Bir Türk trajedisi


Bir süredir dünya sahnesinde bir “Türk Trajedisi” oynanıyor... Oyun öylesine karıştı ki, içerde ve dışarıdaki yazarları, rejisörleri, suflörleri bile bu karmaşanın içinden nasıl çıkacaklarını bilmiyorlar... Belki de biliyorlar da maksatları Türkiye’yi karıştırmak; kendi plan ve projelerine göre yeniden şekillendirmek... İç ve dış güçlerin türlü hesapları var. Mesela kendilerine yakın olmayan komutanları tasfiye etmek gibi!..

***

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Şahısların suçlanıyor olması o makamın gücüne, itibarına kesinlikle gölge düşürmez” demiş; oysa Başkomutanın suçlanması, tutuklanması Türk Ordusunun itibarına- onuruna darbedir!.. BDP’li Demirtaş herhalde bu olaydan cüret alarak bugünkü Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e “Sen onbaşı bile olamazsın” diye, açıkça ağır hakarette bulunabiliyor!!! Komutanların aşağılanması yolunu Arınç onlara “Oturun oturduğunuz yerde” diye aklınca “hadlerini” bildirerek açmadı mı?..
Bu, bütün karmaşık fesat ve süfli boyutlarıyla günümüzün “Türk Trajedisi”nin son perdesi nasıl inecek?.. Daha neler sahnelenecek?.. Mesela Yeni Anayasa konusunda!.. Yazarları, rejisörleri AKP “devletinin” başları kararlı, gözleri kara... Sonunda Yunan trajedilerinde olduğu gibi sahneye “ilahi bir araç” inecek... Ama oyun bitecek mi?.. Allah’ın varlığından şüphe yok ama “ilahi adalet” nasıl, ne zaman tecelli edecek?.. Ve ilahi adalet bu “trajedinin” kötü kahramanlarını cezalandıracak, bunca masum insanın çektikleri eza ve cefayı onlara ödetecek mi?.. Geç de olsa Allah’ın adaletinden şüphe etmemek gerek!..

***

Eski Genelkurmay Başkanlarından emekli orgeneral İlker Başbuğ’un “terör örgütü” kurmakla suçlanarak tutuklanması, bu trajedinin “traji-komik” perdesi... Düşünün, yedi yüz bin kişilik bir orduya komuta etmiş değerli bir Türk generali “terör örgütü kurmak ve yönetmekle” suçlanıyor... Paşa, gerçekten darbe, hatta Türkiye’nin felaketine doğru bir gidişe müdahale etmek isteseydi bunu yapamaz mıydı?!! Aslında suçu, galiba adalete ve demokrasiye güven ve saygısından, bunu yapmaması... Yapsaydı bugün Silivri’de, onun, onların yerinde başkaları olurdu!..
Gülünç ve çok düşündürücü bir durum: İlker Başbuğ’un tutuklanması acı, vahim ve ilerisi için kötü tarafı, kamuoyunda âdeta kabullenildi; yadırganmıyor... Hangi mahkemede yargılanacağı tartışılıyor... Birileri “terörist” olarak PKK’lı gibi Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanması gerekir diyorlar... Ama gerçek, tarafsız hukukçular “terör örgütü” yani TSK ile darbe yapmak iddiasına, bulunduğu görevleri ile ilgili olduğu için Yüce Divan’da yani Anayasa Mahkemesi’nde yargılanması gerektiğini söylüyorlar... Bunu savunanlar tarafsız hukukçular. Buna karşılık Başbuğ’un Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasını isteyenlerin hepsi, iktidarın yalakaları, yanaşmaları, yağcıları... Maksatları açıkça Başbuğ’u iktidarın etkisi altındaki bir mahkemede yargılatmak ve cezalandırmak!.. Anayasa Mahkemesi şimdilik onların etki sahasına girmiyor... Kontrol etmedikleri güç onların olamaz!.. Bu kadar aşikâr!..
Başbuğ hangi mahkemede yargılanırsa yargılansın asıl “trajedi” bir Genelkurmay Başkanının “terörist olarak tutuklanması” ... Silivri’de bir koğuşta tek başına kalması!.. Bu ayıp, kolay tevil edilemez ve unutulamaz.... Tarihimize kara leke olarak geçecektir...
Bu olayın hazin bir tarafı da komutanlar arasına nifak girmesidir... En kötüsü de TSK’nın PKK gibi terör örgütü olarak gösterilmesidir... Birisi ne doğru söylemiş: “Ben Başbuğ döneminde askerlik yaptım; öyleyse ben de teröristim” !.. Fakat birçok yazarın âdeta öç alır gibi yorumları da başka utanç belgeleri...
Kurbanlık koyunu yere yatırınca bıçaklarını bileyenler çok olur!..
Genelkurmay Başkanlığının itibarı, Türk Ordusunun onuru onları zerre kadar ilgilendirmiyor... Başbuğ’un tutuklanmasıyla ve sorgulanmasıyla “muradımıza erdik; TSK hizaya geldi” diye bayram ediyorlar!

***

Aklıma bu konuda bazı sözler geliyor: “Alma mazlumun ahını çıkar âheste âheste” gibi... Ve “gülme komşuna senin de gelir başına” gibi...
Ve çok merak ediyorum; bugünkü Genelkurmay Başkanı, selefinin âdeta adi suçlu gibi tutuklanıp hücreye konması hususunda ne diyecek?... “Sakalın üzerinden fareler geçti”... Ama sonrası gelmişken ben de Emin Çölaşan gibi söyleyeyim: Daha başta “Sarı Öküz” verilmemeli idi!.. Bundan sonra sıra Başbuğ’dan önceki Genelkurmay Başkanlarına gelecek; Hilmi Özkök hariç!..
Ve Sayın Başbakan, kendisine bağlı, kendi atadığı Genelkurmay Başkanı’nın tutuklanması konusunda neden suskun?.. Vicdanı rahat mı?!!

Altemur Kılıç
Yeniçağ
09-01-2012

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)