Bu da böyle bir bilimadamı!


Mümtaz’er Türköne’den söz ediyorum.
Egzantrik bir insan. İktidara yaranmak için çırpınan bir misyoner. Onların hoşuna gidecek konuşmalar yapıyor, yazılar yazıyor.
Son Örnek Antalya Kumluca İlçesi’nde yaptığı şu konuşma:
“”Darbeciler için idam cezası getirilmesini istiyorum. Darbeciler de bunu bilirerek darbe yapsınlar. Bana sorarsanız ben onlar için idam yerine eskiden olduğu gibi yağlı kazıklara oturtularak cezalandırılmaları taraftarıyım.”
Bu faşist dşünceleri ilçenin devlet büyükleri de izliyor.
Kaymakam Salih Işık, Belediye Başkanı AKP’li Hüsamettin Çetinkaya, Emniyet Müdürü Nail Çetinkaya konuşmayı beğenmiş olmalılar ki hiçbiri konuşmacıyı uyarmıyor.
Bilimadamı olan bu zat, bu çağda idam istiyor, onunla da yetinmiyor yağlı kazıklara oturtularak cezalandırmalar öneriyor.
Kaymakam, belediye Başkanı ve emniyet müdürü de sessiz kalıyorlar.
Zaten etkinliği düzenleyen de ilçenin AKP’li belediye başkanı.
Anlaşılamayacak olan Türk üniversitelerinin nasıl böyle kafaları yetiştirebildiği…
Üstelik bu bilimadamına kariyer yaptırılmış ve öğretim üyeliği ünvanı verilmiş. Üniversitede ders veriyor. Öğrenciler yetiştiriyor.
Türköne yıllardan beri hep iktidarlara yakın durmuş bir insan. Hep onların türküsünü söylemiş. Verilen görevleri eksiksiz yerine getirmiş. Hatta daha da ileri gittiği olmuş. Bazen de yaranayım derken ölçüyü kaçırıp misyoneri olduğu güçleri ürkütmüş.
2007 seçimlerinden önce iktidara yaptığı büyük hizmetler takdir edildi ve Eşi Özlem Türköne AKP tarafından milletvekili yapıldı.
Ancak ondan sonra işler pek iyi gitmedi. Yıldızı tavan yapan Mümtaz’er Bey giderek irtifa kaybetti ve gözden düştü.
Bunu son seçimde karısını aday yapmayıp yerine kendisinin olmasına rağmen listelere giremeyince anladık.
Kendi de anlamış olacak ki listelere girememesini “Ben boyumun ölçüsünü aldım” diye değerlendirdi.
Erdoğan’ın Türköne’yi neden milletvekili yapmadığı anlaşılamadı. Başbakan neden kızmıştı kendisine.
Hem eşinin hem kendisinin milletvekili olmaması ailenin mutluluğunu sarstı ki Türköne çifti ilk duruşmada boşandı.
Ancak Başbakan Erdoğan’dan veto yiyen Türköne’ye 6 ay sonra bu kez Çankaya’nın takdirine mazhar oldu.
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, Mümtaz’er Bey’i Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurulu’na atadı.
Bu atama kamuoyunda büyük tepki ile karşılandı, çünkü Mümtaz’er Bey Atatürk’e karşı görüşleriyle bilinen bir zattı.
Çankaya’nın hangi gerekçelerle bir Atatürk karşıtını onun kurduğu kurumun yönetimine atadığı doğrusu anlaşılamadı.
Cumhurbaşkanı bu konuda bütün tepkilere rağmen bir açıklama yapma gereği de duymadı.
Ama ne olduysa Mümtaz’er Bey üç beş gün sonra Çankaya’nın takdir ettiği bu görevden istifa etmek zorunda kaldı.
İşte Çankaya’nın Atatürk’ün kurduğu kuruma laik gördüğü bu bilimadamı! Antalya Kumcula’da bir takım insanların yağlı kazığa oturtulmasını önerdi.
Mümtaz’er Türköne’nin bu önerisi konusunda konuşmalarında sürekli “Büyük Atatürk” diyen Cumhurbaşkanı ne düşünüyor bilmiyoruz.
***
Ama son zamanlardaki Atatürk düşmanlığının giderek tırmandırılmasının da bir amacı olduğunu çok iyi biliyoruz.
Dinci medya sürekli Atatürk ve dönemini karalamak için olağanüstü bir gayret harcıyor.
Bu yayınlarda Kurtuluş Savaşı’nın bile çok abartıldığı ima yollu işleniyor.
Ama dünyada bu gayretlerin tersine hızla yayılan bir Atatürk hayranlığı var.
Dünyaca ünlü Amerikalı yazar Paul Auster Atatürk için Pazar günkü Hürriyet’e yaptıkları açıklamalarda bakın ne diyor:
“Atatürk olağanüstü bir devlet adamı. Olağanüstü bir lider. Türkiye’yi baştan yaratan eşsiz biri. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra dağılan Osmanlı’dan Türkiye’yi yarattı ve modern dünyaya dahil etti. 20. Yüzyılın en önemli tarihi kişiliklerinden bence.”
Paul Auster gibi bir insana , ünlü bir yazara kimse bu sözleri hatır için söyletemez. Çünkü Batılı yazarlar eyyamcı değillerdir. İnanmadıkları bir düşünceyi onlara söyletemezsiniz.
Hürriyet muhabirinin sorularını yanıtlayan Auster, “Kış günlüğü” adlı kitabı ABD’den bile önce Türkiye’de yayınlanmasına rağmen ülkemize gelmek istemiyor. Bunu da şöyle anlatıyor:
“”Hapiste yatan yazar ve gazeteciler yüzünden Türkiye’ye gelmeyi reddediyorum. Kaç kişi oldu. 100′ü geçti mi? Neler oluyor Türkiye’de? En çok endişelendiğim ülke. Demokrat yasaları olmayan ülkelere gitmiyorum davet alsam da. Aynı sebeple Çin’den gelen davetleri de geri çeviriyorum. Bu hükümetleri protesto ediyorum.”
Paul Auster’in sözlerine bir yorum yapmaya gerek yok. Çünkü yeterince açık.
Ben sadece “Ateşli silah, patlayıcı bulundurmak, evrakta sahtecilik,cinsel taciz,terör, darbeye teşebbüs… İçerdeki gazeteciler işte bu suç isnatları ile yargılanıyor” diyen Başbakan’a yazar Paul Auster’in bu sözlerini iletiyorum.

Tufan Türenç

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)