Yakup Kepenek yazdı:"Sağcılara Sığındıkça"

Ülke siyasetinin en büyük eksiklerinden biri geçmişin gerçeklerinin göz ardı edilmesidir. Oysa gelecek, geçmişin deneyimleri ve birikimiyle kurulur.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i, üstelik evine giderek eski Başbakan Bülent Ecevit’i anma toplantısına çağırması sıradan bir çağrı değildir; üst yönetimin CHP’yi ısrarlı bir biçimde sağcılaştırma çalışmalarının yeni bir aşamasıdır.

Milletvekili adaylarının saptanması sürecinde yaşanan sağcılaşma, son danışman atamalarıyla iyice açıklık kazanmıştı. Demirel çağrısı, aslında bu süreci, daha da ileriye taşıyarak tamamlıyor.

***

Demirel, CHP’lilere anlatması gerekenleri anlattı mı dersiniz?

Adalet Partisi Genel Başkanı olarak, 1960’ların sonlarında iktidara geldikten hemen sonra ülkenin bugüne dek sahip olduğu en özgürlükçü ve demokratik anayasa olan 1961 Anayasası’nı nasıl lüks ilan ettiğini ve o anayasa ile ülkenin yönetilemeyeceğini öne sürdüğünü mü? Böylelikle hak ve özgürlüklerin, önce 12 Mart sonrasında törpülenmesinin, sonra da 12 Eylül 1980’de yok edilmesinin ve demokrasinin rafa kaldırılmasının yollarını nasıl açtığını mı?

Halkının oylarıyla seçilmiş olan ve dünyada eşi bulunmaz bir tutumla faşist kurşunlarına karşı göğsünü gererek yaşamını yitiren Şili Devlet Başkanı Allende’nin öldürülmesini nasıl sevinçle karşıladığını mı?

12 Mart sonrasında üç fidanın idam edilmesi için Meclis’teki oylama sırasında nasıl canla-başla uğraştığını; ülkenin, emperyalizme başkaldıran gençlerin yok edildiği bir ortama nasıl sürüklendiğini mi?

Ecevit ile hiçbir biçimde anlaşmaya yanaşmayarak kurduğu MC hükümetleri sırasında, cemaatlerin güçlenmesini, siyasallaşan dinci ve ırkçı sağın palazlanmasını, eğitimin yozlaştırılmasını, böylece 12 Eylül faşizmine ve bugünkü siyasal ortama giden yolların nasıl açıldığını mı?

Yeniden işbaşına geldiği 1990’ların başında, 12 Eylül rejimini demokratik süreçleri işleterek neden ortadan kaldırmadığını mı; o yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler ve özellikle de Sivas katliamı konusunda bildiklerini mi?

Son başbakanlığı döneminde, İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı İLKSAN aracılığıyla 1993 başında, büyüklüğü o zamanki parayla 226 milyon liralık bir arsa alım satımı ile basın-yayın alanında çalışan bir aileye aktarılması sonrasında bunu soran gazetecilere, “Verdimse ben verdim” sözlerinin içerdiği büyük demokratik (!) derinliği mi?

Siyasal gücünü kullanan kimi yakınlarının ve yandaşlarının nasıl sermaye birikimi yaptığını ve zenginleştiğini mi?

Muhalefetteyken üniversite rektörlerinin öğretim üyelerinin oylarıyla seçilecekleri sözünü veren; işbaşına geldiğinde bugün de uygulanan ve öğretim üyelerinin çoğunluğunun oylarını genellikle hiçe sayan ve üniversiteleri birer cadı kazanına dönüştüren düzenlemeyi nasıl yaptırdığını mı?

Yoksa, Demokrat Parti’nin devamı olan Adalet Partisi ile Doğru Yol Partisi’nin ve buradan merkez sağın yok olmasını nasıl başardığını(!) ve AKP’nin güçlenmesine verdiği büyük katkıyı mı?

Yoksa, ömrü boyunca hiç yapamadığı bir şeyi yaparak içtenlikli bir özeleştiri ile günümüzün ülke siyasetinin nesnel bir değerlendirmesini mi?

Hiçbirini anlatmadı… Demirel, oldukça uzun ve ayrıntılı konuşmasında bugünkü siyasal duruma çok dolaylı göndermeler yaptı; kendi doğrularını özetlemek ve onları övmekle yetindi; geleceğe değinme hiç yoktu.

***

CHP’yi, geçen günlerde ideolojisi yok diye niteleyen Kılıçdaroğlu, bu partinin siyaseten tükenmiş sağcılara sığındıkça tükeneceğinin bilincine ne yazık ki bir türlü ulaşamıyor.

Çok daha önemlisi, bu politikayla, yalnız CHP’nin değil, ülke demokrasisinin de tümüyle elden gitmekte olduğu gerçeği görülemiyor.

Çok partili siyasal yaşama geçildikten sonra CHP’nin seçmen desteğini arttırdığı başlıca üç dönem vardır; 1950’lerin ikinci yarısı; 1970’li yıllar ve yerel seçimlerde de SHP olarak 1989’da aldığı çok büyük halk desteği.

Kılıçdaroğlu ve üst yönetimi başarıyı, CHP’nin geçmiş başarılarının nedenlerini bugünkü koşullarda doğru değerlendirmede aramalıdır; bilmeliler ki eski başarıların hiçbiri, sağcılaşarak elde edilmemiştir!

CHP, yalnız ve ancak, Cumhuriyetin özgürleştirici değerlerini günümüz solunun değerleriyle bütünleştirerek kendi kimliğiyle güçlenebilir.

Cumhuriyetin değerlerinin, solun ve CHP’nin kurban edilemeyeceği günler dileğimle…

Bayramınızı kutlarım.

Yakup Kepenek
Cumhuriyet
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)