Mustafa Aslan:"Rahmetler, "Sarı Gâzim"e..."

Unutursam, unutturursam
nâmerdim!
“10 Kasım’da sap gibi durmaya gerek yok!” diyen “sap”lara rağmen 10 Kasım’da; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve demokrasinin kurucusu, “şahsî menfaatlerini müstevlîlerin siyâsi emelleriyle tevhîd edenler”in İstanbul’u işgâl eden İngilize, İzmir’i işgâl eden Yunanlıya, Antep’i işgâl eden Fransıza ve bu işgalcileri alkışlayan işbirlikçi dolma kalemleri ödüllendiren, duâ eden iktidârlara rağmen, “Yedi Düvel” adlı Müttefik Haçlı’yı geldikleri gibi gönderen, Ezân-ı Muhammedî’yi yeniden inleten, camilere yeniden “Allah’ın evi” işlevini kazandıran, sadece bu hizmetinden dolayı, hadsiz rahmete lâyık olunduğuna inandığım Gâzi Paşam’ı anacağım!
Bilerek tekil yazdım! Seslenişim, her “Ben de anacağım” diyen, tek olduğunu bilen, yürümezse kimsenin yürümeyeceği gerçeği, Türk’çe sadâkat ve vefâ gereği 10 Kasım’da, Gâzi’nin mânevi huzûrunda hasret gidermeye hazırlanan tekleredir, o yüzden tekil yazdım!
Son görev yaptığım Lise’de, ders yılının ikinci yarısında geldiğim için ve “sona kalan dona kalır” uygulamasıyla okulun en problemli sınıfının “rehber öğretmen” liği bana kalmıştı! Okul kütüphanesini bu problem sayılan; zeki ama kontrolsüz bırakıldıkları için haylazlığa müsait çocuklarımla temizlemiş, düzenlemiş ve kullanılır hâle getirmiştik. Edebiyat Dersi’nin konuşmaya müsait olmasından “Tevhîd-i Tedrisat”a uygun hamâsî konuşmalarım sıkça olurdu. Bu yüzden de zamanın “Kemalist-Atatürkçü”, halkçı-sosyal demokrat-demokratik solcu ve devrimcilikten geçinen öğretmenlerince sıkça şikâyet edilirdim!
Yine 10 Kasım’a yakın, “Atatürk Haftası” dönemi ve tanıdığım kadar sevdiğim, sevdiğim kadar anlattığım Muhteşem Türk Atatürk’e öğrencilerimin dikkatini çekmeye çalıştığım günler...
Dersim olmadığı gün ve saatlerde bana zimmetli kütüphanede, çocuklarımla zaman geçiriyorum! “Çocuklarım” da beni hangi saatte, nerede bulacaklarını biliyorlar! Dersimin olmadığı bir gün, okulun bahçe kapısı önünde, 10 kadar Kızım’la karşılaştık. Beni bekliyorlarmış!. Merakla sebep sordum! Çünkü her müfettişten benden önce haberleri olur ve beni uyarırlardı! Bu sefer sebep başkaydı! Kızlarım, anlattığım Atatürk’ün etkisinde kalarak ilçemizdeki ADD’ne gitmiş ve üye olmuşlarmış! Çok heyecanlı idiler! Kayıtlarını yapan Kemalist-Atatürkçü ADD’li, üye olma sebeplerini sormuş; “Edebiyat Hocamız bize Atatürk’ü anlattı. Biz de O’na sâdık gençler olduğumuzu ispat için buradayız” demişler. Kayıtları yapan ADD’li, benimle tanışmak istediğini söylemiş, Kızlarım da bu daveti bildirmek için beni bekliyorlarmış! Hoşuma gitti. Çocuklarım’ın benden habersiz benim adıma verdikleri randevuya mutlaka gitmeliydim ve gittik. Kayıt yapan ADD’li, bana beylik Kemalist iltifatlardan sonra; “Öğretmenim! Neden görüşemiyoruz?” diye beklediğim soruyu sordu! “Bu, ilk ve son ziyâretim!” dedim! “Çünkü ben; Toktamış Ateş’in, Bedri Baykam’ın, sizin ve benzer statükocu Kemalistlerin anlattığınız; balolardan, orduevlerinden çıkmayan, trenden inmeyen, adını devrim koyduğunuz inkîlaplarıyla milletten kopmuş Mustafa Kemal’i, hiç sevemedim!
Ben; korumalarını atlatıp vergi tahsildarlarının öküzünü haczettiği köylü ile çiğ süt içen; ’Niye Reis-i Cumhur’a, Başvekil’e, Vali’ye şikâyet etmedin?’ uyarısına; ‘Sarı Paşam’ı derdimle rahatsız etmeye kıyamam! O’nun çok işi var! Diğer iki sağır da beni duymaz!’ diyen Köylü’yü Çankaya’ya davet eden, şikâyetini bütün Devlet Erkânına tekrar ettiren ve bir çift öküz ve bir de sağmal inek hediye eden İnsan Sarı Paşa’yı, Gâzi Paşa’yı seviyorum!” şeklinde devam eden sitem, şikâyet, paylamamla Çocuklarımın toplu olarak ADD’den istifâlarını hatırladım yine bir 10 Kasım gelirken!..
“10 Kasım’da sap gibi durmaya gerek yok!” diyen “sap lara rağmen Gâzi Sarı Paşam’ı, çok özleyerek, sevgimi bine-binlere katlayarak, ulaştığım herkesten Gâzi Paşam’a Fâtiha dilenerek 10 Kasım’a hazırlanıyorum! Katılacağım, davetli-davetsiz her panelde; özlemimi, sevgimi, Türkçe vefâmı anlatmaya çalışacağım Allah’ın izniyle...
Türk Milleti! Son Millî Kahramanın, nankör intikamcılarca linç ediliyor! Allah’ını seversen vefânı göster, Kahramanına, değerlerine sahip çık! “Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam kalk!” vesselâm...
Selâm, sevgi, dua...

Mustafa Aslan
Yeniçağ
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)