Başbuğ, Türk Silahlı Kuvvetlerinin başkanıdır


Bugüne nasıl gelindi?


AKP hükümetleri aleyhine kara propaganda amaçlı kurulduğu ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından işletildiği iddia edilen internet sitelerine ilişkin yürütülen İnternet Andıcı soruşturmasında yargı süreci 29 Temmuz 2011'de iddianamenin kabul edilmesiyle başladı.

İnternet Andıcı soruşturması kapsamında tutuklanan Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, görev süresi boyunca tartışılacak sözlerin altına imza attı.

Hakkında "kara propaganda" yapılarak, bir dönem Museviler'in Ağlama Duvarı önünde çekilmiş fotoğrafları ile gündeme gelen Başbuğ, toprak altından çıkan kullanılmış Law silahlarını "boru", darbe hazırlığı niteliğinde olduğu öne sürülen belgelerin fotokopilerini ise "kağıt parçası" olarak nitelendirmesi, tartışmalara neden olmuştu.

İlker Başbuğ, 2008 yılı Yüksek Askeri Şura kararları ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 26'ncı Genelkurmay Başkanı olarak görevini Orgeneral Yaşar Büyükanıt'dan devraldı. Göreve geldiği günlerde dikkat çeken ilk icraatı TSK'de bir ilki gerçekleştirerek 30 Ağustos resepsiyonuna astsubayları davet etmesi olmuştu. Başbuğ'un bu kararı bir güç gösterisi taktiği olarak değerlendirilmişti.

Silah değil boru, plan değil kağıt parçası


Başbuğ'un görev süresinde akıllara kazınan çok sayıda önemli cümlesi olmuştu. Ancak özellikle iki açıklaması uzun süre kamuoyunda tartışılarak gündemde kaldı. 21 Nisan'da Poyrazköy'de Bedrettin Dalan'ın arazisinde başlayan kazılarda 15′i dolu 22 LAW silahı bulunmuştu. Yaklaşık bir hafta sonra basının karşısına geçen Orgeneral İlker Başbuğ'un bu konudaki değerlendirmesi "Bunlar silah değil, boru" şeklinde olmuştu. Bu açıklamadan iki ay sonra da "Kaos Planı" olarak bilinen İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nı da "kağıt parçası" olarak nitelemişti.

Başbuğ TSK'ya karşı medya üzerinden asimetrik psikolojik harekât yürütüldüğünü savunarak, "Bu kâğıt parçası TSK'yı yıpratmak amacıyla hazırlandı" demiş ve bu belgenin sorumlularının bulunması için istihbaratı göreve çağırmıştı. Başbuğ düzenlediği iletişim toplantısında gazetecilerin Ergenekon soruşturmasına yönelik soru sormaları üzerine ise gazetecileri "Ergenekon" dememeleri konusunda sert bir dille uyarmıştı.

"Lanetliyorum"

Başbuğ'un anımsanan bir diğer konuşması ise, Trabzon Limanı'nda demirli TCG Oruçreis Fırkateyni'nde düzenlediği basın toplantısında sarf ettiği sözler oldu. TSK'ya karşı yürütülmekte olan psikolojik harekata, asimetrik psikolojik harekata değinmek istediğini söyleyen Başbuğ, "Bu konuya özellikle, bugün üzerinde beraber olduğumuz TCG Oruçreis Fırkateyni'nde değinmemin özel bir anlamı vardır. Herhalde herkes, açıkça ne demek istediğimi anlamaktadır" sözleri uzun süre tartışılmıştı.

Taraf gazetesinin 20 Ocak 2010 günü "Fatih Camii bombalanacaktı" manşeti de Başbuğ'un sert açıklamalarına kaynak olmuştu. Başbuğ bu haberle ilgili Balyoz darbe planını inkar ederek "Allah Allah diyen bir ordu cami bombalar mı" diye sorarak masaya yumruğunu indirdi ve bu haberi yapanlara "Lanetliyorum onları" diyerek tepki göstermişti.


