Reşit Çağın yazdı:"Başöğretmeni Nankörlere Yabancılar Anlatsın!"

Bugün Öğretmenler Günü. Tüm öğretmenlerimize kutlu olsun. Her özel günü ve bayramı olduğu gibi bugünü kutlamamızı da Atatürk’e borçluyuz elbette. Fakat, bırakalım Ona olan vefa borcumuzu ödemeyi, Onu borçlu ve hattâ suçlu ilân etmeyi görev edinmiş bir nankörler güruhunun gemi azıya aldığı günlerden geçiyoruz ne yazık ki!
Atatürk’ümüzün : “Efendiler, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, Milletvekili olabilirsiniz, ama sanatkâr olamazsınız” sözünden ilham alarak, türlü hile ve ihanetlerle herşey olmuş ama insan olamamışlara, İlknur Güntürkün Kalıpçı’nın “Her Yönüyle İnsan Atatürk” kitabından bir alıntı ile Onu, taptıkları yabancıların gözü ile onlara anlatmaya çalışarak bugünü kutlayalım hiç olmazsa!
“ Ağustos 1915’ te Anafartalar’ın en sert günlerinde ‘Yeni Türk Alfabesinin nasıl olması gerektiği hakkında’ çalışmaları sabittir. Bulduğu en ufak bir zaman diliminde bile Fransız Türkoloğu Deny’nin gramerini, Macar Türkoloğu Nemeth’in gramerini etüt etmektedir. Harf inkılabının bir anda yapılmadığı açıktır. Ama şu da bir gerçektir ki, dünyada hiçbir reformist mensup olduğu toplumun diline, yazısına dokunmak cesaretini göstermemiştir. İşte bunu en iyi ifade eden Duhamel’in ‘Çağlar Boyunca 100 Büyük İnsan’ adlı eserindeki şu betimlemedir:
‘ Atatürk, yani Türklerin Ata’sı, girişim ve umutlarının gürültüsü ile ortalığı ayağa kaldırmaya çalıştı. İnsana şaşkınlık veren eserleri İngiliz, Fransız ve Rus inkılapçılarının eserlerine hiçbir bakımdan benzemez. Bu ülkelerden hiçbirinde, hiçbir reformist dile, yazıya dokunabilmeyi akıllarının ucundan bile geçirmemişlerdir. Ne Cromwell, ne Robespiere, ne Lenin ve ne de onu izleyenler, liderlik ettikleri ulusu bilim felsefesi, düşünce yöntemi, kısaca alın yazısını değiştirme yoluna götürmeye kalkışabilmişlerdir. Mustafa Kemal bunu yapan ve başarı ile sonuca vardıran eşsiz adamdır.’
Evet dil değişmiştir, yazı değişmiştir. Üstelik bu değişimden birkaç yıl sonra, Amerika’da dilimizi iyi incelemiş bir linguistik uzmanı Halide Edip’e şunları söyler: ’Bu kadar kolay, basit ve disiplinli bir dil ve yazı görmedim. Bunu nasıl başarabildiniz?’
Halide Edip şöyle cevap verir:’ Yeni alfabe için direktifi Atatürk verdi. Direktif şöyle idi: Türkçenin ses yapısına uygun, gereksiz yüklerden arınmış, külfetsiz ve kolay bir alfabe’

30 Ağustos 1928’ de ilk alfabe basılır. Atatürk’ün okul gezileri sırasında Sivas’ta karatahta başındaki ünlü resmi ise aynı yıl bir Alman okul tarih kitabının kapak resmi yapılmıştır.
Ayrıca ABD ortaokullarına ait bir imla kitabının ön kapak iç sayfası bizim harf inkılabına ve Türkçe imla kaidelerindeki gelişmelere ayrılmış; Atatürk ve bu reformlar övüldükten sonra Türkiye’deki okuma yazma oranının yükselişindeki yarardan başka Türkçe imla kurallarının da basitleştirildiği açıklanmış ve kendi dilleri İngilizcede de böyle bir reform temenni edilmiştir.
Herkesin hayal dediği inkılabın durumunu en güzel, 14 Kasım 1996’ da ABD Senatosu’nda yaptığı şu konuşma ile Newton Gingrich dile getirmiştir:
‘1920’lerin ortalarında Kemal Atatürk Türkiye’yi modernleştirme sürecini başlattı. Olağanüstü büyük bir problem ile karşı karşıya idi. Osmanlı İmparatorluğu çökmüş, Türk insanı bugün modern Türkiye’nin sınırları içine çekilmek zorunda kalmıştı. Ülkede büyük bir psikolojik kriz yaşanıyordu. Geri kalmış bir ülke idiler. Atatürk derin bir düşünce sürecinden geçtikten sonra, o güne kadar kullanılan dili ve alfabeyi değiştirdi. Bu değişimi bir anda ve kararlı bir şekilde yaptı. Dahası bunu, örneğin on yıl içerisinde kademeli olarak yapmaya çalışırsa, yeni lisanı sadece seçkinlerin öğrenebileceğini, onların dışında kimsenin öğrenemeyeceğini ve sonunda ikiye bölünmüş bir toplum ortaya çıkabileceğini gördü. Bunun da son derece fakir olan, kıt kaynakları bulunan, harcamaları bir eyaletimizden az olan, gayri safi milli hasılası eğitim bakanlığımızın bütçesinden düşük olan bir ülkede Atatürk: ‘Her eğitimli Türk’ü seferber etmeliyiz ve ülkeyi büyük bir okula dönüştürmeliyiz’ dedi. Sonuçta, altı ay içerisinde Türk toplumunu değişime uğrattı.
Bu, 20. yy’ın en büyük, en kahramanca eylemlerinden biri olarak tarihe damgasını vurdu. Dahası, Türkiye’de bu değişim, şiddet kullanmadan, gizli polis olmadan, insanlar hapse atılmadan gerçekleştirildi. Bu bir mucizedir. Bu değişim ahlaki bir liderlik vasfı ortaya koyabilen, ülkesinin kurtarıcısı kabul edilen ve insanların kendisinden ülkeye çok daha iyi bir gelecek vermesini beklediği lider tarafından yapıldı’”
İşte, “eller” böyle söylüyor. İçimizdeki “nankör sefiller” de, o büyük öğretmenin öğrencisi dahi olamayacak kadar çapsız, kalitesiz ve ahlak yoksunu bir halde günümüzü ve geleceğimizi karartmak için tarafımızdan besleniyorlar. Balzac:
”İnsanlara, kendilerini nankörlüğe mecbur edecek kadar büyük hizmetlerde bulunmayınız” demiş! Küçük adamların Cumhuriyet ve Atatürk kaşıntısı bu aşağılık duygusundan değilse nedendir?

Reşit Çağın
İLK KURŞUN
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)