Ruşen Çakır yazdı:"Dersim’den Başbakan’a daha çok ekmek çıkar"

Dersim konusu ilk gündeme geldiğinde Türkiye’ye açılım atmosferi hâkimdi. Yani Kürt sorunu söz konusu olduğunda diyalog, iyiniyet, barış, özgürlük ve tartışma gibi kavramlar öne çıkıyordu. Bu nedenle AKP’nin Dersim katliamıyla yüzleşmeyi savunması doğal, açılıma başından beri mutlak bir şekilde karşı çıkan CHP’nin de bu katliamı sahiplenmesi anlaşılır (tabii ki kabul edilemez) bir şeydi.

Bugünse Dersim katliamının yeniden AKP ile CHP arasında bir polemik konusu olması çok da mantıklı gözükmüyor. Zira başta Başbakan Erdoğan olmak üzere tidar partisi bir süredir açılım perspektifinden uzaklaştı ve bazı “taşra analistleri”nin geliştirdiği, Kürt sorununu çözmek için öncelikle Kürt siyasi hareketi üzerinde yoğun bir fiziki baskı kurmak gerektiği tezini benimsedi veya benimsemiş görünüyor. Ne var ki CHP’nin içindeki hiç de yabana atılmaması gereken “ulusalcı” grup, milletvekili arkadaşları Hüseyin Aygün’ü, sırf Dersim gerçeklerini alenen tekrarladı diye linç etmeye kalkınca AKP hükümeti ve onun destekçileri bu fırsatı çok iyi değerlendirdi.

İşin muhalefet partisini zor durumda bırakma yönü bulunsa da Başbakan Erdoğan’ın devlet adına Dersim katliamı için özür dilemiş olması kuşkusuz son derece önemlidir. Tabii bu özürün sadece lafta kalmaması, devlet tarafından gereğinin yapılması da gerekir. Öncelikle karşımıza katliamın insani boyutu çıkıyor. Örneğin bazı aileler daha yakınlarının mezarlarına bile sahip değiller. Ayrıca Başbakan’ın özrünü tescilleyecek bazı simgesel adımlar da atılabilir ve işe Tunceli yerine Dersim adına dönerek başlanabilir. Bu arada katliam mağdurları ve yakınlarının zararları tanzim edilmesi de mutlaka gündeme alınmalıdır.

CHP cesur olabilse

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Başbakan’a “Dersim konusunda sana ekmek çıkmaz” diye seslenmişti ama görüldüğü gibi tersi oldu, AKP Lideri, Dersim konusundan pekala gönlünce istifade ediyor. CHP bu iki arada bir derede tutumunu sürdürürse de etmeye devam edeceğe benziyor. Eğer Kılıçdaroğlu bu durumdan samimi olarak rahatsızsa yapacağı şey aslında çok basit: Dersim dahil olmak üzere, cumhuriyet tarihinde devletin kendi halkına reva gördüğü zulümlerin tümünü, mağdurlarının kim olduğuna bakmaksızın, doğurabileceği sorunları önemsemeden ülke gündemine taşıması ve bunlarla yüzleşmenin öncülüğüü yapmasıdır.

Tabii bunu yaparken günümüzün sorunlarına da aynı cesaretle gitmesi gerekir. Örneğin Kürt sorununu ele alalım. Hükümet ne zamandır “açılım” çizgisinden uzaklaştı. Dün CHP Kürt açılımına destek vermiyor, hatta onun başarısız olması için elinden geleni yapıyordu. Fakat tam bu esnada Deniz Baykal istifa etti ve yerini “yeni CHP” vaat eden Kemal Kılıçdaroğlu aldı. Ama ortada yeni bir şey göremiyoruz. CHP hükümeti açılım perspektifinden uzaklaştığı için eleştirmek yerine, son döneme egemen olan “şahin” bakış açısını örtük bir şekilde destekliyor.

Bu nedenle Başbakan Erdoğan’ın, dünkü konuşmasında “Ben beklerdim ki KCK operasyonlarıyla ilgili CHP ve MHP de konuşşun. Onlar da bu konuda gerekli olan bu desteği versinler” demiş ki daha fazla nasıl bir destek bekliyor, çıkaramadım. Başbakan sözlerini şöyle sürdürmüş: “Beklerdim ki medya da tek vücut olsun, gereken desteği versin.”

Bu çağrıyı da anlamak zor. Şunun şurasında kaç kişi kaldı ki KCK operasyonlarını eleştirmeyi sürdüren! Başbakan o birkaç kişi uyarmak yerine eleştirilerini teşvik etse demokrasimiz için daha hayırlı olmaz mı?

Ruşen Çakır
Vatan
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)