Ömer Aksoy yazdı:"Dersim’iz Dersim Üzerine Birkaç Soru"

Erdoğan’ın, yaptığı şov ve ‘’üstad’’ Necip Fazıl dizeleri ile ‘’yüzleşmeye’’ çalıştığı Dersim konusu mağdem açıldı o zaman biz de ‘’kendi çapımızda’’ birkaç soru sorarak sürece katkıda bulunalım. Belki biz de Dersim ile yüzleşmiş oluruz!

1) Dersim konusu üzerinden süren tartışmaların asıl amacı nedir?
a) Asıl amaç eğer Dersim olayları hakkındaki tüm gerçeklerin gün yüzüne çıkarılması ise bunun yolu gayet basittir. Erdoğan’ın öncülüğündeki iktidar partisi ve meclisteki diğer partiler bir araştırma komisyonu kurarlar. Bu komisyona Akademisyenleri, tarihçileri, araştırmacıları, Dersim olayları hakkında kitap yazmış, belgesel çekmiş kişileri, dönemin yaşayan tanıklarını, kısaca olay ile alakalı bilgisi ve ilgisi olan herkesi de dahil ederler. Tüm devlet arşivleri ve özel belgeler incelenir, tartışılır ve sonuç topluma açıklanır.
b) Amaç Dersim olayları nezdinde Atatürk’e ceberut ve diktatör sıfatları giydirmekse Nazlı Ilıcak ve bir beden küçüğü Nagehan Alçı, onun kocası Rasim Ozan Kütahyalı gibileri ortaya atılır, yandaş medya manşetler düzer, Muhafazakar liberaller ve liberal solcular bu oyuna ortak olur. Sorun halledilir. Mesela Amberin Zaman, tam da bu noktada Atatürk’e diktatör diyerek bir yere varamayız, Atatürk’ün sorgulanacağı yegane konu Dersim’dir diyerek açıkça amacının Dersim’in gerçekleri olmadığını, Atatürk olduğunu itiraf eder.
c) Asıl amaç Dersim olayları ile ilgili gerçeklerin gün yüzüne çıkmasını istemekten çok günlük siyasi polemikler yaratarak gündemi değiştirmek ve dikkat dağıtmaksa başbakan çıkar belge diye Necip Fazıl’a sarılır, aslında, zaten bilinen birkaç belge ile şov yapar, bu pası alan yandaş medya, liberaller gol atmaya çalışır. Tüm gazeteler ‘’Devlet özür diledi’’ , ‘’Bir tabu yıkıldı’’ tipi ‘’özgürlükçülük’’ kokan manşetler atar, ‘’Belgeli’’ Murat’lar üstün ‘’birikimi’’ ile övgüler düzer, nereye basacağını bilemeyen Baskın Oran’lar Dersim’de her şey süt limandı araştırmalarını tozlu raflardan çıkararak sürece dalar, vicdan solcusu üretim merkezi Radikal gazetesi yazarları yine vicdanlara dokunan güzellemelerde bulunur, BDP’den ve Kürt milliyetçileri ile ona kuyrukçuluk yapan ‘’sol’’dan Erdoğan’ın açıklamaları hakkında olumlu görüşler bildirilir ve bu çark böyle döner.

2) Dersim olayları AKP’yi kapsamıyor mu?
Konu her açıldığında belgelerin altındaki imzalara dikkat çeken ve o zaman iktidarda CHP vardı, tek sorumlu CHP’dir diyen başbakan bir olayı sadece o dönemdeki iktidara bağlayarak kendisi ve ‘’geleneğini’ temizlemeye çalışmaktadır. Başbakan seçimler öncesi her yere afişler astırıp o afişlerde kendi geleneği olarak Adnan Menderes’i göstermişti. Menderes ve onunla aynı partide bulunan Celal Bayar da CHP içinden çıkmadı mı peki? İş CHP’ye gelince başka ‘’geleneğe’’ gelince başka mı yoksa?

3) AKP’nin amacı katliamlarla mı yüzleşmek yoksa ‘’Benim katliamım iyidir’’ mi demek?
Bu ülkenin tarihindeki başka katliamları bu vesile ile Erdoğan’a hatırlatsak, mesela Sivas katliamı desek ve aşağıdaki listeyi versek Erdoğan bununla da yüzleşmek ister de özür diler mi?
