"CHP'nin Planı" Açığa Çıkınca!..


“CHP’NİN GİZLİ PLANI” AÇIĞA ÇIKINCA!

Türkiye’de ilginç bir gazete var. Önceleri Akit adıyla çıkardı. Bu gazete hakkında o kadar çok dava açıldı ki, tazminatlardan kurtulmak için adını Vakit diye değiştirdiler.
Sonra aynı süreç devam etti. Gazete aleyhine açılan hakaret davaları yine çoğalmıştı. Bu gazetenin çok uzun yıllardan beri uyguladığı çok önemli bir taktik vardı:
İsim ve yönetim değiştirerek davalardan kurtulmak.
Şu anda bu gazete Yeni Akit ismiyle yayınlanıyor. İleride ismi yine mutlaka değişecek, başka bir şey olacak!
Varsayalım bu gazete sizin hakkınızda yalan yanlış haberler üretip hakaret etti. Vatandaş olarak yapacağınız ya savcılığa şikayet etmek, ya da tazminat davası açmaktır. Şikayet dilekçesi verirsiniz, tazminat davası açarsınız ama karşınızda muhatap yoktur!
Ya tebligatları almazlar, ya da başka yollara başvururlar.
Öteki yandaş gazeteler gibi bu gazeteye de bazı bilinen hükümet makamlarından bilgi servisi yapılır. Başka bir deyişle, bilgi sızdırılır.

