Atatürk Unutturulamaz...


Umutsuzluğun içinde umutları çoğaltmak,yaşam a sımsıkı sarılmak, demokrasiyi veözgürlükleri, bağımsızlığı savunmak.
Sömürü düzenine karşı çıkmak, sermaye-emek çelişkisini bıkmadan usanmadansürekl i vurgulamak...
Diktacılıkla, bir başka deyişle darbe düşüncesini “özgürlük” sananlarla mücadele etmek.
Yurtsever, emekçi, aydın olmanın olmazsa olmaz koşuludur bu saydıklarım...
Avrupa’nın gelişmiş ülkelerindekisö mürgecilik ve işgalcilik ruhu hâlâ karşımızda duruyor...
Irak’ın işgali, 11 yıl sonra ABD’nin çekipgitmesi...
Gerçekten ABD çekip gitti mi yoksa 5 bin kişi hâlâ orada silah tüccarlarının hizmetinde mi?
Yeraltı kaynaklarından yani petrolden alacaklarını alırken tüm acıları Irak’ta yaşayanlar çekti ve çekiyor.
Umutsuzluğa kapılıp da umutları yitirmemek gerekir...
O yüzden ilerici insan dirençlidir, umudunuhiçbir zaman yitirmez, eşitsizliğe,ada letsizliğe, emeğin sömürülmesine,b askıya, sivil-asker diktaya karşı çıkar.
Çünkü insanın umudu gerçekçilikten kaynaklanır...
***
Diktacıların sonu bellidir...
Kazanan demokrasiyi ve özgürlükleri savunanlar olmuştur.
Toplumu ahmak zannedenlerin önce yakın tarihi okumaları gerekir.
Evrensel gerçeği kavrayabilen birey, umutsuzluğun içinde umudunu çoğaltarak, ilericiliğin yadsınamaz adımlarının toplumuher zaman ileriye götürdüğünü anlar.
Temel sorun, sömürüye, eşitsizliğe karşı çıkıp, dik durabilmektir.
Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında Türkiye yas tutuyordu.
En küçük bir umut ışığı yoktu!
Ülke 1912’den beri süregelen savaşlarlayıkıl mış, gençlerimiz cephelerde yok olmuştu.
Dünya egemenlerinin amacı ülkemizi paylaşmaktı... Yurdumuz dört bir yandan kuşatılmış, işgal edilmiş, başkent düşmana teslim edilmişti.
Zamane devletin başı padişah, sarayında zavallı biçimde yaşamaya başlamıştı...
***
Kimseye tarih dersi vermek düşüncesinde değilim ama kimi kafalara bazı gerçekleri anlatmak zorundayım.
19 Mayıs 1919’dan 9 Eylül 1922’ye değin zorlu bir süreç geçirdi Türkiye...
Atatürk ve arkadaşları bu Cumhuriyeti kanlarıve canlarıyla kurdu.
Yoksul Türkiye bir yandan Osmanlı’nın borçlarını öderken öte yandan sanayinin temellerini attı, kendini toparlamaya başladı.
Bu yıl 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramıtörenler i Ankara dışında stadyumlarda değil,salt okullarda kutlanacakmış.. .
Neden mi?
Öğrenciler tören hazırlığına üç ay önceden başladıkları için, derslerine çalışamıyorlarm ış... Havalar soğuk olduğundan üşütüp hasta oluyorlarmış...
Geçiniz efendiler geçiniz!
Topluma Mustafa Kemal’i, laik demokratik cumhuriyeti, özgür birey olmayı unutturup“biat kültürü” aşılanmaya çalışılıyor.
***
Türkiye 2012 yılında kötü bir dönemi yaşıyor... Gazeteciler, üniversiteli gençler, bilim insanları aylardır, yıllardır zindanlarda yatıyor.
DGM’lerin yerini özel yetkili mahkemeleraldı. ..
Yapıştırın terör yaftasını, tıkın içeriye...
Elbet cuntacılardan, darbecilerden, darbeseverlerde n hesap sorulsun...
Karşı çıkan yok!
Ama Mustafa Kemal’i hiçbir güç bu coğrafyada yaşayan insanlara unutturamaz.
19 Mayıs 1919’dan 9 Eylül 1922’ye değin uzanan o süreç umutsuzluğun umuda dönüştüğü yıllardır.
Bakın 7 Mayıs 1924 yılında Yunus Nadi ne diyor:
“Zaman zaman kendimi gerçeğin ve hayalin büyük savaşına bırakmaktan alamıyorum.
Özellikle olayların içinde yüzmüş olmanın verdiği şaşkınlıkla şu yakın geçmişin müthiş ve büyük saflarına karşı adeta sudan çıkmış balık durumunda bulunuyorum.
Acaba dört-beş yıl süren, baştan başa rüyalarla dolu bir uykudan mı uyandım?”

Hikmet Çetinkaya
Cumhuriyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)