Bombardıman ve PKK içindeki ajanlar!


Hava saldırısında yanlış istihbarat sonucu “PKK’lı zannedilerek” hayatını kaybeden 35 kişiyle ilgili olaylar sürüyor. VATAN muhabirinin yakından izlediği “Uludere kaymakamına yapılan saldırı”, onun yaralanarak hastaneye kaldırılması, BDP’li Hasip Kaplan’ın “Bakanlar taziyeye gelmesin, burada herkeste silah var” tehdidi, buna rağmen taziye için ölenlerin yakınlarına giden bakanlar ve Hükümet’ten yapılan “gereği yapılacak” açıklamaları kaynayan bir kazan gibi..

Daha önce de yazdım; TSK birçok operasyon yapıyor, askerlere yapılan terör saldırılarında onlarca kişi bir defada hayatını kaybediyor, kimin terörist olduğu kimin olmadığı belli değil, BDP’lilerin arasında resmi aracıyla terörist taşıyanlar var. Bu karmaşada, adeta savaş atmosferinde TSK’nın kendi askerlerine karşı bile yanlışlar yapabildiği görüldü.

TSK HEMEN İNANIR MI?

Bunların hepsi tartışıldı, şimdi de tartışılıyor. Bu arada Taraf yazarı Emre Uslu “Uludere bombardımanında ‘PKK-Derin Ankara ilişkisi” nden söz etmiş. PKK içindeki devlet ajanlarının kasıtlı olarak yanlış bilgi verdiklerinden..Aslında son zamanlarda terör örgütü hakkında bilgisi olan birçok kişiden benzer iddialar duyuluyor, ama burada önemli olan TSK’nın bu kadar kritik bir konuda kendisi emin olmadan “bir ya da birkaç” kişinin sözüyle hemen harekete geçmesi..

Bölge terörün yoğun görüldüğü bir bölge, sınır ötesinde “katırlarla 35 kişilik bir grup” kolaylıkla PKK sanılabilir ki daha önceki saldırıda “ağır silahları katırlarla taşıdıkları” biliniyordu. Yani hata yapmak zor değil ama..Buna rağmen TSK’nın elinde o grubu yakından izleyecek son teknoloji mevcut ve bu kullanılsa, doğru yöntemlerle izlense bu yanlış yapılmayabilirdi.

Eğer yapıldıysa, bundan sonra benzer bir yanlışın tekrarlanmayacağına nasıl emin olunabilir? Ya bu ajanlar “devletin sanılıyor” ama değilse, ya başka planlarla hareket ediyorlarsa? Ya yine yanlış istihbarat verirlerse? TSK ve Milli Savunma Bakanlığı (ya da her zaman onların yerine açıklama yapanlar) nasılsa yakında “neler olup bittiğine” bir açıklık getirecekler, bundan kaçış olamaz.

KAPLAN’IN TEHDİDİ, MECLİS TERÖRÜ

BDP’li Kaplan’ın “bir milletvekili ve partinin Grup Başkanvekili” olarak yaptığı tehdit, Meclis’te konuşurken sergilediği “şiddet” görüntüsü, Selahattin Demirtaş’ın hemen olayı kullanarak “Bu ülke bölünmüştür artık, emin oldum” demesi ise gerçekten kabul edilecek görüntüler değil.

Sanki bu olaya üzülmekten çok “üzerine atlanacak bir fırsat” olarak görüyorlar gibi.. Siyasetçilerin ağzından çıkanı kulağının duyması gerekir, hiç değilse gelmesi gereken net açıklamayı beklesinler, toplum terörden yeterince çekti bir de Meclis terörü izlemesin. Hayatın her alanında şiddet yaşamaktan kimsede moral kalmadı. Hala yetmiyor mu?

*****


Kadın avukata bile şiddet!

Bakan Fatma Şahin “Ehliyet kursu olduğu gibi, evlilik öncesi de kurs olmalı, çiftler ön eğitimden geçmeli” demiş. Güzel bir görüş bu, hiç değilse “evli insanların birbirine nasıl davranması gerektiği” hakkında bilgi sahibi olduktan sonra evlenilir zira günün her saatinde izlenen dizilerde “kadın erkeğin devamlı hakaret edip döveceği, neye kızsa hırsını ondan alacağı ve adeta satın alınmış bir varlık” olarak gösteriliyor. Ve istisnası yok, tüm dizilerde hep aynı şey, artık mide bulandırıcı hale geldi.

POLİS HALA KORUMUYOR

Öte yanda böyle bir kursun da fazla etkisi olmayacağına inanıyorum ben.. Bakın yine dün Antalya’da Avukat Pınar Ertunç ’un; 1 ay önce boşandığı eşinin kendisini “Seni Ayşe Paşalı gibi öldüreceğim” diye tehdit ettiği, iki kaburga kemiğini kırdığı ve polislerin kendisini korumadığı haberi vardı. Ertunç Başbakan Erdoğan’a mektup yazarak “Benim ve oğlumun hayatını kurtarın” diye yardım istemiş.

Üstelik bunu yapan “bir güvenlik görevlisi” ..Kadını öldürse bile polis onun tarafını tutacaktır, İzmir ’de karakolda “iki polisin en ağır şiddetine uğrayan” kadın örneğinde bu açıkça görüldü. Öncelikle Başbakan Erdoğan’ın diğer konularda konuştuğu gibi “kadına karşı bu acımasız şiddet ve tehditler” konusunda da konuşması gerekiyor ki bu konu birçok okur mektubunda soruluyor.

TV’LER VE EYLEM

Sonra da tüm TV kanallarında zorunlu olarak “kadına karşı şiddet konusunda bilgilendirme yapılmalı, devletin bunu nasıl ele aldığı ve nasıl cezalandırılacağı” açıklanmalı. Artık tek bir gün yok kaybedecek, eylem bekliyoruz!

Ruhat Mengi
Vatan
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)