Sivas katliamın sanıklarının avukatlarını listesi :

Av. Şevket Kazan – Eski RP Milletvekili ve eski Adalet Bakanı;
Av. Celal Mümtaz Akıncı – AKP oylarıyla Anayasa Mahkemesi üyesi
Av. Hayati Yazıcı – AKP’nin Devlet Bakanı
Av. Haydar Kemal Kurt – AKP Isparta Milletvekili
Av. Zeyid Aslan – AKP Tokat Milletvekili, Başbakan Erdoğan’ın eski avukatı
Av. Hüsnü Tuna – AKP Konya Milletvekili
Av. Burhanettin Çoban – Afyonkarahisar AKP’li Belediye Başkanı
Av. Faik Işık – Başbakan Erdoğan’ın ve Süleyman Mercümek’in avukatı
Av. İbrahim Hakkı Aşkar – 22. Dönem AKP Afyon Milletvekili
Av. M. Ali Bulut – AKP Maraş Milletvekili ve Anayasa Komisyonu üyesi
Av. Bülent Tüfekçi – AKP Malatya İl Başkanı
Av. Halil Ürün – RP kayıp trilyon sanığı, AKP Afyon Belediye Bşk. adayı
Av. Mevlüt Uysal – AKP İstanbul Başakşehir Belediye Başkanı
Av. Nevzat Er – Eski AKP Eminönü Belediye Başkanı
Av. Suat Altınsoy – AKP Konya İl Başkanı Yardımcısı
Av. Tayfun Karali – İstanbul Büyükşehir Belediyesi Darülaceze Müdürü
Av. Ferruh Aslan – İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın Müdürü
Av. İbrahim Kök – AKP Elazığ Milletvekili Aday Adayı
Av. Ali Aşlık – Eski AKP İzmir İl Başkanı
Av. Bedrettin İskender – AKP Ümraniye Belediye Başkan adayı
Av. Ekrem Bedir – Sakarya AKP Hendek Belediye Meclis Üyesi
Av. Eyüb Karagülle – Eski Saadet Partisi İlçe Başkanı
Av. Faruk Gökkuş – AKP Kâğıthane Belediye Başkanlığı Aday Adayı
Av. Hasan Hüseyin Pulan – AKP İstanbul İl Disiplin Kurulu üyesi
Av. Hurşit Bıyık – AKP Trabzon İl Başkan Yardımcısı
Av. Reşat Yazak – Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Üyesi
4) Konu Dersim olayları olunca Erdoğan ve Liberaller ‘’Tarafsız’’ olabilir mi?
Dersim olayları üzerine birçok araştırma, kitap yazıldı ve belgeseller çekildi. Ayrıca dönemi yaşayan insanların anıları da bugüne ışık tutmaktadır. Ancak Erdoğan ve yandaş medya bu materyalleri tarafsız kullanamaz. Çünkü onlar sadece işine geldiklerinde, yine işine geldiği gibi gerçekleri görürler. Mesela Dersim diyince mutlaka anılarından yararlanılan İhsan Sabri Çağlayangil’in anlattıkları bu konuda işlenebilir. Bir çok liberal solcu ve aynı zamanda Erdoğan bu anılarda geçen Seyit Rıza’nın son anlarını ve harekata yönelik ayrıntıları dillendirirken belki de olayların kilit kısmı olan, bölgedeki feodaliteye işaret eden şu bölümleri görmezden gelirler;
‎”Harekat başlayalı 1-2 ay olmuştu. Biz ertesi gün 2 otomobil ve koruyucu manga, bir de taze ekmek çuvallara doldurulmuş bir kafile halinde hareket ettik.
Abdullah Paşa ‘inmeyin arabadan, bizden evvel insinler’ dedi. Sonradan Paşa olan Şevket Bey (anlaşılmıyor) onlar falan indiler. Bir yar var, bayağı derin. Kürtlerle yapılan anlaşma gereğince iki taraf da o aşağıya silahsız inmesi lazım. Abdullah Paşa, Vali, ben ineceğiz. Abdullah Paşa haber yolladı. ‘Biz üç kişi ineceğiz. Yabancı değildir, biri Malatya Emniyet Müdürü’dür, biri Malatya Valisi’dir. Çekinmesinler.’
