Demek ki neymiş, ordu teröristmiş


Türkiye’de ikinci kez bir genelkurmay başkanı tutuklandı. İlki 27 Mayıs’taydı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun 27 Mayıs’ı gerçekleştiren cunta tarafından tutuklandı. İdama mahkûm edildi. Cezası müebbede çevrildi. Yine eski bir genelkurmay başkanı olan Cevdet Sunay’ın Cumhurbaşkanlığı sırasında affedildi.

Yani, İlker Başbuğ tutuklanan ilk genelkurmay başkanı değil. Ama “siviller” tarafından tutuklanan ilk genelkurmay başkanı.

Türkiye bir hukuk devleti. O halde kimse yargılamadan muaf değildir. Suçlu olan kimse yargılanır ve eğer suçu sabit görülürse cezasını çeker.

Ancak İlker Başbuğ’un tutuklanması sorunludur.

Ortaya çıkan manzara tuhaftır ve yaratacağı hasarın giderilmesi çok zor olabilir.

Genelkurmay Başkanı, görev suistimali veya vatan hainliği gibi gerekçelerle değil “terör örgütü üyesi, hatta lideri olmak” iddiasıyla tutuklanmıştır.

Suçun niteliğine bakıldığında ise Başbuğ’un Türk Silahlı Kuvvetleri içinde “emir komuta zincirine” sadık kalarak bazı tasarruflarda bulunduğu anlaşılıyor.

Genelkurmay bir dizi internet sitesinin kurulmasına karar vermiş. Bunun için gerekli yazışmalar yapılmış, hazırlıklar tamamlanmış ve genelkurmay başkanından da onay alınmış.

Sonra bu sitelerden bazılarının içeriğinde hükümet aleyhine unsurlar olduğu görülmüş.

Bu suç mu? Evet. En azından görevi suistimal, görevi kötüye kullanma.

Ancak emekli genelkurmay başkanına yapılan suçlama “terör örgütüne üye olmak.”

Genelkurmay başkanı bu suçu “emir komuta zincirine” uyarak işlediğine göre terör çetesinin de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tamamı olduğu gibi garip bir durum ortaya çıkıyor.

Eğer Başbuğ emrindeki bazı subaylara talimat verseydi, onlar da yine kendi seçtikleri bazı astlarıyla bu internet sitelerini kurma emrini uygulatsaydı bir çeteden söz edilebilirdi.

Oysa burada durum farklı. Genelkurmay başkanı özel olarak seçilmiş isimlere onay vermiyor, hiyerarşik sıra içinde yürüyor her şey. O zaman kararın tüm Silahlı Kuvvetler’i kapsaması gerekir.

Bir gün boyunca süren sorgulamadan sonra sivil mahkeme tarafından bir genelkurmay başkanının tutuklanması bu açıdan çok önemlidir. Özel yetkili savcılar, ileri sürdükleri iddialarla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin aslında terör örgütü gibi çalıştığı izlenimini yaratacak bir karara imza atmışlardır.

Böylelikle Türk Silahlı Kuvvetleri, bir kere daha aşağılanmış, karalanmış, itibarı zedelenmiş, gururu incitilmiş durumdadır.

İstediğiniz kadar “demokrasi nutukları” atın, bunu içinize sindirebiliyor musunuz?

*****


Haniye olayı iktidarı telaşlandırmış

Perşembe günü Gazze Başbakanı Haniye’nin “Diyarbakır’ı özgür görmek istiyoruz” sözleri üzerine Başbakan Erdoğan’a “Aldınız mı cevabınızı?” diye sormuştum. Uğruna neredeyse tüm dünyayı karşımıza aldığımız Gazze’deki Filistinlilerin liderinin böyle konuşması gaftan da öte bir söylemdi çünkü.

Ertesi gün AKP Milletvekili ve Başbakan’ın en yakın danışmanlarından Yasin Akdoğan aradı.

“Can Bey” dedi “Haniye’nin yalanlamasını görmemişsiniz demek ki, yazınıza üzüldük” dedi. Meğer Haniye bu sözleri söylemediğini söylemiş.

Akdoğan “Söz konusu haber yayınlanınca bizim de çok canımız sıkıldı, hemen aradık kendisini, bize bu sözleri kesinlikle söylemediğini belirtti” dedi.

Akdoğan nitekim bu yalanlamanın Anadolu Ajansı tarafından haber yapıldığını kaydederek “Zaten hemen arkasından Selahattin Demirtaş da böyle bir konuşmanın olmadığını açıklamış” dedi.

