Neden CHP yüzleşsin ki?

Bir Dersim fırtınası estiriliyor. “Yüzleşelim, tabuları yıkalım” adı altında asıl hedefin Atatürk ve devrimleri olduğunu artık kimse saklamaya gerek duymuyor.

İklim artık çok uygun, Atatürk’e, devrimlerine, Cumhuriyet değerlerine hakaret etmek, bunun üzerinden Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türkiye’yi aşağılamak neredeyse “yükselen trend” haline geldi.

Önüne gelen “Dersim” diye söze girip, Türkiye’ye yönelik kinini kusuyor. 12 Eylül yetiştirmesi nesil ise her türlü bilgiden, beceriden, duyarlılıktan yoksun, adeta paraya tapar hale getirildiği için Twitter’ın 140 vuruş kıvamındaki beyin yıkama bilgilerini doğru kabul edip, Türkiye sevgisizliği yolundaki adımlarını hızlandırıyor.

Söyleyecek fazla bir şey yok. Meydan bu kadar boş olunca sapla saman birbirine karışır.

İktidar ve yandaşları lafı her ne kadar artık Atatürk’e kadar getirdilerse de, henüz önlerinde katedecek mesafeleri olduğundan büyük oranda CHP üzerinden dolaşıyorlar ve CHP buna cevap vereceğine, kendi içinden çıkanların yarattığı fırtınayı dindirmeye çalışıyor.

İktidar ve yandaşları diyorlar ki “CHP Dersim’le yüzleşsin.” İyi de neden CHP? Örneğin DP, AP, ANAP, DYP, AKP değil de CHP?

Dersim olayları sırasında CHP iktidardaydı.

Başbakan bu temayı çok kullanıyor. Bugünkü CHP ile 1946 öncesi CHP’sini aynı kefeye koyup canı ne istiyorsa söylüyor. Halkımızın yarısı da buna yürekten inanıyor. İnanmakla kalmıyor, Atatürk’e, Cumhuriyet’e ve devrimlerine düşman oluyor.

Şunu bilmek gerek ki, 1946’ya kadar Türkiye’de tek parti vardı. Cumhuriyet Halk Partisi devletin partisiydi.

1946’dan itibaren CHP içinde devlet adına siyaset yapan isimler ayrı partiler kurdular. Bunlardan Demokrat Parti 1950’de iktidara geldi.

Demokrat Parti’nin tüm kurucu ve üyeleri şimdi çok eleştirilen tek parti döneminin CHP’li sorumlularıdır. Dersim diye dile dolanan olayların finalindeki Başbakan Celal Bayar’dır. Dersim’de isyanın bastırılmasını hararetle alkışlayanların çoğu daha sonra DP milletvekili olmuşlardır. Oradan devşirilenler de ardından AP’yi, ANAP’ı, DYP’yi kurmuşlar ve bugüne kadar her dönem iktidarda olmuşlardır.

1946’dan itibaren var olan CHP tek parti döneminin CHP’si değildi. İçinde hâlâ kendini devletin temsilcisi gibi gören unsurları barındırıyordu ama, iktidara gelen DP de aslında pek farklı değildi.

27 Mayıs’ta sarsılan CHP asıl değişimi 12 Mart muhtırasından sonra yaşadı. CHP Ecevit ile birlikte ideolojik olarak da diğer partilerden farklı bir yere oturdu.

Çok partili hayata geçtikten sonraki 60 yılda Dersim’i ya da Cumhuriyet döneminin diğer olaylarını “tabu gibi koruyan” CHP değil, hepsi de sağda olan iktidarlardır.

*****


Sabiha Gökçen şehveti

Dersim olaylarını diline dolayarak Türkiye’yi yine sis bulutları arasına itmeye çalışan çevrelerin sözcüleri harıl harıl tarih kitaplarını karıştırarak “isim bulmaya” çalışıyorlar. Atatürk devrimleriyle özdeşleşmiş isimler üzerinden karalama yapmaya devam etmek için tabii.

Son buldukları isim Sabiha Gökçen. Türkiye’nin ilk kadın pilotunun Dersim olaylarında hava kuvvetlerinin bombalamalarında yer almasını bahane ederek “Böyle rezil bir kadının adını nasıl olur da İstanbul’daki bir havalimanına veririz” diye soruyorlar.

Şunu söylemek gerek bunlara; Sabiha Gökçen’in adı havalimanına Dersim’de bombalamalara katıldığı için değil, Türkiye’nin ilk kadın pilotu olduğu için verildi.