Biraz bekledik tercüman geldi. Ona izah edildi vaziyet. Sonradan 15-20 kişi geldi. Kürt bunlar. Bende fotoğrafları var. Bunlar garip adamlardı. Uzun boylu, insan güzeli, göğüslerinden kıllar sarkmış, kumral, koyu kumral kişilerdi. Heybetli adamlardı.
Abdullah Paşa psikolojik hareket etti. ‘Ekmekleri dağıtın’ dedi. Karşı taraf aç. Muhasarada. Bunlara fırından yeni çıkmış ekmekleri dağıttılar. Herkese birer ekmek verildi. Yarısını yediler yarısını koyunlarına koydular.
Abdullah Paşa uygun bir konuşma yaptı. Dedi ki, ‘Siz Demenan aşiretisiniz. Ben Kastamonuluyum. Taşköprülüyüm. Niçin Kastamonu’ya Kastamonu demişler bilir misiniz? Kastamonu bir dere içindedir. İki tarafı yardır. Bir tarafa bir aşiret yerleşmiş, bir tarafa bir aşiret yerleşmiş. Bir tarafa Kast aşireti yerleşmiş, bir tarafa Tuman aşireti yerleşmiş. Kast-Tuman demişler. Ben Tuman aşiretindenim. Tuman zamanla Demenan olmuş. Ben sizin aşiretinizin cedlerindenim. Birbirimizle akrabayız. Sizi iğfal eden, başlarınızdaki size isimlerini verdiğim adamlardır. Bunlar ortadan kalkarsa arada bir itilaf kalmaz. Birbirimizle iyi geçiniriz. Umarım ki iyi haber getirdiniz’ dedi.
İsmini hatırlamadığım (bir süre ses kesik) Kürtçe anlattı, tercüman bize tercüme etti. Adam diyor ki, ‘beyanatınız bizi duygulandırdı. Vereceğiniz isimlerden üçü hariç bunları size teslime karar verdik.
Abdullah Paşa üç kişinin kim olduğunu sordu. İçlerinde biri bu iyi nişancı kadın. İki kişi de başka adam var.
Abdullah Paşa bu üç kişinin istisna edilmesine razı olamayacaklarını, üç kişinin de tesliminin gerektiğini beyan etti ve bu üç kişinin istisnasının sebebini sordu. Kürt, büyük bir samimiyetle dedi ki; ‘bir kadının bir kocası olur. Siz bir hareket yapıyorsunuz burada, bu hareket gelir geçer. Buralar yine Kürt ağalarına kalır. O zamanlar bize zulmeder bu ağalar. Bizi kurtaramazsınız siz. Siz bütün Dersim’e hâkim olsanız, oraya devlet otoritesi girse, zaten biz ağaya kul olmayız. Ama siz yoksunuz. Bizim daimi muhatabımız ağa olduğu için ve kudret de onda olduğu için, bunlar da en büyük olduğu için sizin değil onların dediğini yapmaya mecburuz.’
Daha önce bu konuya merak sarmamış olan Hasan Cemal ve onun gibiler birden ‘’Özgürlükçü’’ kesilip Dersim olayları ile ilgilenmeye başlayabilir ama bu konuda objektif olamazlar. Gerçeğin sadece kendine uyan taraflarını aktarırlar. Örneğin dönemin devlet yetkililerine ait konuşma ve yazıları aktarırken ‘’kanlı’ harekata ait bölümleri sıra sıra dizerken yine aşağıdaki gibi olanları saman altı ederler;
Yarbay Kemal’in Dersimli’lere seslenişi:
“Sizin olacak bu topraklar. Tohumluğunuzu, aletlerinizi hükümet verecek. Şeyhe ağaya ihtiyacınız yoktur. İnsafsızca asırlardır sömürüyorlar sizi. Bugüne kadar haraç ve ağalık hakkı ile sizleri soyup soğana çevirdiler. Ardından da size cesaret verip soyguna çapula, kan davasına sürdüler. Bunların günahı, vebalini de sizlere yıktılar. Sen ağa hatırına hapislerde çürürken, dünyanın tüm nimetleri ile sefa sürdü bu alçak adamlar. Biz sizleri, Dersimli şeyhlerin, ağaların zulmünden kurtarmağa yemin etmiş insanlarız. Açtığımız yollar, kurduğumuz köprülerle yaptığımız okullarla, yeni bir nizam kurulacak burada. Kendi kendinizin efendisi olacaksınız.’’
