Zulüm ve zalim arayanlar; biraz da bugüne bakın!

Zulüm, sadece ölümle bitmez. Zalim olmak için de ille öldürmek gerekmez!

Arşivlere girip seksen yıl öncesine ait belgeleri kurcalayanlar ve kafalarına uygun birkaç satır bulunca da büyük bir keyifle caka satanlar belki bilmez ama...

Düşünce, ifade ve gösteri özgürlüklerini kısıtlamak, bu hakları kullanmak isteyenleri yıllarca tutuklayıp sonra da akıl almaz cezalara çarptırmak da zulümdür.

Ve bunu yapanlar da zalimdir!

İşte size iki zulüm örneği:

ZULÜM BİR

Etem Gürsu isimli bir ilköğretim müfettişi birkaç yıl önce Konya Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen bir seminerde Atatürk’e hakaret etmiş... Sonra da yargılanıp, hapis cezasına mahkûm olmuş. Ancak cezası, paraya çevrilmiş...

Eğitim-İş Sendikası da bu mahkûmiyet üzerine bir açıklama yapmış ve söz konusu müfettişe idari ceza verilmesini ve görevden alınmasını istemiş.

Sen misin isteyen?

Bakanlık bunu yapmadığı gibi, o müfettişi üst dereceli bir göreve atayarak ödüllendirmiş.

Cezalandırılmasını isteyen sendikacılara ise dava açılmış...

Konya 2. Asliye Ceza Mahkemesi de; Atatürk’e hakaret ettiği için mahkûm olan ilköğretim müfettişini eleştiren Eski Eğitim-İş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli’yi, Eski Genel Sekreter Levent Akça’yı ve bu sendikanın bağlı olduğu Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun Genel Başkanı Hasan Kütük’ü 11 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırmış...

Neden?

Çünkü bu kişilerin yaptığı açıklamada, “...Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle mahkûm edilen şahsın bakanlıkça derhal görevden alınması, şer odaklarının sözcülüğünü yapan bu kişinin öğrencilere verecek bir şeyinin bulunmadığı...” ifadeleri yer alıyormuş!

***


Olayın özeti şu:

Atatürk’e hakaret ettiği mahkeme kararı ile sabit olan kişi idari cezaya çarptırılmıyor, yani Bakanlık tarafından korunuyor...

Ama Atatürk’e hakaret edilmesine tepki gösterenlere, ceza üstüne ceza yağıyor...

VE ZULÜM İKİ

Dokuz Aralık’ta Ankara Adliyesi’nde ilginç bir dava başlıyor...

Bu davada çoğu yirmili yaşlarda ve üniversite öğrencisi olan tutuklu 23 genç yargılanıyor.

Haklarında 17 yıldan 52 yıla kadar hapis cezası isteniyor...

Şimdi diyorsunuz ki, “Kaç kişi öldürmüşler?”

Hayır, kimseyi ne öldürmüşler, ne de yaralamışlar...

Hatırlarsınız, seçim öncesinde Hopa’da derelerine sahip çıkan Hopa halkına polis saldırmış, bu saldırıda da emekli öğretmen Metin Lokumcu kalp krizi geçirerek ölmüştü.

İşte; bu kadar ağır ceza istemiyle yargılanmaya başlanacak olan gençlerin suçu, o olayın olduğu gün polis şiddetini protesto etmek için KESK’in çağrısı üzerine AKP’nin Ankara’daki İl Binası’na kadar yürümek ve yapılan basın açıklamasını dinlemek istemek...

Bunu istedikleri için önce polisin şiddetli müdahalesiyle gözaltına alındılar...

Aynı müdahalede Başbakan’ın daha sonra, “Kadın mıdır kız mıdır” diye söz ettiği Halkevleri MYK Üyesi Dilşat Aktaş’ın kalça kemiği kırıldı.

***


İddianame açıklandığında görüldü ki iktidar politikalarını protestoya kalkışmak, muhalif olmak, sol görüşlü olmak; “terör örgütü üyesi” olarak suçlanmak için yeterli hale gelmiş!

Çünkü aynı iddianamede çok ağır bir iddia daha var:

79 yıllık bir tarihe sahip bulunan ve Cumhuriyet’in en önemli ve ilk sivil toplum kuruluşlarından biri olan Halkevleri; bu eyleme katılanların bazılarının Halkevi üyesi olması nedeniyle “yasadışı silahlı terör örgütü güdümünde faaliyet göstermek”le suçlanıyor...

Eminim ki; 9 Aralık’taki ilk duruşmaya da çok sayıda vatandaş katılmak isteyecek ve belki onlar da yaka paça tutuklanıp, bu davaya dahil edilecek!

***


Geçmişteki zulümlerin hesabını sormak ve hesaplaşmak için; önce bugünkü zulümlere izin vermemek gerekir...

Ama bugün kim Atatürk dese, kim insan haklarından ve özgürlüklerinden dem vurmaya kalksa...

Terör örgütü üyesi olup, çıkıveriyor...

Sözüm; geçmişteki “kanlı eller”den ve “kara yüzler”den yakınanlara:

Bugün Türkiye’nin hemen her yerinde yüzlercesi yaşanan bu tür haksızlıklara “Dur” demek için ne bekliyorsunuz?

Yoksa sizi, sadece sizin gibi düşünenlerin uğradığı haksızlık ve zulüm mü ilgilendiriyor?

*****


FUTBOLCU!

Futbol dünyasından ünlü isimler şike soruşturması kapsamında tutuklanınca, siyasiler bir araya geldi ve şike sanıklarına verilecek hapis cezasını beşte bire kadar indirdi.

Söz konusu futbol olunca birleşen milletvekilleri; ne yazık ki kendileri gibi milletvekili seçilen politikacıların mağduriyeti için bir araya gelemiyor.

Asıl suçları “düşünmek, yazmak ve muhalefet etmek” olan üç milletvekili, hayatta bir kez bile yüzlerini görmedikleri kişilerle aynı sepete konup, “terör örgütü üyesi” olmaktan süründürülüyor.

Bu da, “Ne sağcıyım, ne solcu... Futbolcuyum futbolcu” diyen ve bu yüzden şiddetle küçümsediğimiz çocukluk arkadaşlarımızın aslında ne kadar öngörülü ve akıllı (!) olduklarını kanıtlıyor!

*****


Günün Sorusu

Başbakan, Almanya’dan gelirken uçakta CHP’li bazı belediyelerin Alman vakıflardan proje desteği olarak aldıkları parayı, ihale yoluyla PKK’ya aktardığını iddia etti ve ısrarlı çağrılara karşın bu iddiasını ispat edemedi. Bunun için hakkında verilen gensoru da Cuma günü partisinin milletvekillerince reddedildi. Sorum kendisine:

Bu iddianızı neden ispatlamıyorsunuz?

Mustafa Mutlu
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)