Aralıklı Beşiktaşlı...


Söz aklımızda kalmış da, söyleyeni unutmuşuz: “Beşiktaş, İstanbul’un mutena ve müstesna bir semtidir?”
Beşiktaş Balık Pazarı’nın karşısında, geleni gideni seyrederken bu söze bir ekleme yaptık:
“Ve de cıvıl cıvıl insanlarıyla!”
Bu mutena ve müstesna semtle bağlantımız 1932 yılının Mart ayında başlar, Türkali mahallesinde doğmuşuz. Tam 80 yıl...
Ama tam Beşiktaşlı olamamışız, aralıklı gidip gelmişiz, Beşiktaş’tan Kadıköy’e, Kadıköy’den Şişli’ye, Şişli’den Beyazıt’a, Beyazıt’tan yine Şişli’ye, tekrar Beşiktaş’a...
Beşiktaş’ın değişik mahallelerinde oturmuşuz, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek; kimi kiracılıktan kimi de aile içi sorunlardan taşınmışız...
Kısacası, ömrümüzün önemli bölümü Beşiktaş’ta geçmiş ama aralıksız Beşiktaşlı olmamışız.
* * *
En uzun süremiz Kabataş Lisesi’nde yatılı okurken geçmiş, unutulmayan yıllar, dostlar, arkadaşlar...
Evet, tam Beşiktaşlı olamamışız, gidip gelmeli, kesintili Beşiktaşlılık, kim bilir Fenerbahçeliliğimiz de bundandır.
Bir ömrü Beşiktaş’ta geçiren rahmetli karikatürist arkadaşımız Nehar Tüblek gibi, Allah uzun ömürler versin ebedi başkan Süleyman Seba gibi...
* * *
Beşiktaş’ın nesi var? Diyebilirsiniz.
Koruları var, sarayları var, köşkleri, konakları hâlâ betona teslim olmamış sokakları var, camileri, kiliseleri var, müzeleri, tiyatroları var, otelleri, üniversiteleri var, “Çarşı grubunu” unutmak mümkün mü?
Ya şairler sofrası...
Vişnezade Parkı’nın bir bölümünde şairlerin heykelleri dikilidir, Melih Cevdet, Sabahattin Kudret, Behçet Necatigil, Orhan Veli, Oktay Rifat, Özdemir Asaf, Nigar Hanım, Neyzen Tevfik...
* * *
Doğma büyüme Beşiktaşlı diyeceklerimizden biri de şair Behçet Necatigil’dir, en güzel aşkları Beşiktaş’ta yaşamıştır.
Barbaros heykelinin önünde rastladığı sevgilisine “bir suçlu gibi sana selam söyledi” diyerek...
* * *
Bir zamanlar Beyoğlu Balıkpazarı çok meşhurdu, şimdi balıkçılar kapandı, meyhaneler açıldı, balıkçı dükkânları azaldı.
Beşiktaş Balıkpazarı, Beyoğlu’nu aratmıyor.
Hem balıkçılarıyla, hem balık lokantalarıyla...
Bu çarşının kıdemli lokantası “Turgut’un Yeri”dir, hani “duayen” sıfatı var ya, Turgut da buranın kıdemlisi, duayeni...
Okul gibi, garsonları birer ikişer ayrılıp kendi dükkânlarını açıyorlar.
Ahmet-Yunus Aladağ kardeşler gibi...
Önce Ahmet geldi, sonra Yunus, Turgut’un okulunu bitirip, diplomalarını astılar: “Beşiktaş Balıkçısı”, hocalarına saygıyı eksiltmeden “biz onun 20 sene ekmeğini yedik” diyerek...

Hasan Pulur
Milliyet
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)