Başbuğ'un da ses kaydı çıktı

2010 yılında ardı ardına çıkan ses kayıtlarının arasında Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un da kayıtları yer aldı. Daha sonra Genelkurmay Başkanlığı'nın, Başbuğ'un yurt dışında yaptığı bir konuşmadan alındığını açıkladığı ve MGK toplantısının başladığı saatlerde ortaya çıkan ses kaydında Başbuğ'un, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ı takip iddiasından, "kozmik oda"da yapılan aramaya kadar değişik konularda ilginç değerlendirmeleri yer almıştı.

Görevi Koşaner'e devretti

Orgeneral İlker Başbuğ oldukça hareketli gelişmelerin yaşandığı bir süreçte yürüttüğü Genelkurmay Başkanlığı görevini, 2010 yılı Yüksek Askeri Şura kararları ile emekli olarak tamamlarken Görevi dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner'e devretti.

Ve bugün...

Dava, 29 Nisan 2010'de kabul edilen iddianameyle başlayan İrtica İle Mücadele Eylem Planı Davası ile birleştirildi.

29 sanıklı davada Albay Dursun Çiçek ve emekli orgeneral Hasan Iğsız dahil 15 kişi tutuklu bulunuyor. Hakkında yakalama kararı olan Nusret Taşdeler henüz teslim olmadı. Mustafa Bakıcı ve Bedrettin Dalan ise yurtdışında firari.

İrtica ile Mücadele Eylem Planı ve İnternet Andıcı davalarının birleştirilmesinin ardından yargılamayı yapan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, sanık subayların savunmalarında “yetkili isim” olarak işaret ettiği ve belgelerde adı geçen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Mahkemenin 30 Aralık 2011’de aldığı karar doğrultusunda emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkında önceki gün İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nca soruşturma başlatılmıştı. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Başbuğ’a tebligat gönderildi. Tebligatta Başbuğ’un bugün için “şüpheli” sıfatıyla ifadeye gelmesi istenildi.

Başbuğ, Adliye'deki 7 saatlik sorgusunun ardından tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk edildi.

İşte birleştirilen İnternet Andıcı ve İrtica ile Mücadele Eylem Planı davalarında sanıkların tam listesi:

BEDRETTİN DALAN - Firari
Albay DURSUN ÇİÇEK - Tutuklu
SERDAR ÖZTÜRK - Tutuklu
UFUK AKKAYA
MEHMET DENİZ YILDIRIM - Tutuklu
İLHAMİ ÜMİT HANDAN
ÖZEL YILMAZ
Emekli Org. HASAN IĞSIZ - Tutuklu
Korg. MEHMET ERÖZ - Tutuklu
Emekli Tümg. MUSTAFA BAKICI - Firari
Org. HÜSEYİN NUSRET TAŞDELER
Emekli Albay FUAT SELVİ - Tutuklu
Albay ZİYA İLKER GÖKTAŞ - Tutuklu
Emekli Albay HULUSİ GÜLBAHAR - Tutuklu
Emekli Albay CEMAL GÖKÇEOĞLU - Tutuklu
Albay SEDAT ÖZÜER - Tutuklu
Korg. İSMAİL HAKKI PEKİN - Tutuklu
Tümg. HIFZI ÇUBUKLU - Tutuklu
Kora. MEHMET OTUZBİROĞLU - Tutuklu
Tuğa. ALAETTİN SEVİM - Tutuklu
ORHAN GÜÇLÜ - Tutuklu
MEHMET BÜLENT
MURAT USLUKILIÇ
MERYEM KURŞUN
HASAN ATAMAN
CEM ŞİMŞEK
ALTUNAY ŞAHİN
FATİH KOCA
RECAİ ALKAN

"Takdir yüce Türk milletinindir"

Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğince başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, adliye çıkışında "Türkiye Cumhuriyeti'nin 26. Genelkurmay Başkanı, terör örgütü kurmaktan ve yönetmekten tutuklandı. Takdir yüce Türk milletinindir" dedi.

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, mahkemede tüm suçlamaları reddederek şu savunmayı yaptı:

“Bu suçu reddediyorum. Bu suçla itham edilen kişi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 26’ncı Genelkurmay Başkanı’dır. Bunu tarihe not olarak düşmekte yarar görüyorum. Ben Genelkurmay Başkanı olarak TSK’nın komutanıyım ki bu Türk Silahlı Kuvvetleri dünyanın sayılı en güçlü ordularından bir tanesidir. Böyle bir orduya komuta eden birisinin silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek ile suçlanması gerçekten trajikomik diyebiliriz.