Dolayısı ile gerçeğin yarısını yansıtmak yalanın yarısına ortak olmaktır!
Aklıma Takılan bir soru da Erdoğan’ın özürü üzerine ”bir tabu yıkıldı”, ”devlet’i yola getirdik”, ”sonunda özür dilediler” başlıkları ile sevinç çığlıkları atan bir kısım ”sol” acaba bu ayaklanmalar için :
“İki ayı aşkındır Ankara Hükümeti, Dersim bölgesindeki Kürt aşiretlerinin yeni bir gerici ayaklanmasını bastırmakla uğraşıyor. Feodal unsurlar, Kemalist Parti tarafından gerçekleştirilen reformlara rağmen, bugüne kadar ülkenin bu sapa bölgesinde barınmayı başarmışlardır. Dersim, Türkiye’nin ulusal ekonomisinin dışında kalmaktaydı. Öyle ki başka bir vilayetten hiçbir tüccar, Dersim’de iş yapmayı göze alamazdı. Devletin Dersim’de askerlik yükümlülüğünü gerçekleştirmesi ve yasal vergileri toplaması, bugüne kadar mümkün olmamıştır. Dersim’in hakim tabakaları, yürürlükteki yasalara rağmen, kendi yasa dışı ayrıcalıklarını koruyabilmişlerdir. (…) Amacı, göçebeliğe son verme ve aşiret reisleriyle (şeyhler, beyler, ağalar ve seyyitler) onların kiralık adamlarını Batı Anadolu’nun modernleşmiş vilayetlerine sürme hedefini güden bir reform planını zorla uygulamaktı. Bugün, Kemalist hükümetin enerjik reformları yüzünden kendi iktidarlarını tehdit altında hisseden feodal unsurların ümitsiz direnişiyle karşı karşıya bulunuyoruz. İsyanın arefesinde Tapu Kadastro İdaresi, feodal aşiret reislerinin elinde bulunan halka ait malların incelenmesi ve saptanmasına ilişkin hükümet önlemlerini uygulamaya başlamıştı. Bu durumda feodalizm, kendi yasadışı egemenliğinin iktisadi temellerini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu hissetti. İşte, özellikle bu önlem, isyana yol açan neden olmuştur.” diyen Komünist Enternasyonal nezdinde Sosyalistlerin de özür dilemesini ister mi?
Ya da sormak lazım, Şeyhler, Seyitler ne zamandan beri sosyalistlerin önderleri oldu? Fermantasyon yöntemi ile feodalite unsurlarından devrimci-sosyalist önder yaratmaya kalkma çabalarına gerçek sosyalistler düşer mi?
Konu özür ise; Robespierre, kraliyet erkânını, asilzadeleri, yandaşlarını giyotine gönderdiği için özür diler miydi?
Stalin, faşist Nazi ordularını yıktığı için özür diler miydi?
Lenin, Kronstadt ayaklanmasını, Çarlık Rusya kalıntısı gerici, feodal orduları bozguna uğrattığı için özür diler miydi?
Dersim’deki ayaklanmalarda emperyalist oyunların oynandığını rapor eden Komünist Enternasyonal özür diler miydi?
Hepsinden ayrı, evet kanlı bir harekatın olması ve bir çok masum insanın ölmesi ayaklanmalar ardındaki gerici-emperyalist desteği saklamaya yeter mi? Devlet kadar, köylüleri sömüren ve savaşta onları ileri sürerken kendileri keyiflerine bakan seyitler, şeyhler, ağalar da bu kanlı olayda suçlu değil midir? Harekatın kanlı geçmesi seyit Rıza’nın yaklaşık 200 köye hükmettiği ve bazı feodallerin kendi köy yollarından geçenlerden dahi para aldığı gerçeğini değiştirir mi?