Bu konunun inceliği şöyle belirlenir:
Amirleri, ilgili memurlara direktif verir:
“Hazırladığımız bu haberi falanca gazetelere vereceksiniz.”
O “Özel haber” yandaş medyaya servis edilir ve çoğu zaman manşetten verilir. Bazen haberi verenle alan medya grubu arasında tartışma çıkar:
“Efendim haberi bize verdiniz ama ötekilere de vermişsiniz. Bu olmadı yani!..Sadece bize verin!..”
X X X
Sözünü ettiğim ve şimdi Yeni Akit ismiyle çıkmakta olan şeriatçı gazete, katıksız bir AKP yandaşı olarak görev yapar.
Dün bu gazetenin manşetinde muazzam bir haber vardı:
“CHP’nin gizli planı.”
Haberi ister istemez okudum. İnanılmaz bir oyunu ortaya çıkarmıştı! İçimden “Helal olsun bu şeriatçı gazeteye…Gazetecilik işte budur!” demek zorunda kaldım.
Şimdi biraz geriye dönelim.
Deniz Baykal bir süre önce Tayyip’e geçmiş olsun ziyaretine gittiğinde, insancıl bir konuyu gündeme getirmişti.
Silivri hapishanesinde yatmakta olan Prof. Dr. Mehmet Haberal, kalp rahatsızlığı nedeniyle uzun süre hastanede tutuklu kalmış, sonra yaka paça Silivri’ye getirilmişti. İşin ilginç yanı, kendisine hastalık raporu veren profesör doktorlar bile bu olay nedeniyle gözaltına alınıp tutuklanmıştı.
Haberal’ın babası, oğlu hapishanede yatarken vefat etmiş, Haberal izin verilmediği için, babasının cenaze törenine bile katılamamıştı.
Şimdi ise yaşlı anası ağır hastaydı ve hastanede yatıyordu.
Baykal işte bu insancıl konuyu gündeme getirmiş, Mehmet Haberal’a hiç değilse anacığını son kez görmesi için bir gün izin verilmesini istemişti.
Sonra Adalet Bakanı konuştu:
Mevzuatta böyle bir husus yoktu ve hastanın yakınlarına bir gün için bile olsa izin verilmesi söz konusu değildi…Ancak şunu da ekledi: Bu doğrultuda bir yasa çıkarılması için çalışma yapılacaktı.
X X X
Yukarıda sözünü ettiğim şeriatçı Yeni Akit gazetesi bu konuda oynanacak oyunu, başka bir deyişle, kurulmak istenen tezgahı (!) dün “CHP’nin gizli planı” başlığı ile manşetten açıklıyordu. Şimdi haberi okuyalım ve kurulan tezgahı adım adım izleyelim!
1- Haberal’ı cezaevinden kurtarmak için CHP’nin gizli bir plan yaptığı iddia ediliyor.
2- Kamuoyunda Haberal yasası olarak adlandırılan düzenleme ile Haberal’ın Ankara’da hastanede yatan annesini ziyareti sağlanacak ve plan işlemeye başlayacak.
3- İzinli olarak annesini ziyaret için hastaneye gelen Haberal burada hasta numarası yapacak ve yatırılacak.
4- Kendisine hareket ettirildiği takdirde hayati tehlike oluşur diye rapor verilecek.
5- CHP’nin planı bu aşamada devreye sokulacak, Meclis’te CHP’li Başkanvekili Güldal Mumcu’nun başkanlık ettiği bir oturum ayarlanacak.
6- Haberal –sedye içerisinde- hızla Meclis’e getirtilecek, kürsüye çıkıp yemin etmesi sağlanacak!
Yalanın, palavranın, komikliğin bu kadarına “Ohaaa!” diyorum.
X X X
Bugüne kadar bu ülkeye pek çok alanda gurur verici hizmetler yapan, Başkent Üniversitesi Rektörü, bu üniversitenin Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki hastanelerinin kurucusu Prof. Dr. Mehmet Haberal, bugüne kadar kendi elleriyle onbinlerce hastaya şifa dağıttı. Ülkemize nice tıp bilim ödülleri kazandırdı.
Bu değerli insan şimdi bu oyunlara, bu yalanlara alet edilmek isteniyor.
Haberal’ın anacığı Medine Haberal tam 90 yaşında ve 27 ekim 2011 gününden beri evladının hastanesinde yatıyor. Allah sağlık versin ama belki de son günlerini yaşıyor.
Bunu öğrenince herhalde –ve utanmadan- diyeceklerdir ki “Medine Hanım 90 yaşında ama turp gibi! Adli Tıp Kurumuna havale edilsin, orası karar versin!”
Valla bu iktidarın Adli Tıp Kurumu da “Sağlamdır” raporu verirse hiç şaşırmamak gerekir!
X X X
Sevgili okuyucularım, şu habere bir bakınız! Bir tutukluya annesini bir gün için görme olanağı olursa, o kişi Silivri’den İstanbul’a tek başına, elini kolunu sallaya sallaya gelmiyor.
Yanında polis, jandarma ve cezaevi gardiyanları oluyor.
Bu habere göre Haberal Silivri’den yola çıkıp Ankara’ya gelecek, Başkent Üniversitesi hastanesinde (yani kendi hastanesinde) fenalık geçirip yatırılacak ve rapor verilecek!…
Diyelim ki bunlar oldu.
Ya sonrasını ne yapacağız!
Günün birinde aniden sedyeye konulup Meclis’e getirilecek! Öyle ya, o kadar hasta ki, yürüyemiyor ve hastaneye yatırılmış durumda!
Orada Güldal Mumcu’nun yönettiği oturumda birdenbire koşmaya başlayacak, kürsüye fırlayacak, milletvekili yeminini okuyup andiçecek!
Peki bütün bunlar olurken yanındaki asker ve sivil korumalar ne yapacak? Meclis kapısından içeri nasıl sokulacak?
Gazete bunları yazmıyor! Keşke yazsaydı da, işin en zevkli ve renkli tarafını öğrenseydik!
X X X
İnsanlık öldü mü? Her gün “Allah, peygamber, din, iman” diyen, Mekke kuponu kestirip okuyucularını kura ile umreye götüren bir gazete, gaddarlığın böylesini nasıl yapar?
Sonuçta en iyi olasılık, o yasa çıkar ve sadece Haberal değil, daha nice tutuklular, belki de hükümlüler, hasta olan birinci derece yakınlarını bir günlüğüne ziyaret olanağına kavuşur.
Bunda insanlık dışı bir şey var mı?
Peki bu yayın niçin yapılıyor?
Kendi iktidarlarına mesaj vermek için:
“Bunları bir günlüğüne bile sakın bırakmayın. Anaları mı ölecek, ölsün. Babaları mı hasta, sürünsün. Evladı mı felakete uğramış, beter olsun.”
İşte size bu şeriatçıların, yandaşların gerçek yüzü.
Ben yazarken utanıyorum, acaba onlar utanır mı!

Emin Çölaşan
Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)