Zülfü Livaneli yazdı:"Büyük İskender ve Mustafa Kemal"

Mustafa Kemal Paşa Sivas’tayken, Anadolu’da neler olup bittiğini öğrenmek için gönderilmiş olan Amerikalı general Harbord ziyaretine gelir.

Kısaca, “Görüyorum ki savaşa hazırlanıyorsunuz. İmparatorluk ordularıyla girdiğiniz savaşı kazanamadınız. Şimdi ise ordunuz dağıtılmış, paranız, askeriniz, silahınız yok. Ne cesaretle savaşa giriyorsunuz?” diye sorar.

Mustafa Kemal Paşa “Mecburuz!” der. “Ya vatanımızı düşman istilasından kurtaracağız ya da hep birlikte can vereceğiz.” Bu sırada elinde sinirle sallamakta olduğu tespihin ipi kopar ve taneler dağılır. Mustafa Kemal güler. Bir yandan taneleri tekrar ipe dizerken bir yandan da “İşte böyle General” der, “Dağılmış olan her taneyi bir araya getireceğiz ve vatanımızı kurtaracağız.”

Amerikalı general veda ederken, “Biz de olsak aynı şekilde davranırdık” sözleri çıkar ağzından. Sonra sorar:

“General, sizin Büyük İskender’le aynı yerde doğduğunuzu duydum. Doğru mu?’’

Mustafa Kemal, “Evet ama” der, “Benzerlik sadece bundan ibarettir. O dünyayı fethe çıktı, ben ise sadece vatanımı kurtarmaya çalışıyorum.”

***


Bu söz bana göre Mustafa Kemal’in temel görüşünü ve kişiliğini özetler. Savaştan nefret eden bir askerdir o. Sadece mecbur kaldığı zaman savaşmaktadır.

“Eğer vatan savunması için kaçınılmaz değilse, her savaş bir cinayettir” sözü ona aittir.

İzmir’in alınışından sonra Yunan ordusunun dağıldığını, hükümetin düştüğünü, Yunanistan’ın büyük bir krize yuvarlandığını belirterek Selanik’e yürümenin tam zamanı olduğunu söyleyenlere bu arada annesine karşı çıkmış ve “Artık savaş bitti” demiştir. “Şimdi barış zamanı.”

Zaten çok geçmeden Yunanistan Başbakanı Venizelos’a dostluk elini uzatacak, bu nedenle savaştığı ülkenin başbakanı tarafından Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilecektir.

Savaş yıkımına karşı duyduğu nefret, ölümden önce Hitler ve Mussolini’yi değerlendirirken de ortaya çıkar: “Bu iki adam dünya savaşı çıkaracaklar” der, “Çünkü ikisi de gerçek asker değil, savaşın ne demek olduğunu bilmiyorlar. Ben savaşı bilirim ve ondan korkarım.”

Ama bu sözleri söylediği sırada Hatay için çizmeyi giymeye de hazırdır.

***


Mustafa Kemal’i Büyük İskender’e benzetenler arasında, düşmanları da vardır. Onun hakkında rezil bir kitap yazarak bir sürü iftirayı peşpeşe sıralayan yeminli düşmanı Armstrong, “Bozkurt” adlı kitabının sonunda, Mustafa Kemal’in çok büyük bir adam olduğunu, yaşadığı dönem ve coğrafyanın ona küçük geldiğini, başka koşullar altında yeni bir Büyük İskender olabileceğini yazar ve yanılır.

Çünkü Büyük İskender tarihte “büyük” sayılan birçok adam gibi bir katildir. Bir kral oğlu olarak dünyaya gelmiş, sonra Makedonya’yı yönetmekle yetinmeyerek önüne çıkan herkesi öldüre öldüre Hindistan’a kadar gitmiştir.

Makedonya’da yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğan Mustafa Kemal ise bir hümanisttir.

Evrensel bir kültürün varlığına inanır.

“İnsan medeniyeti tektir ama kolları vardır” sözü ona aittir.

Keşke bugün dünyayı yönettiğini sanan küçük adamlar, büyük Atatürk’ün bu sözüne kulak verebilseler.

***


Pir Sultan Abdal, bir şiirinde Hz. Ali’nin atını kastederek şöyle der:

“Yemen’den öte bir yerde / Düldül hâlâ savaştadır.”

Mustafa Kemal de ölümünden 73 yıl sonra bile hâlâ uygarlık için savaş veriyor.

Ve gördüğünüz gibi bıraktığı miras her şeye rağmen yıkılamıyor.

“Ben size hiçbir dogma, hiçbir değişmez, donmuş kalıp bırakmıyorum. Benim mirasım akıl ve bilimdir” diyen bu büyük adamdan bir ceberrut devlet ideolojisi çıkarmaya çalışan sözüm ona “dostları” da, onu sanki din düşmanı gibi göstermeye çalışan, ona “deccal” diyen düşmanları da bunu başaramadılar.

Başaramayacaklar da.

Çünkü hayat, Mustafa Kemal’i doğrulamaya devam ediyor.


Zülfü Livaneli
Vatan
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)