Avrupa’yı Bekleyen Ak Faşizm


Prof. Giulio Tremonti “Avrupa yeni bir faşizm.. finans faşizmi’ tehdidiyle karşı karşıya” diyor: “Bunun adı beyaz (ak) faşizm!”

Prof. Tremonti, sıradan bir akademik gözlemci değil.

Berlusconi hükümetlerinde uzun yıllar ekonomi – maliye bakanlığı yapan ve Çizme’nin en güçlü siyaset adamlarından biri sayılan Tremonti; Avrupa’nın tüm büyük ekonomik-siyasi aktörlerini yakından tanıyor. Ve şimdi işte yeni çıkan “Güvenlik Çıkışı/Uscita di Sicurezza” isimli kitabında Avrupa’yı açıkça “yeni faşizm tehlikesine” karşı uyarıyor.

“Tekrar bir 1933’e yönelmemiz olasıdır” diyen eski Ekonomi Bakanı; “(Kitlelerin) korku katsayıları artarken, halihazırda ‘piyasa’ ya da ‘finans piyasası’ denen ancak ekonomik bir sistemden çok kaosu andıran düzene hâlâ müdahale etmek için zaman var… Bunu, üretken ve spekülatif ekonomiyi birbirinden radikal biçimde ayırarak yapabiliriz. Üretken ekonomiyi güvenceye alıp, finans ruletini bertaraf edebiliriz.”

‘Tarih yorgunluğu’

Avrupa’da böyle çok sayıda gözlemci giderek artık açıktan “yeni faşizm tehlikesine / tehdidine” gönderme yapıyor…

Kimileri Tremonti gibi tehdidi “finans piyasalarının tahakkümü” gibi salt teknik cepheyle sınırlıyor..

Kimileri -Almanların deyimi- “Geschichstsmüde”; “tarih yorgunluğuyla” açıklıyor:

İspanyol tarihçi Jose Enrique Ruis Domenec “Avrupa krizinin” kökenlerinde örneğin böyle derin bir “belleksizlik” sorunu olduğunu söylüyor; “Avrupa entegrasyonunun siyasi geçmişinin öyküsü, üç kuşak boyunca desteklenegeldi. Ancak ne var ki o öykü artık tükendi” diyen Domenec şunları ekliyor:

“Avrupalıların büyük çoğunluğu, liderleri dahil, artık nasıl bir geçmişten geldiklerini bilmiyor. Geçmişlerini bilmedikleri gibi, nereye gitmek istediklerinin ayırdında değiller. Kimse AB projesinin bir vakitler tehlikeli iblisleri bertaraf etmeye yaradığını artık hatırlamıyor. ‘Piyasalar’ dediğimiz yırtıcı kaplana, her defasında giderek daha fazla baş eğmek zorunda kalıyoruz. En önemlisi de, zamanla etkisini yitiren Avrupa entegrasyonunun o eski öyküsü yerine, yeni bir öykü koyamıyoruz. Siyasetin dizginleri yeniden eline alabilmesi için oysaki yeni bir öykü şart.” (“AB parçalanır mı?” El Pais 19 Kasım 2011)

2000’de Haider’e verilen heyecanlı, gür tepkilerin, “Viktatör” Orban’dan esirgenmesi bundan…

Fransa, İtalya gibi büyük Avrupa ülkeleri demokrasilerinin “kredi notunun” düşürülmesine sessiz kalınması, omuz silkilmesi, umursanmaması da bundan…

AB’nin II. Dünya Savaşı sonrasında faşizmlere geçit vermemek amacıyla bir büyük “demokrasi projesi” olarak tasarlanmış olduğunu kimse bundan böyle hatırlamıyor.

“Demokrasi projesini” önemseyen kuşaklar aktif değiller artık; ya ebediyete göçtüler ya da emekli oldular…

“Avrupa solu” bir yandan kan kaybederken bir yandan da böyle bir kuşak değişimiyle “antifaşizm tarihinin genel geçer etkisi” yitirilmiş oldu.

‘Merkozy’ de bitti

“Avro” krizinden değerler krizine dek bu çok katmanlı, çokboyutlu bunalımda şimdi artık herkes yalnız Merkel’in ağzına bakıyor.

Geçen hafta Fransa ekonomisinin efsanevi “üç A”yı kaybetmesinin ardından Sarkozy-Merkel ekseninin oluşturduğu “Merkozy dönemi” de kapandı gitti.

Bundan böyle varsa yoksa “Angela Bismarck Thatcher” lakabıyla nam salan Merkel’in, Avrupa’nın geleceğine dair planları var.

Gözlemciler, Avrupa’nın tartışmasız tek patronunun Merkel olduğu konusunda hemfikir. Ama Merkel’in planları ve kafasında krize ilişkin geliştirdiği olası senaryolar hakkında kimsenin en ufak bilgisi, tahmini yok.

Avrupa’nın geleceği hiç bu kadar yoğun sis altında kalmamıştı.


Nilgün Cerrahoğlu
Cumhuriyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)