‘Düzeltiyoruz’ numarasıyla maaşlarına yüzde 79,1 zam yaptılar, hâlâ ağlıyorlar!



Kamuoyu ayağa kalkınca; Cumhurbaşkanı, Fransa’nın Türkiye’yi aşağıladığı gün, milletvekillerinin bir gece yarısı operasyonuyla çıkardığı “kıyak yasası”nı iade etti...

İade ederken de; yasayla milletvekillerine tanınan ayrıcalıkların, kamu vicdanını rahatsız etmesini gerekçe olarak gösterdi.

Meclis’e iade edilen yasa, Plan Bütçe Komisyonu’nda yeniden görüşüldü...

Eğer veto edilmeseydi; milletvekili emekli aylığı 8 bin 040 lira olacaktı.

Yeni düzenlemeyle 6 bin 271 liraya çekildi!

Bu bile; halen aktif olarak parlamentoda görev yapan mevcut emekli vekillerin eline geçen maaşa yüzde 79,1 zam anlamına geliyor!

Evet; maaşları 4 bin 540 lira artmayacak ama ayda 2 bin 771 lira yükselecek!

Yani işçiye, memura, emekliye yapılan zammın yıllık ölçekte yüzde 10’u asla aşmadığı bir dönemde, halen görev yapan emekli vekil amcalar, teyzeler; yüzde 80’e yakın bir zam alacak!

Normal vekil maaşlarıyla birlikte devletten alacakları para da 17 bin 500 lirayı bulacak...

Ayrıca yeni düzenleme, milletvekillerinin “şıpın işi” emekli olmasını sağlamaya da devam edecek...

***


Komisyon Başkanı Lütfi Elvan, yüzde 79,1’lik zamma rağmen basına tepki göstermiş, “Demokrasinin gelişmesini istemeyenler, ‘Vurun Meclis’e, vurun milletvekiline’ diyor. Böyle bir anlayış olmaz. Biz milletin temsilcileriyiz. Milletvekili ne kadar güçlüyse, halk da o kadar güçlüdür” demiş!

Bu mantık, halkla düpedüz dalga geçmektir...

Çünkü gerçek demokrasilerde vekilin maddi gücü artınca halk güçlenmez; bu sadece aradaki gelir uçurumunu artırır!

Vekilin güçlü olması için, önce halkın maddi gücünün artması gerekir!

Ama beyefendi, bu basit kuralı bile çarpıtıyor!

O zaman maaşlarınızı yüzde 300 değil, yüzde 3 milyon artırsaydınız Sayın Elvan...

Biz “halk” olarak sayenizde birden bire kendimizi güçlü hissederdik!

***


Yeni düzenleme, her ne kadar vekil maaşlarına yapılan zammı bir ölçüde buduyorsa da; yine de vekillere inanılmaz bir ayrıcalık tanıyor ve üstün sınıf haline getiriyor!

Eğer bu ülkede maaşı yüzde 79,1 artan ve bu kadar kısa süre çalışıp anında emekli olabilen başka bir “ücretli” grubu varsa onlara da alacakları bu para ve emeklilikleri hayırlı uğurlu olsun!

Ama yoksa...

Hem bunca parayı cebe indirip, hem de ağlamaya devam etmesinler!

Halkı da “aptal” sanmasınlar!

***


Kısacası... Bu “kıyak yasası”, yeni haliyle de fena halde kıyak düzenlemeler içeriyor...

Bu nedenle...

Durmak yok, itiraza devam!

*****


SIZLANANLARA!

Bu ülkede her isteyen milletvekilliğine aday olamıyor...

Çünkü aday olmak için “servet sahibi” olmak gerekiyor!

Partiye zorunlu bağışta bulunuyorsunuz, seçim kampanyasına yüz binlerce lira harcıyorsunuz...

Yani; “vekillik” para için yapılacak bir iş değil, zengin olmak gerekiyor.

Bunu da en iyi vekiller biliyor!

Öyle vekiller tanıyorum ki; dört yıl boyunca alacakları maaştan çok daha fazlasını, seçim kampanyasında harcadılar!

Şimdi seçildiler, koltuklarını garantilediler, “Ayakkabımızın altı delik, aldığımız parayla geçinemiyoruz, et bile yiyemiyoruz” edebiyatına başladılar... Onlara tek sözüm var”

Madem bu kadar muhtaçtınız; seçilene kadar harcadığı onca parayı nereden buldunuz?

*****


Günün Sorusu

Bir zamanlar Tansu Çiller, rakibi Mesut Yılmaz’a, “Şerefsiz onbaşı” demiş ve bu nedenle hakkında binlerce onbaşı tarafından dava açılmıştı. Şimdi de BDP Başkanı Selahattin Demirtaş, Genelkurmay Başkanı’na, “Bizim gözümüzde onbaşı bile değilsin” diye laf atmış... Sorum tüm onbaşılara:

Nedir kardeşim sizin bu siyasetçilerden çektiğiniz?

*****


İlker Başbuğ’u tutuklayanlara birkaç soru: Farkında mısınız?

Gündemi sürekli değiştirenlerin oyununa gelip, Türkiye’nin 26. Genelkurmay Başkanı Emekli Org. İlker Başbuğ’un tutuklandığı gerçeğini bir an için bile aklımızdan çıkarmamalıyız...

Onu, “hükümeti devirmek için terör örgütü kurmakla” suçlayan savcılara ve hakimlere birkaç kolay sorum var:

***


- İlker Başbuğ’un, gerek kuvvet komutanı, gerekse Genelkurmay Başkanı olarak, Cumhurbaşkanı’nın başkanlık ettiği Milli Güvenlik Kurulu’nda uzun yıllar görev yaptığının...

- Yakın zamana kadar bu Kurul’un Türkiye için belirlediği tehditler listesinde, “laiklik karşıtı oluşumlar” maddesinin olduğunun...

- Bu amacı taşıyan yapılanmalarla mücadele görevinin, MGK tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri’ne verildiğinin...

- Bugünkü iktidar partisinin, Anayasa Mahkemesi tarafından “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak” suçundan hüküm giydiğinin...

- Dolayısıyla, MGK tarafından, “laiklik karşıtı oluşumlarla mücadele etmekle” görevlendirilen TSK’nın, bu suçtan mahkûm olan bir partiyi izlemesinin bir anlamda “görevi” olduğunun...

- Kendisine MGK tarafından verilen talimatı hayata geçirmeye çalışan Genelkurmay Başkanı’nın, bunun aksini yapmasının “görevi ihmal suçu” sayılacağının...

- Dolayısıyla tüm bunlar suçsa, emri uygulayan Genelkurmay Başkanı’yla birlikte, o görevi veren MGK’nın başkanının ve Başbakan dahil tüm üyelerinin de yargılanmaları gerektiğinin...

- Aksi halde, adaletin asla tecelli etmeyeceğinin...

Farkında mısınız?

Mustafa Mutlu
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)