Ruşen Çakır yazdı:"ABD’nin taşeronu değil, İslamcıların “mentor”u"

DÜNYADA İSLAMİ HAREKETLERİN DÖNÜŞÜMÜ VE AKP/2

Yakın bir zamana kadar “komşularla sıfır sorun” politikası yürütmeye çalışan, buna bağlı olarak İslam dünyasındaki otoriter ve hatta totaliter yönetimlerle işbirliğine gitmekten çekinmeyen AKP hükümeti bir süredir “devletler” yerine “halklar”ı esas alıyor. Bunun sonucunda Ankara, Tunus, Mısır, Libya, Suriye gibi ülkelerde yaşanan gelişmeleri “tarafsız gözlemci” olarak izlemek yerine elinden geldiğince bu ülkelerdeki dönüşüm süreçlerine müdahele ediyor. AKP yönetiminin söz konusu ülkelerde tercihini esas olarak İslamcı grup ve partilerden yana yaptığını, onlara birçok konuda destek sunduğunu da biliyoruz.

Kimileri bu durumu “AKP İslam dünyasında Amerikan yönetiminin taşeronluğunu yapıyor” diye özetlenebilecek bir bakış açısıyla açıklamaya çalışıyorlar. Onlara göre Arap dünyasında şu günlerde yaşananlar yıllar öncesinden, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında incelikle tasarlanıp hazırlanmıştır. Bu ülkelerin en ciddi toplumsal ve siyasal gücünü oluşturan İslamcıların bu sürece uygun hareket etmesi görevi de AKP’ye verilmiştir.

Arap dünyasında yaşanan dönüşümlerinde başrolü sadece ABD’ye layık gören, halkları da basit birer figürana indirgeyen bu bakış açısının doğru olduğunu düşünmüyorum. Söz konusu ülkelerin halkları yıllardır demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere susamışken ve yine buralardaki İslami grupların bazıları neredeyse 100 yıla yakın bir geçmiş ve birikime sahipken, olup bitenleri bu türden ucuz senaryolarla açıklamaya çalışmanın inandırıcı bir yanı yok. Yakın bir zamanda, yaşanmakta olan dönüşümleri bizzat o ülkelere gidip görmeyi, toplumsal ve siyasal aktörlerle konuşamayı ve izlenimlerimi sizlere aktarmayı düşünüyorum. Bu nedenle şimdilik, söz konusu ülkelerde yaşananların kökünün esas olarak “dışarda” değil de “içerde” olduğuna inandığımı belirtip tekrar AKP’nin bu dönüşümlerde nasıl bir misyon üstlendiği konusuna dönmek istiyorum.

Kahramanı, bilinmeyene hazırlamak

Evet, yabancısı olanlar için başlıktaki “mentor” sözcüğünü açıklamaya sıra geldi. Son yıllarda bizde de sık sık telaffuz edilen bu Latin kökenli sözcüğün Türkçe’de birebir karşılığını bulamadım. “Yönder” diye Öztürkçe bir karşılıktan haberdarım ama pek sevmedim. “Hami”, “akıl hocası”, “kılavuz”, “rehber” gibi sözcüklerin bir ölçüde karşıladığı “mentor” aslında Yunan mitolojisinde Odise’nin arkadaşı olan bir kahramandır.

Vikipedi’de “mentor”, “bilgeliğini kendisinden daha az deneyimli olan meslektaşına aktaran ve bilgisini onunla paylaşan kişi” olarak tanımlanmış. Önemli edebiyat ve sinema eserlerinde de kahramanı bilinmeyene karşı hazırlayan, ona öğüt veren, yol gösteren “mentor”larla karşılaşırız. Lakin şu noktanın altını çizmemiz gerekiyor: “Mentor” belli bir noktaya kadar kahramana eşlik eder, ama bilinmeyenle yüzleşmek kahramanın tek başına yapacağı bir iştir.

Farkındayım, klasik tanımlarını sıraladıktan sonra AKP’lilerin Arap dünyasındaki İslamcı hareketlerle ilişkisini birebir “mentorluk” olarak tanımlamanın bazı zorlukları olacaktır. Örneğin kimileri AKP’ye “bilgelik” atfetmenin mümkün olmadığına dikkat çekecek, kimileri de Ankara’nın söz konusu İslamcılara yol yordam öğretmenin ötesinde, onlar aracılığıyla kendisine İslam dünyasında bir “nüfuz alanı” açmak istediğine vurgu yapacaktır.

Bu uyarıların hepsinde doğruluk payı bulunmakla birlikte AKP’nin Mısır, Tunus, Libya, Suriye gibi ülkelerin İslamcılarına, esas olarak, ülkelerinde iktidara gelebilmenin ve daha önemlisi orada uzun süre kalabilmelerinin yollarını, kendi deneyiminden hareketle öğretmeye çalıştığı aşikârdır. Sonuç olarak AKP’nin tercihini ABD’den (ve buna bağlı olarak dünya sisteminden) değil İslamcılardan yana yaptığını, onları olabildiğince ABD’den (ve buna bağlı olarak dünya sisteminden) gelebilecek tehdit ve tehlikelerden korumaya çalıştığını söyleyebiliriz.

Bu öğretme-öğrenme faaliyetinin önündeki engelleri ve muhtemel sonuçlarını da yarın tartışalım.

Ruşen Çakır
Vatan
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)