Ben 2002 yılı 30 Ağustos’unda orgeneralliğe terfi ettim. Ve 2003 yılı Ağustos itibariyle Genelkurmay 2’nci Başkanlığı görevine atandım, şu andaki siyasi iktidar tarafından. Bu görevi yaptığım 2003-2005 yılları arasında çeşitli vesilelerle Sayın Cumhurbaşkanı ve gerekse Sayın Başbakan ile çalışmalarımız oldu. Yine bu siyasi iktidar tarafından 2006 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı olarak atandım. Yine şu anki hükümetimiz tarafından 2008-2010 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı görevine atandım.

Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Milli Güvenlik Kurulu üyesi olarak bu hükümetin bakanlarıyla birlikte çalıştık. Şimdi elbette devletimizin istihbarat olanak ve imkânları var. Bu kadar sene beraber çalışıyoruz ki siyasi otoritenin en büyük makamlarıyla o dönemlerde benim bir silahlı terör örgütü kurmam ve yönetmem tespit edilememiştir ki bu üzerinde durulması gereken bir nokta. Tespit edilmiş ve bu görevde tutulmuşsa bu da ayrı bir nokta.

Ben 30 Ağustos 2010 yılında emekli olduktan 1.5 yıl sonra ben böyle bir suçlamayla karşı karşıya kaldım. Çok üzücü, anlaşılması zor. Netice olarak böyle bir iddiayı duymak, işitmek silahlı kuvvetlere, ülkeye, şerefiyle, onuruyla görev vermiş birisi için çok ağır bir iddia. Bu iddianın bu şekilde dile getirilmesi bile benim için en ağır cezadır. Bundan sonra ne ceza verilirse bu beni daha fazla üzmez. Bu kanaate nasıl ulaşılmıştır. Savcılık sorgum esnasında ciddi bir soru ile muhatap olmadım. Eğer bunlarla bu sonuca varılarak suçlanıyorsam bu gerçekten çok acıdır.

Bir iki basın açıklaması, ve bir iki internet sitesi haberiyle hükümeti yıkmakla itham ediliyorsam bu çok acıdır. Benim böyle kötü bir amacım olsa 700 bin kişilik gücü elinde tutan bir komutan olarak bunu yapmanın başka yolları da olabilirdi. Ben görev hayatım boyunca her zaman kanunların ve anayasanın çizgisinde oldum. Ancak bugün iddia edilen suçlar ve bu suçlamaya giden değerlendirmeler dosyadan vakıf olduğunuz üzere benim dönemimle ilgili internet siteleriyle bir ilgim olmadığı da savunmalarımda mevcuttur.”

Nöbetçi hakim tarafından sorulan soru üzerine Başbuğ, “2008 yılı 30 Ağustos tarihinde Genelkurmay Başkanlığı görevime başladım. 4 Şubat 2009’da bu internet siteleriyle ilgili olarak bir haber yayımlandı. Bu haber üzerine konunun derhal incelenmesini istedik ve o haberde sadece site adresleri vardı. Herhangi bir içerik yoktu. İlk inceleme sonucunda şekil ve teknik açıdan bu sitelerin kanuna uygun olmadığı bilgisi bana verildiğinde bu siteleri kapattırdım.

Aslında bana teşekkür edilmesi gerekir ki ben bu siteleri kapattıran kişiyim. Ayrıca 30 Ağustos 2008-Şubat 2009 tarihleri arasında da bu sitelerde hiçbir işlem yoktur. Bu sitelerin son güncelleme tarihlerine bakıldığında benim görev süremden öncesidir. Şubat 2009 tarihinden sonra 4 sitenin kurulması konusu bu andıcın temel konusudur. Bu andıç bana arzedilmedi. Arzedilmiş olsa muhakkak üzerinde imzam ya da parafem olurdu. Bir kişi çıkıp bu andıcın üzerinde komutanın imzasını ya da parafını gördüm diyen bir kişi dahi yoktur. Hazırlık aşamasında olan bu siteler de 19 Haziran 2009 tarihinde kapatıldı.

