Silivri'de bir acı ölüm daha

SEVGİLİ okuyucularım, yıl 1991 veya 1992. PKK terörünün Türkiye’yi kasıp kavurduğu yıllar. Genelkurmay, bir grup gazeteciye bir çağrı gönderdi.
Özel Harp Dairesi kapılarını ilk kez basına açacakmış.
Çok ilginç bir davetti. Bu kuruluşun adını hep duyardık ama ne olduğunu, neler yaptığını fazla bilmezdik. Bordo berelileri ilk kez bu ziyarette bize tanıtacaklardı.
Ankara’da, Bahçelievler yakınlarında bir garnizona gittik. Geniş arazisi ve büyük binaları vardı. İçeri girerken açık havada idman yapanları, kuleye tırmananları gördük.
Bizi topluca aldılar ve askeri birliği gezdirmeye başladılar. Komutanlar biz çaylaklara hem bilgi veriyor, hem de çevreyi gösteriyordu.
Verilen bilgiye göre bordo bereliler iki kesimden oluşuyordu.
A timleri ve B timleri.
Bunların kadrosu seçmece subay ve astsubaylardan kuruluyordu. Kadroya girmek için yıllar süren bir eğitimden geçip sınavları vermeleri gerekiyordu.
Çok sayıda gazeteci arkadaş- rahmetli Uğur Mumcu da oradaydı- gördüklerimizi şaşkınlıkla izliyorduk.
**
Bizi içeride atış yapılan bir binaya (poligon gibi bir yere) götürdüler. Orada karşılayanlar arasında sempatik bir yüzbaşı vardı. Pehlivan yapılı, yüzü boksör suratı gibiydi!
İki astsubay insan boyu tahta maketleri yanlarına alıp sarıldılar… Ve yüzbaşı maketlere 25 metreden ateş etmeye başladı. Birer saniye arayla ateş ederken bizler “Eyvah, şimdi astsubayları vuaracak” korkusuyla gözlerimizi yummuştuk.
Sesler kesilip gözlerimizi açtığımızda maketlerin delik deşik olduğunu hayretle gördük. Astsubaylara bir şey olmamıştı.
Ancak gösteri devam ediyordu. Yüzbaşı bu kez aynı sahneye ateş etmeye başladı ama şöyle:
Yere doğru eğilip bacaklarının arasından arkaya ateş ediyordu. İnanılmaz bir olaydı. Bu kez iyice korktuk.
Temiz maketler yine delik deşik olmuştu.
Tabancası bir milim sağa veya sola kaysa, maketlerin yanındaki görevliler o anda ölürdü.
O yüzbaşının belleğime o gün kazınan suratını hiç unutmadım.
Aradan 20 yıl geçti. Ergenekon davasından tutuklanan bir subayın fotoğrafları gazetelerde yayıonlandı. Fotoğrafların altına Kaşif Kozinoğlu yazısını okuduğumda “İşte bu” dedim. Aradan koskoca 20 yıl geçmiş ve o zaman ismini bilmediğimiz yüzbaşı, bu kez karşımıza MİT görevlisi bir sanık olarak çıkarılmıştı.
Yaşam öyküsü, yaptığı kahramanlıklar ve özellikle PKK’lılarla kelle koltukta yaptığı vuruşmalar bir yazılsa, herhalde ciltler dolusu kitap olurdu.
Bordo berelilerin başında olan komutanı Engin Alan gibi o da aylardır Silivri’de tutuklu idi ve üzüntü içindeydi. Yapılan haksızlığa kahroluyordu.
Bordo bereli Kaşif Kozinoğlu’nun yüreği bu manevi işkencete daha fazla dayanamadı. Silivri Cezaevi’nin yetersiz, aletsiz edavatsız revirinde bu dünyaya veda etti.
Birileri şimdi kına yaksın!
Devlet ve millet için çalışan birisi daha, devaletin cezaevinde aramızdan böylece ayrıldı. Mahkemeye bile çıkması mümkün olmadı.
Ne ilgintir, artık devir değişmiş, sıra onların tasfiye edilmesine, tutuklu bırakılmasına, ceza verilmesine gelmişti.
Allah rahmet eylesin.

Emin Çölaşan
SÖZCÜ

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)