5) Konu Dersim olunca kimseye laf ettirmeyen, devlet adına özür dileyen Recep Tayyip Erdoğan, konu kendi ‘’kıyımları’’ olunca da özür diler mi? Bu vesile ile Eğitim-Sen’in yapmış olduğu ve sonuçları itibari ile ‘’özürü’’ hak eden şu araştırmayı sunarak yazıyı kapatalım;
AKP DÖNEMİNDE HAK İHLALLERİ BİLÂNÇOSU
2002–2007 Çıraklık Dönemi;
2002 yılında;
* 75 kişi faili meçhul cinayetler, 40 kişi yargısız infaz sonucu, 5 kişi gözaltında hayatını kaybetti. 876 kişi işkence ve kötü muameleye uğradı. 21 bin 612 kişi gözaltına alındı. 200’ü gazeteci olmak üzere bin 148 kişi tutuklandı.
* 108 radyo ve televizyon toplam 3220 gün kapatma cezası verildi. 2 radyo tamamen kapatıldı. 10 gazete ve dergi toplam 78 gün kapatıldı. 1 enstitü, 1 vakıf ve 5 dernek kapatıldı. 83 kuruluş (siyasi parti, kitle örgütü, yayın organı), 169 kitap, dergi ve afiş yasaklandı veya yayını durduruldu.
* 228 kişi için toplam 362 yıl 7 ay hapis cezası ve 144 milyar 164 milyon TL para cezası verildi.
* 17 öğretmen açığa alındı, 296 öğrenci okuldan uzaklaştırma aldı, 74 öğrenciye tasdikname verilerek okullarla ilişkileri kesildi. 55 öğrenci hakkında dava açıldı. 5 bin 91 kişi siyasi nedenlerle işten atıldı. 220 kamu görevlisi hakkında soruşturma açıldı. 582 kamu emekçisi sürgün, görevden uzaklaştırma ve idari cezalar aldı.
2003 yılında;
* Faili meçhul saldırılar sonucu 50 kişi, yargısız infaz sonucu 44 kişi öldürüldü. 1.849 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. 9 bin 648 kişi gözaltına alındı, 1.196’sı tutuklandı.
* 285 yayın (kitap, dergi, gazete vb) yasaklandı. 2 derginin yayını durduruldu, 14 dergi ve 8 gazete toplam 192 gün kapatıldı, 2 internet sitesine Türkiye’den giriş engellendi. 30 gazete ve yayın organı baskına uğradı. 11 TV ve 10 radyo toplam 480 gün kapatıldı ve 10 kez program durdurma cezası verildi.
* Düşüncelerini ifade edenlere karşı açılan 172 davada 882 kişi hakkında 3545 yıl 3 ay hapis cezası istendi. 52 eylem, basın açıklaması ve mitinge polis tarafından müdahale edildi. 46 siyasi kuruluşa baskın düzenlendi. 736 kişi sürgün edildi.
2004 yılında;
* Faili meçhul saldırılar sonucu 42 kişi, yargısız infaz sonucu 47 kişi öldürüldü. 843 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı, toplumsal gösterilerde 213 kişi yaralandı. 6 bin 391 kişi gözaltına alındı, 774’ü tutuklandı.
* 31 yasaklama (7 tiyatro oyunu, 2 konser, 5 afiş, 4 etkinlik, 2 şölen, 2 film, 2 müzik albümü, 3 stand, 1 kampanya, 1 resim sergisi, 1 TV programı, 1 resim, öykü, şiir yarışması) yaşandı. 4 kitap, 4 dergi ve 1 gazete toplatıldı ve yasaklandı. 2 gazete ve 1 dergi toplam 23 gün, 2 dergi ise sürekli olarak kapatıldı.
* Düşüncelerini ifade edenlere karşı toplam 2. 488 kişi hakkında 76 soruşturma açıldı. Yine düşünceyi ifade suçundan dolayı 693 kişi toplam 30 yıl 9 ay hapis ve 784 milyar 757 milyon 402 bin TL para cezasına çarptırıldı.
* 124 basın açıklaması, gösteri, eylem ve mitinge polis tarafından müdahale edildi. 1.181 kişi hakkında toplam 25 soruşturma açıldı. 11 soruşturma sonucunda 146 Eğitim Sen üyesi, 12 KESK üyesi, 7 doktor ve 52 siyasi parti ve dernek üyesi, maaş kesme, kademe durdurma, kınama, uyarı ve para cezasına çarptırıldı. 580 kişi sürgün edildi.

