Eşitlik, yabancıya “vatan” daşlık satmak mıdır?


Hrant Dink davasında verilen kararı değerlendiren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Bu dava önemli bir dava. Türkiye’de hukukun karşısında herkesin eşit olduğunu, yabancı şirketlere karşı da yabancı uyruklu insanlara da hep eşit davranmış bir ülke olduğumuzu göstermemiz lazım” dedi!
Bir defa Hrant Dink yabancı uyruklu değildi. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı idi. İkincisi yabancı şirketler nereden çıktı! Yoksa Abdullah Gül’ün zihni yabancı şirketlere konut satışının önünü açacak mütekabiliyet yasasıyla meşgul de ondan mı iki konuyu birbirine karıştırıyor ve “yabancılara eşit davranmak” üzerinde duruyor?
Bu tasarı Meclis’te kabul edilirse uluslararası şirketler Türkiye’de artık arazi de satın alabilecek, doğrudan ipotek tesis edebilecek. Yabancılar imarsız yerlerden de arazi alabilecek. Yani küresel şirketler Türkiye topraklarını satın alacak!

***

Abdullah Gül’ün Başbakan iken bu konularla bağlantılı bir girişimi daha olmuştu. Gül, yabancılara 20 bin dolara vatandaşlık satarak nakit sıkıntısını gidermeyi düşündüklerini açıklamıştı..O zaman, “Diyelim ki, Türkiye’den mübadele ile gönderilen Rumların torunları, yeniden vatandaşlık istedi… Ne yapacak Gül? Kabul mü edecek? Yine tehcir edilen Ermenilerin torunları da 20 bin dolara vatandaşlık isteyebilir? Böyle bir talep gelirse, Gül kabul edecek mi?” diye sormuştum.
Türkiye topraklarını yabancılara açmak isteyenler, bunu saklamıyor.. Türkiye’nin önemli görevlerde bulunmuş bir diplomatı ve bir dönem AB ile ilişkilerin teslim edildiği kişi olan Volkan Vural, 2008’in Eylül ayı başında “Osmanlı’da tehcire uğramış Ermenilere ve 6-7 Eylül’de gönderilen Rumlara, devlet, ‘Ben, sana ve senin soyundan gelenlere tekrar vatandaş olma hakkını veriyorum’ demeli. Devlet Ermenilerden özür dilemeli, Ermeni ve Rumlar tekrar eski topraklarına dönsün, tekrar vatandaş olsun” demişti.
Biliyorsunuz “İkiz yasalar” denilen ve ülkeleri etnik temelde bölmeyi hedefleyen, ABD’nin halen onaylamadığı, Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’ni Türkiye adına 15 Ağustos 2000 tarihinde ilk imzalayan kişi de Büyükelçi Volkan Vural olmuştu.
Volkan Vural, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri ile ilgili bir toplantıda da “Lozan ile kovduğumuz azınlıklar Türkiye’ye gelmeden bu sorun çözülmez” demişti!
Bugünlerde NTV’nin mübadele ile ilgili programlar yapması da tesadüf olmasa gerek!
Yine Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün, Prof. Dr. Baskın Oran’ın Lozan’ın azınlıklar ile ilgili hükümlerinin kaldırılması hakkındaki konuşmasını dinledikten sonra, “Bu yönde çalışmalar yapılıyor” dediği Ankara kulislerinde konuşulmaktaydı.

***

Patrik Bartholomeos da her fırsatta, eski azınlıkların Türkiye’deki topraklarına yerleşmesi talebini seslendirmekteydi.
Bartholomeos, 7 Mayıs 2000 günü, Orta Anadolu’da bir eski kilisede düzenlediği ayinden sonra, “Türkiye’nin AB’ye üyeliği, Anadolu’da önceden var olmuş Hıristiyan toplumların yaşadığı bölgelerde yeniden Hıristiyanların yaşamasına izin vermelidir. Eğer AB üyeliği bunu müsait kılarsa ve Hıristiyanlar yaşadıkları bölgelere tekrar yerleşirse, o zaman Patrikhane de o bölgelerde bulunan kiliselerin yeniden ayine açılmalarını düşünebilir” diyerek bütün bu olan bitenin arkasındaki stratejiyi açıklamıştı.
Daha ne yazayım?

Arslan Bulut
Yeniçağ

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)