olarak gördü.
İktidara göre Başbakan depremden bir iki saat sonra bölgeye gitmişti, bakanlar ordu gibi çıkarma yapmıştı, her bakan neredeyse tüm bürokratlarını felaket yerine yığmıştı, daha ne olsundu. Ah bir de işler iyi organize olsaydı, yardımlar adil ve düzenli dağıtılsaydı, insanlar günlerce buz gibi soğukta açıkta kalmasaydı.
İşte Başbakan bölgeye son gidişinde durumu kendisi de fark etmiş ve bölgedeki görevlileri fena halde haşlamış. Hatta basın toplantısı yapmayıp Ankara’ya dönmüş.
Başbakan’ın durumu yerinde ve kendi gözlemiyle saptaması iyi bir şey. Herhalde gereği de yapılacaktır.
*****
Parlayan yıldız Türkiye, cephe ülkesi mi olacak?
Yabancı şirketlerin hukuk işlerini yapan bir hukukçu dostumla karşılaştık dün. “Son zamanlarda işimiz hafifledi” dedi. Çünkü bir süredir Türkiye’de şirket kuran yabancılarda gözle görünür bir azalma olmuş.
“Neden?” diye sordum. “Çok basit” dedi, “Türkiye’de artan terör olayları ve ayak seslerini duymaya başladığımız savaş bulutları yabancıları tedirgin ediyor.”
Savaştan kastı Suriye ile ilişkilerin gerilmesi. Üstelik dünkü gelişmelerle bu gerilmeyi “kopma” olarak da niteleyebiliriz.
Peki nedir Türkiye’nin Suriye ile derdi? Ne oldu da düne kadar kucaklaştığımız, sınır kapılarını açtığımız, karşılıklı olarak bakanlar kurulunu ortak toplama kararları bile verdiğimiz Suriye ile bu kadar düşman hale geldik?
Esad halkına zulmediyormuş. Muhalifleri eziyormuş.
Şimdi elinizi vicdanınıza koyun. Aylardır Suriye olayları devam ediyor. Bu ülkede bir muhalefet var. Bu muhalefet ne istiyor, başında kim var, belli bir hedefi var mı, Esad devrilirse nasıl bir Suriye çıkacak ortaya? Gazeteler, televizyonlar, sosyal medya hep Suriye olaylarını yayınlıyor, ama sorduğum bu soruların cevabını verebiliyor musunuz? Gazete ve televizyonlardan bu sorulara tatmin edici bir cevap alabildiniz mi bugüne kadar?
Açık söyleyeyim, ben gazeteci olarak bile bilmiyorum bunların cevabını. Bildiğim tek şey var, ABD Suriye Başkanı’nı devirmeyi kafasına koymuş, Türkiye bu işte öncü ve hevesli bir girişimci pozunda.
Lafa gelince Türkiye’nin “parlayan bir yıldız” olduğunu söylüyoruz. Sonra bu yıldızı söndürmek için olmadık işlere kalkışıyoruz.
Türkiye’deki Suriyeli muhalifler kimlerdir, ne isterler, Hatay sınırları içinde ikide bir Suriye’ye geçip eylemler yapan örgüt elemanları var mı?
Dışişleri Bakanı “sabrımız taşıyor, gerekeni yapacağız” diyor ama hiç olmazsa halk da bu konularda bilgilensin artık.
*****
İktidarın Suriye’deki yeni stratejisinin adı, “Rejimin Uluslararası İzolasyonu”ymuş. Türkiye Amerika’nın izolasyon malzemesi mi oluyor şimdi? (Gani Yıldız)

Can Ataklı
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)