Bu siteler aktif dahi edilmemiş, bir haber dahi yapılmamıştır. Bu sitelerde ifade ettiğim gibi 19 Haziran 2009’da kapatıldı, internet andıcıyla ilgili bilgim 4 Kasım 2009 tarihinde oldu. Haberin yayımlanmasına müteakip Şubat 2009’da kapattığımız sitelerin içerikleri nedir, burada ne yapılmıştır konusunun cevabını veya bu konuyla ilgili bilgileri de ancak internet andıcıyla ilgili iddianamenin 2011 yılının ağustos ayında iddianame çıktığı zaman kısmen öğrendim. Bu durumda devletin aslında bana teşekkür etmesi gerekirken bugün bu konuyla suçlanmam tarihin acı bir cilvesidir. Yani şunu demek istiyorum; benim dönemimde bu internet sitelerinde suç teşkil eden bir tane olay ortaya konulmuşsa ki yoktur, bunu da açıklamış olmak isterim.

İkinci başkan tarafından sayın komutana arz diye sunulan bir belge normal şartlarda bana arz edilmesi gerekir. Ancak kesinlikle arz edilmedi. Arz edilmiş olsa bir imza, bir paraf mutlaka konulurdu. Bu andıç 2’nci başkan tarafından 1 Nisan 2009 tarihinde paraflanmıştır. İddialara göre bu andıcın bana 14 Nisan 2009 tarihinde arz edildiği iddia ediliyor. Ancak bu andıcın 2 Nisan 2009 tarihinde karargah içinde işleme girdiğini de görüyoruz.

Bu bana okumuş olduğunuz İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tutanaklarındaki komutanın imzasını gördüm. Komutan imzaladı yönündeki beyanlar sadece değerlendirmedir. Hatta aynı kişilerin daha sonraki beyanlarında bu kez de imzayı görmedim şeklinde savcıya beyanları vardır. Yüzbaşı Murat Uslukılıç (Andıç Davası sanığı) ve Mehmet Eröz’ün 29 Aralık 2011 tarihli duruşmadaki beyanları komutandan veya Genelkurmay Başkanı’ndan evrakın geldiğinin söylendiği, ancak söz konusu internet andıcı üzerinde komutanın imzasını gördünüz mü sorusuna ikisinin de verdiği net cevap ‘görmedim’ şeklindedir.

Hatta daha sonra Yüzbaşı Murat Uslukılıç ifadesinde şöyle devam etmiştir; 2 evrak geldi, evraklardan birisi Ermenistan ile ilgili bir evrak ve internet andıcı evrakı. Ermenistan evrakında komutanın imzası vardı, diğerinde yoktu. Bu Yüzbaşı Murat Uslukılıç’ın ifadesidir. Diğerleri sadece değerlendirmedir. 2’nci başkan sayın komutana arz yazdığı zaman o evrakın komutana arz edilmesi gerekir, ancak kesinlikle arz edilmemiştir. Şunu da ekleyebiliriz ki andıç bir karargahtaki faaliyetleri başlatan bir eylemdir. Bu andıç ile 4 sitenin kurulması işlemi başlatılmıştır. Ancak bu sitelerin aktif hale gelmesi için andıç yeterli olmaz. Bunun olması için uygulama emri yayımlanması gerekir. Ancak bu konuda öyle bir şey de söz konusu olmamıştır. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum, serbest bırakılmamı talep ediyorum.

Mahkeme hakimi Vedat Dalda, tutuklama kararında şunlara yer verdi:

Şüpheli Mehmet İlker Başbuğ'un üzerine atılı silahlı terör örgütü kurmak veya yönetme ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engellemeye teşebbüs etme suçlarının vasıf ve mahiyeti şüphelinin üzerine atılı suçları işlediğine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması suçların ceza muhakemesi kanununun 103/3 sayılı katalog suçlardan olması nedeniyle şüphelinin üzerine atılı bu suçlardan ayrı ayrı tutuklanmasına karar verildi.

Avukattan ''Yüce Divan'' talebi

Öte yandan, İlker Başbuğ'un ardından söz alan avukatı İlkay Sezer'in ise Başbuğ'a yöneltilen suçlamalara ilişkin savunmasını yaptıktan sonra Anayasa'nın 148. maddesinde yapılan değişikliği gerekçe göstererek, müvekkili Başbuğ'un Yüce Divan'da yargılanmasını talep ettiği öğrenildi.