2005 yılında;
* Faili meçhul cinayetlerle 213 kişi, yargısız infaz sonucu 24 kişi yaşamını yitirdi. 79 kişi işkence ve kötü muamele gördü. 4.956 kişi gözaltına alındı 515’i tutuklandı. 4 kişi gözaltında öldürüldü. Toplam 39 yayın toplatıldı ve yasaklandı.

2006 yılında
* 5.560 kişi gözaltına alındı, bunların 1545’i tutuklandı, 44 kişi yargısız infaz edildi, toplumsal gösterilere müdahalede aşırı güç kullanımı nedeniyle 12 kişi öldü, 869 kişi yaralandı, Polisin silah kullanma yetkisinin ihlali nedeniyle 32 kişi öldü, 45 kişi yaralandı. 708 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı.22 yayın hakkında toplatma kararı verilirken, 25 etkinlik yasaklandı, 3 yayın organı saldırıya uğradı,
* 1 internet sitesi engellendi, 5 radyo ve televizyona uyarı cezası verildi, 2 radyo ve televizyon da kapatıldı, 1 radyoya 5 kez uyarı cezası verildi. 113 dosyadan 430 kişi hakkında soruşturma açıldı.

2007-2011 (Kalfalık Dönemi)

2007 yılında;
* Faili meçhul saldırılarda 42 kişi ölürken, 29 kişi yargısız infaz sonucu öldürüldü. Gözaltında 5 ölüm yaşandı. Toplam 687 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. 7.197 kişi gözaltına alındı, 1440 kişi tutuklandı.
* 48 yayın toplatıldı ve yasaklandı. 39 etkinlik yasaklandı. 18 dergi ve gazete bürosu polis tarafından basılırken, 13 internet sitesi engellendi. Düşünceye açılan soruşturma sayısı 138 olurken, yargılanan kişi sayısı ise 558 oldu, bin 232 kişi hakkında 190 dava açıldı.
2008 yılında;
* Faili meçhul saldırılarda 29 kişi ölürken, 33 kişi yargısız infaz sonucu öldürüldü. 8 kişi gözaltında öldürüldü. Toplam 448 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. 11.002 kişi gözaltına alındı, 2.347 kişi tutuklandı.
* 13 gazete, 11 dergi, 8 afiş, 5 kitap, 1 takvim ve 2 bildiri toplatıldı. 38 gazete, 7 dergi ve 1 televizyonun yayını durduruldu. 9 gazete ve dergi bürosu, 1 televizyon kanalı ve 1 dağıtım şirketi basıldı.
* 136 olaydan 2.641 kişiye soruşturma açıldı. 450 kişi hakkında 140 dava açıldı. 64 parti temsilciliği, 35 dernek binası ve 4 sendika ve oda şubesi baskına ve saldırıya uğradı.
2009 yılında;
* 36 kişi yargısız infaz sonucu öldürüldü. 1.835 kişi işkence, kötü muameleye maruz kaldı. 7.718 kişi gözaltına alındı, 1.923 kişi tutuklandı.
* 23 etkinlik yasaklanırken, çoğunluğu Kürt orijinli 10 gazete toplam 27 kez, 7 dergi ise toplam 15 kez toplatıldı. 1 televizyonun yayını 2 kez durduruldu. 11 kitap, 6 afiş, 5 pankart, 1 kitapçık yasaklandı veya toplatıldı. 11 gazete bürosu, 3 televizyon kanalı ve 2 radyo binası baskına uğrarken, 2 bin 601 internet sitesi kapatıldı.
2010 yılında;
* 15 bin 976 kişi gözaltına alındı. 23 bin 573 hak ihlali yaşandı. Sadece doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde 3 bin 706 kişi gözaltına alındı, 987 kişi tutuklandı, 741 işkence ve kötü muamele vakası tespit edildi.
* 2010 yılında ifade özgürlüğü kapsamında 790 kişiye para cezası kesildi. Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2010′un ilk 6 ayında basın alanında açılan soruşturma sayısı 5 bini geçerken, bunların 2 bini davaya dönüştü.
2011 yılı başından bu yana ise 5 bin dolayında kişi gözaltına alındı ve yüzlercesi tutuklandı. Türkiye’de bugün 70’e yakın gazeteci tutuklu olarak yargılanıyor.

Onur AKSOY
İLK KURŞUN
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)