Akdoğan’a yazımı saat 18.00’den sonra teslim ettiğimi, o ana kadar bir açıklama gelmediğini söyledim.

Yasin Akdoğan Filistin konusunun bir mili meselemiz haline geldiğini belirterek “Zaten Haniye’nin böyle bir söz söylemesinin imkânı yok” diye konuştu. Kendisine “Peki gerçekten bunu söylemiş, sonra hatayı anlayıp yalanlıyor olamaz mı?” diye sordum.

Akdoğan “Yalanladı” dedi ama sonra çok ilginç bir cümle sarfetti. Dedi ki “Haniye gibi kendi ülkesinde büyük sorunlar yaşayan birisinin Türkiye’deki iç dengeleri bilmesini beklemek de doğru değil.”

Şimdi gelelim yalanlamayı neden göremediğime. Evet, Anadolu Ajansı ben yazımı teslim etmeden önce bu açıklamayı geçmiş. Ancak hiçbir internet sitesinde görmedim. Ama açıkçası Haniye’nin sonra yalanlanan sözlerini de göremedim pek. Belli ki gazetelerin ve internet sitelerinin yazı işleri bu habere pek dokunmak istemediler. Yalanlamaya kadar hiçbir yerde bir eleştiri okumadım. İşte korku imparatorluğu böyle bir şey.

Ve son söz; bana göre Haniye o sözleri etti. Ama iktidardan “Ne yaptın kardeşim” tepkisi gelince yaptığını anladı ve yalanlama yolunu seçti.

Peki Demirtaş neden yalanladı o zaman? BDP’nin Filistin’deki örgütlerle bağlantısı çok daha fazla. Kendisine pek de yararı olmayacak bir söz nedeniyle bu ilişkiyi bozmak istememiştir.

*****


PKK’ya terörist demeyelim ama ordumuz teröristtir

Uludere’de yaşadığımız trajedinin yaralarını sarmaya çalışan kişilerden biri de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’di. PKK’ya karşı son dönemde yürütülen operasyonlarda askeri açıdan başarılar elde eden Özel verdiği bir röportajda “Biz PKK’lıları sağ yakalamak istiyoruz. Onlara terörist demek istemiyoruz. Çünkü onlar kandırılıp dağa çıkarılan gençlerimizdir” demişti.

Bir Genelkurmay Başkanı’ndan duymak çok güzel bunları.

Ama Orgeneral Özel’in sözlerinin mürekkebi kurumadan “Türk Silahlı Kuvvetleri’ni adeta bir terör örgütü gibi gösteren” mahkeme kararı, askerin suratında şamar gibi patladı.

Şaka gibi değil mi? Bir taraftan PKK’lı teröristlere “terörist demek istemiyoruz” söylemi, diğer taraftan “ordu terör örgütüdür” imajı yaratan bir karar.

Burası “yeni” Türkiye. İleri demokrasi aşamasındayız ya.

*****


35 kişi ölürken katırlara ne oldu?

Kaç gündür büyük bir hata sonucu Uludere’de bombalanarak öldürülen 35 vatandaşımızın yaralarını sarmaya çalışıyoruz. Ancak bir okurum uyarmış, sordukları benim de kafama takıldığı için sizlerle paylaşmak istedim.

- Öldürülen 35 kişinin kaçakçı olduğu ve katırlarla mal taşıdıkları söyleniyor. Ancak olay yerinde çekilen fotoğraflarda hiç katır görünmüyor. O kadar insan ölürken katırlara hiçbir şey olmadı mı?

- Öldürülen kaçakçıların mazot ve sigara taşıdığı belirtildi. Yine fotoğraflarda bidon yok. Ayrıca onca akaryakıtın bombalama sırasında patlaması veya yanması gerekmiyor mu? Bu tür hiç fotoğraf yok.

- Bu olayda katırlar mazot bidonlarıyla yüklü olmasa da bir şey kaçırdıkları kesin. Peki en azından kaçakçı olduklarını kanıtlamak için sağa sola saçılmış ve parçalanmış kaçak mallar neden gösterilmedi?

- Açıkçası bu kaçakçılar o gün ne kaçırıyordu, yükleri neydi? Neden bu merak edilmiyor?

*****


Cumhurbaşkanı, Emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanmasıyla ilgili, “Hukuk karşısında herkes eşittir” demiş. Teoride doğru olabilir ama ne yazık ki pratikte, “Hukuk karşısında herkes eşittir, bazıları daha eşittir” durumu var gibi. (Gani Yıldız)

Can Ataklı
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)