Zaman ayarlı adalet

Türkiye, AKP hükümeti ile birlikte tek gündemli günleri de geride bıraktı. Hükümetin açıklamakta zorlandığı ya da zor durumda kaldığı her olayda yargıdan ya yeni bir soruşturma veya yürüyen bir soruşturmada sansasyonel bir ismin ifadeye çağrılması atağı geliyor.

Hükümetin siyaseten “zorlandığı/sıkıştığı” konu ve olaylarla karşılaştığı dönemde, yargısal alanda “sürpriz” gelişmeler yaşanması AKP döneminde olağanlaştı. Uludere katliamıyla ilgili askeri-sivil istihbarat zaafiyeti tartışmaları yoğunlaşırken; hükümetin eleştiri oklarının hedefi olduğu günde eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un bir buçuk yıldır süren internet andıcı soruşturmasında ifadeye çağrılması dikkat çekti.

Hükümetin doğrudan kendisi ya da çevresini ilgilendiren konuları “fırsata” dönüştürdüğü, kimi soruşturmaların da gündem değişikliğini sağlayan soruşturma gelişmelerinden bazıları şöyle:

Darbeciler yargılanıyor(mu): AKP sözcülerinin deyimiyle “operasyon kazasıyla” Uludere’de çoğunluğu çocuk 35 kişinin yaşamını yitirmesiyle hükümet, eleştirilerin odağına yerleşti. Tam da bugünlerde yaklaşık 7 aydır bir arpa boyu yol almayan 12 Eylül darbesine yönelik soruşturmada, iddianame tamamlandı. Henüz mahkeme tarafından kabul dahi edilmeden -ki mahkemece iddianamenin iadesi de mümkün- kamuouyu ile iddianamenin tamamlanıp mahkeye sunulduğunun duyurulmasıyla, gazetelerin birinci sayfasındaki öncelikli haber dengesi de değişmiş oldu.

AKP görüşülürken, Agarta açıldı: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiği gerekçesiyle AKP hakkında açtığı kapatma davasında karar beklendiği günlerde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 600 yıl öncesine dayanan “Agarta/Ergenekon terör örgütü”ne ilişkin iddianamesini açıklamıştı.

24 şehit, Deniz Feneri’ne tahliye: Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde 24 askerin şehit edilmesi, 19 askerin de yaralandığı gün yurt genelinde “acı ve öfke”nin öne çıkıp sınır ötesi harekâtın tartışıldığı gün, Almanya bağlantılı Deniz Feneri e.V. soruşturmasında “asıl failler” olarak gösterilen ve 102 gün tutuklu kalan eski RTÜK Başkanı Zahid Akman, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman ve Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Karahan’ın aralarında bulunduğu 6 şüphelinin tahliye edilmesi “fırsatçılık” olarak değerlendirilmişti.

Cumhuriyet tarihinde bir ilk: Uludere katliamıyla ilgili askeri-sivil istihbarat zaafiyeti tartışmaları yoğunlaşırken Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, hükümet aleyhine kara propaganda yapmak amacıyla Genelkurmay tarafından kurulduğu öne sürülen internet sitelerine ilişkin İnternet Andıcı soruşturması kapsamında ifadeye çağrıldı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez eski bir Genelkurmay başkanı sivil bir savcı karşısında şüpheli sıfatıyla ifade verdi ve tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edildi.

Org. İlker Başbuğ Silivri'de

Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, tutuklandı. Başbuğ, Silivri cezaevine konuldu. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir eski genelkurmay başkanı tutuklandı.

Başbuğ tek kişilik koğuşta kalıyor!

İnternet andıcı soruşturması kapsamında tutuklanan eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un, yerleştirildiği Silivri 5 nolu cezaevinde tek kişilik geçici koğuşta kaldığı öğrenildi.

Başbuğ'un avukatı olan İlkay Sezer, Başbuğ'u oğlu ve kızının ziyarete geldiğini söyledi.

İlkay, Başbuğ'un psikolojik durumunun gayet iyi olduğunu belirtirken, mahkemenin Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulması için yaza yazma kararı aldığı ilk gün kendisini arayarak, "Savcılara ilk fırsatta gelip ifade vermek isteğimi söyle" dediğini ifade etti.

Cumhuriyet
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)