Herhalde Sabiha Gökçen’in sorumluluğu Dersim’de bombalama emrini veren Başbakan Celal Bayar’dan daha fazla olamaz değil mi? Bu mantıkla Celal Bayar’ın adını da konulduğu her yerden çıkaralım. İnönü’yü de yok edelim, Fevzi Çakmak’ın rütbelerini gıyabında söktürelim. Dersim’i alkışlayan Menderes’i de Anıt Mezar’dan fakirler mezarlığına taşıyalım.

Ama bunların asıl niyetini aklı olan biliyor tabii. Eğer Sabiha Gökçen bombalamaya katıldığı için lanetleniyorsa, o sırada Cumhurbaşkanı olan Atatürk’ün de aynı kefeye konması gerekir. Bunlar aslında “Katliam yapan Atatürk için Anıtkabir’e gerek yok” diyecekler de şimdilik o kadarına yürekleri yetmiyor. Ama emin olun diyecekler.

Ve son not: Ayrıca bugün “terör takibine” çıkan ve bombalamaları görüntülü olarak halka izlettirilen F-16’ları alkışlayan zihniyet de budur.

*****


Ali Sami Yen toplanma yeri olabilir

Ali Sami Yen Stadı yıkıldı, yanındaki likör fabrikası da yıkılmak üzere. Ancak buraya yapılacak 6 gökdelen inşaatı için şimdilik vize yok. Konu 2.5 ayı aşkın zamandır Danıştay’da bekliyor.

Daha önce de yazmıştım, Şişli’deki sivil toplum kuruluşları bu alanın gökdelen ve alışveriş merkezi yapılarak değil yeşil alan olarak değerlendirilmesini istiyordu. Çünkü Mecidiyeköy Gayrettepe çevresinde buradan başka nefes alınacak yer yok.

Van depremi ve İstanbul’daki olası bir deprem tartışmaları Şişli’deki sivil toplum güçlerini yeniden harekete geçirdi. Bu bölgenin yeşil alan olması ve bir derpem sırasında toplanma yeri olarak kullanılmasına uygun düzenlenmesi isteniyor.

Şişlili girişimciler İstanbul’da 9 milyon binayı yıkmaktan söz eden Başbakan’ın bir talimatıyla bölgenin kurtulacağını belirterek “Eğer bu alan da gökdelenlere kurban verilirse depreme karşı duyarlılıktan söz edilebilir mi?” diye soruyorlar.

*****


Amerika yakaladığı her fırsatta, Suriye’ye baskı yapması için Türkiye’yi cesaretlendirmeye çalışıyor. Bir türlü kapanmayan cari açıkta büyük ortaktan aldığımız “gazın” etkisi olabilir! (Gani Yıldız)

*****


Sevince bakın

Türk basını Amerika’yı eleştiriyor. Çünkü Amerikan polisi küresellik karşıtı gösteri yapanların gözlerine biber gazı sıkıyor, yaka paça yakalıyor, itip kakıyor.

Türkiye’de sıradan olay bunlar oysa. Gerçi buna karşı basınımız Amerika’ya yönelik olduğu gibi tek yürek olamıyor. Taksim’de yürüyen PKK’lı göstericilere gaz sıkınca tepki var da, Hopa’da üstelik ölümle biten gazlı saldırıya ses yok. Hatta tam tersine “Ama onlar teröristti” gibi abuk bir savunma var.

Sanıyorum basının Amerika’ya yönelik bu eleştirilerine en çok polisler seviniyordur. Eh Amerikan polisi bile göstericileri gazla, tazyikli suyla, copla döverek engelliyorsa, bizdeki “orantısız güç kullanımı” eleştirmeye kimsenin hakkı olamaz.

*****


Elmas gerdanlık

Kadın sinir içinde cep telefonundan “Bu saate kadar hangi cehennemdesin?” diye kocasını aramış, “Aşkım o hiç unutamadığın harika elmas gerdanlığın bulunduğu kuyumcu var ya.. Hani o zaman param yoktu alamamıştım, ‘Sevgilim bir gün mutlaka bunu sana alacağım, göreceksin’ demiştim.. Hatırladın mı?” Kadın birden yumuşamış, konuşurken heyecandan titreyen sesi ile “E.. Evet bir tanem hatırlamaz olur muyum?..” diye cevap vermiş “Evet balım” demiş adam, “ İşte o kuyumcunun hemen yanındaki barda arkadaşlarla içiyoruz meleğim..!” (Yıldırım Tuna)

Can Ataklı
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)