Apo’yu ‘paşa’ yapandan en büyük Paşa’ya..


Ülkede çok sayıda değerli bilim adamı dururken ve onların adı “hak ettikleri şekilde” gündeme bile çıkamazken, onları TV’lerde görüp bilgilerinden yararlanamazken Mümtazer Türköne isimli “mümtaz” şahsın nasıl olup da devamlı gündemde kaldığı elbette merak konusudur. Ama sanıyorum bunun nedenini kafası çalışan herkes tahmin ediyor.

Nitekim bugüne kadar döktüğü incilerin arkasından kendisi “ödül olarak” Atatürk Kültür, Dil, Tarih Yüksek Kurumu’nun üyeliğine getirildi. Getirildiği günden beri de Atatürk’e demediğini bırakmadı. “Bir yandan överek dövüyor, yıpratıyor” aklınca.. Hayır, insan bunu düşünmek istemiyor ama adam o kadar aralıksız “aynı çizgide” verip veriştiriyor ki “görevi verenler tarafından kabul göreceğini bilmese bunu yapamazdı” demek de gayet doğaldır, zira sonuçta çekiştirip durduğu konu “Atatürk ve Atatürkçülük”..

TÜRKÖNE AÇIKLASIN

Daha önce “Atatürkçülüğün bağnazlık, yobazlık ve çağdışılık şeklinde yayıldığını” söyledi. Bu anlamsız, milyonlarca insanın duygularına da saygısız, gerçekle ilgisi olmayan sözlere karşılık “Atatürkçülüğün bir ideoloji değil, ülkenin kurtarıcısı ve devletin kurucusuna, onun ilke ve devrimlerine, yaptığı ve bu ülkeye kazandırdığı her şeye saygı, sevgi” olduğunu yazdık. Ve çıkıp bu cümleyi TV’de açıklamasını istedik. Her konuda ekrana çıkıp kendisiyle aynı “nefreti” paylaşan kankalarıyla bülbül gibi şakıyan arkadaştan ses çıkmadı.

Son olarak “Atatürkçü olmayı kendisine hakaret saydığı” incisini yuvarladı ki Türk milleti de 35 bin kişinin katili sayılan bir terörist için “Apo’yu paşa yapalım” derken dünyanın hayranlık duyduğu en saygın, en değerli paşaya saygısızlık eden birinin Atatürk Kurumu’na üye yapılmasını hakaret sayar.

HÜKÜMET İSTEMELİ

Mümtazer Türköne eğer dürüst biriyse ve kendine “akademisyen” diyorsa ekrana çıkıp “yobazlık, bağnazlık, çağdışılık ve hakaret” sözcüklerini kullandığı iki cümleyi açıklasın. Ama aldatmadan, “Atatürkçülüğün yukarıdaki doğru tarifine göre”, o sevgiyi bir “izm”, bir ideoloji haline dönüştürmeden açıklasın.

Bir milletin “kurtarıcısına, böyle değerli bir öndere hayranlık, sevgi duyması” kendilerine neden batıyor, milletlerin “kahramanları” olamaz mı, onu da açıklasın. Bu açıklamayı önce ona görevi veren Cumhurbaşkanı Gül’ün, sonra da Hükümet’in kendisinden istemesi (aslında Türköne’nin bu görevden derhal alınması) şarttır. İstemedikleri takdirde Türköne’nin “Türk tarihine de saygısızlık” olan sözlerini kabul ettikleri anlamı çıkacaktır!

*****


‘Milli irade’nin helikopteri!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yılbaşında Van’a gitmek için istediği helikopter verilmeyince karayolu ile gitmiş, 7 saatlik yolculukta konvoyda kaza olmuştu. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik helikopter tahsisinin neden yapılmadığını “Ana Muhalefet Partisi Lideri helikopter isterse yarın Selahattin Demirtaş da ister” sözleriyle açıklamış. Daha doğrusu açıklayamamış.

Zira bir demokraside “ana muhalefet partisi” lideri de “iktidar partisi lideri” kadar önem taşır. Devlet protokolünde bakanlardan ve diğer liderlerden önde gelir. Öte yanda o partiyi 2’nci en büyük parti yapan oylar da “milli irade”nin oylarıdır. Bu durumda ve “yılbaşını Van’da depremzedelerle geçirip gözlem yapmak” gibi önemli bir amaç da taşıyan durumda “milli irade”ye ait bir helikopteri Ana Muhalefet Lideri’nden sakınmak ve sebep olarak da “BDP Genel Başkanı da ister” gibi bir açıklama yapmak olmaz.

İsterse Hüseyin Çelik bu yapılanı, kendi sözleriyle birlikte AB’li siyasetçilere filan sorsun. Herhalde epeyce güleceklerdir.. Ama güldürmenin bile sınırı olmalı!

*****


PKK terör örgütü değilmiş..

Önce Selahattin Demirtaş’ın “Uludere olayında emin oldum ki Türkiye artık bölünmüştür” sözleri.. Arkasından BDP Milletvekili Nursel Aydoğan’ın dün söylediği “PKK terör örgütü değildir. Kürt halkının kimliği, anadili, özgürlüğü için mücadele eden bir örgüttür, Öcalan çelik gibi adamdır” sözleri.. Bir kere artık konunun “dil, kimlik” olmadığı, “özgürlük” ile de “Türkiye topraklarında ayrı bir devlet”in kastedildiği yine kendileri tarafından açıklandı, yuvarlamaya gerek yok.

Sonra.. Uludere’de 35 kişinin hayatını kaybettiği olaydaki “yanlış istihbarat”ın nasıl geldiği, yapılan hatanın önemi herkes tarafından kabul ediliyor ama sonuçta bunun bir hata olması da son derece mümkün.. Peki daha üç ay önceki “son PKK saldırısında verilen 24 şehit”in, ondan sonraki 5 polis şehitin, önceki asker, sivil, kadın, bebek, öğrenci terör kurbanlarının acısı unutuldu mu ki çıkıp bunları söyleyebiliyorlar?

Bir yandan “katliam yapmayı görev edinen”, insanlık dışı eylemleriyle tanınan terör örgütünü, liderini ve eylemlerini överken, diğer tarafta Uludere olayı için üzüldüklerine kim inanır? Şiddete ve cinayete karşıysanız her olayda karşısınızdır, bunun ortası yoktur. Aynı çifte standart terör saldırılarında bir defada onlarca insan öldüğünde ağzını açmayıp, Uludere olayında “hesap ver, onları niye öldürdün” diye bağrışan yazarlar için de geçerlidir.

Bununla birlikte Uludere’de gerçekten “saldırıya uğrayan grubun geçeceği yollar kapatılmış mı, yanlış istihbaratla nasıl yanıltma yapılmış” bunların açıklanması gerekir. Türk-Kürt ayırımı yok, hayatını kaybeden her vatandaşımız aynı derecede önemlidir.

Ruhat Mengi
Vatan
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)