Mustafa Önder yazdı:"10 Kasım'da Atatürk’ün Türkçesi..."

Türk dili, dillerin en zenginlerindendir, yeter ki bu dil bilinçle işlensin... Millî bilincin ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmaya mecburuz” diyordu Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Vefatının yıl dönümünde Türkçenin hâli yürekler acısı, Türk çocukları Türkçe düşünüp İngilizce konuşmak için yetişiyor... Türk ve Türkçe, Anadolu’dan kovulmak isteniyor! Peki suçlu kim?
Çocuklarımıza dil sevgisi aşılayabildik mi? Öğretip sevdirebildik mi Türkçeyi?
“Türk milletinin dili Türkçe’dir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay öğrenilebilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yüceltmek için çalışır” diyen ve derslerin Türkçe terimlerle anlatılmasını isteyen Atatürk, Arapçalarının yerine “açı”, “paralel”, “üçgen”, “kenar” gibi kelimelerin kullanılmasını istemişti. Kurduğu Türk Dil Kurumu’nu “öztürkçe”, “uydurukça” uçurumlarında gezdirdiler yıllarca. Şimdi de siyasî oyuncak haline getirip bilim adamlarından, KHK ile “Türk”ten, “Atatürk” ten, ilmî özerklikten uzaklaştırıyorlar. MEB, yabancı danışmanların rehberliğinde kitaplardan “Türk” ve “Türk Dili”ni attı. Yabancı dille öğretim hastalığı içinde gençlerimizin beyni ve millî servetlerimiz heba edildi. Türk, yeni bir “Çanakkale Savaşı” ile karşı karşıya. Topla tüfekle değil bu...
Atatürk, “Güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Bizim ahenkli, zengin lisanımız yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Yeni Türk harflerini her vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanperverlik ve milliyetperverlik vazifesi biliniz... Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir; iftihar etmek için yaratılmış, tarihini iftiharla doldurmuş bir millettir” demişti.
Bu memleketin insanlarını utanmaktan kurtarabildik mi?
Kıt imkânlarla yetiştirdiğimiz öğretmenlerimiz kahve köşelerinde pineklerken yabancı öğretmen getirme sevdasına, yabancı dil istilasına göz yumma hastalığına ve müstemleke gibi öz vatanımızda “ikinci ana dille eğitim” isteklerine “hoşgörü”yle yaklaşma vebasına yakalandık! Millete hâlâ okuma yazma kursları açmakla cebelleşiyoruz. Türk mahkemelerinde Türkçe bilmediğini söyleyen kardeşlerimize kurulan kahpe tuzaklara zemin hazırladık!
“Ülkesini ve yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır” öğüdünde bulunan da o idi.
Batı, batı diye tutturduğumuz şey, sadece ilim ve teknolojisi olması gerekirken, dili, kültürü oldu, benliğimizi kemirdiler. Televizyon, gazete, tabelalar “x, w, &, q” ile doldu. Türkçesi varken “by by” demeyi, “center” demeyi, “okey” demeyi, “partner” demeyi çağdaşlık sayıyorlar. Türke, Türk vatanında “cv” ile iş aratılır oldu.
Ne Cumhuriyet hükümetleri ne de Cumhuriyet belediyeleri dilimizi korumak gibi bir görevin içinde gördü kendini. Sokaklarımız, caddelerimiz İngilizce tabelalardan geçilmiyor... Türkçenin bilim ve kültür dili olmadığını söyleyen sözde aydınlarımız baş tacı edilirken, basın yayın organlarımızda yabancı terim ve sözler cirit atıyor, köşe başları imlâ canavarları ile dolu! Türkçe marka bile yaratamadık. G20’lerin toplantısına katılmayı, NATO’da kurşun sıkmayı hüner sayanlar, “Türklüğü” ve “Yurtta sulh, dünyada sulh” düsturunu unuttular.
Türkiye Cumhuriyeti’nde “Cumhuriyet Bayramı” kutlanamadı... “İkinci Cumhuriyet” ten söz ediyor birileri... İçinde Türk yok, Atatürk yok... “Dil”e, “alfabe” ye kim bakar bu saatte? Kimliğimizi satışa çıkardı bölücüler. Çıldırmışça milletin kutsallarına savaş açtılar... Çapulcu sürüsü kafa tutuyor dağda bayırda...
Ama...
Ne olursa olsun, biz hiçbir asırda yıkılmadık, küllerimizden doğduk, esaret yaşamadık. İşin sırrı Türkçedeydi. Bugüne kadar hangi alfabeyi kullanırsak kullanalım, Türkün şahlanışa geçtiği yıllar Türkçenin şahlandığı yıllar. Türkçe, Türkün vatanıdır çünkü. Bizi bu gafletten uyandıracak, “millî devlet”in perçini olan yegâne unsur dildir. Türk çocuğu, Türkçeyi sev, övünerek kullan, Ata’na lâyık ol!

Mustafa Önder
Yeniçağ
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)