Feza Tiryaki yazdı:"Yaranı Sarma, Ziyan"


Yaralarımız kanıyor.
Yaralıyız. Dün bir haber vardı yabancı basında. Açık kalan, açıkta öylece bırakılan, iyileştirmek için uğraşılmayan yaraların tehlikesini anlatan. Yılda şu kadar can kaybediliyor sırf bu yüzden deniliyordu.
Yara kapatılmaz, tedavi edilmezse kızarır, şişer, iltihaplanırmış. Sonra kan zehirlenir, ne yapılırsa yapılsın yaralı kurtulamazmış. Bazen küçücük bir yara bile, insanı belli etmeden hasta eder, kanını zehirler, öldürürmüş.
Bizim yaralarımız aynı böyle. Tedavi edilmiyor. Yaranın yara olduğu bile söylenmiyor.
Dil yaramız her geçen gün büyüyor. Yaramızı iyileştirmeye çalışmak yerine her gün biraz daha üstünü kanırtıyorlar, çiziktiriyorlar…
Kabuk tutar gibi oluyor üstü, kabuğunu kaşıyorlar.
Avrupa’nın siyasi müzik yarışmasına (Eurovision) , devletin televizyonu birini seçmiş yine:
Can Bonomo’ymuş adı seçilenin.

Bir zamanlar, “ Petrol ”diye kıvırtarak bağıran açılımcı Ajda gitmişti bu yarışmaya. İthal müzikçi, Türkçenin başını gözünü yararak konuşan bir Hadise Hanım yeli esmişti geçen yıllarda. Bir ara, Yunan Atinası’nın (Athina) adını alan adsızlar sahnedeydi. İngilizce söylediği için ödüllendirilen, koltuklanan Sevtaplar bir matah iş yapmışlar gibi, 2003’te dillerden düşmemişti…
Bu Bonomo neyin nesiymiş diye şöyle bir araştırdım. Bir şarkısını yarıya kadar dinledim, nasıl kapatacağımı bilemedim. Bu tip şarkı söyleyen İngiliz hipilerinin tıpkısının aynısı giyinen, yabacı taklitçiliği yapan, onlar gibi sesler çıkaran gençlerimizi görünce aklıma nedendir bilinmez , askere giden köy ve kasabalarda yaşayan, kentlerimizde yaşayan ama bozulmadan kalabilmiş yiğit mert gençlerimiz geliyor. Kapı gibi güçlü bedenleri, temiz yüzleri , iyilik, dostluk dolu, sıcak bakışları canlanıyor gözümde. Sınırlarımızda, karda soğukta, yağmurda yağışta nöbet tutmalarını, yeri geldiğinde vatanları için can vermeyi göze almalarını anımsıyorum onların.
Bir de bunlar. Şımarıklıktan şaşkınlaşanlar… Gördüğü bir dövmeden etkilenip meczup felsefesine (!) takılanlar… Sormuşlar , böyle açıklamış hayat felsefesini …
Bu da şarkılarından sözlermiş, kendi yazdığı sözleri. Abuk sabuk sayıklamaları:
“severim derdi elimden
çeker öperdi yerimden
anlamadım anlamadım
sordulardı neydi benim adım
yürürüm adım adım
*
sen de mi opium’a daldın?
korkunu kalbine saldın
ben de mi boş bi masaldım?
*
Aşık mı oldun ama korkma geçiyor
Yaranı sarma, ziyan
*
Bana bir caz yapan olur ah kızarım alev gibi ben
Ama kendini bul bi, şeytana kandıysan söyle
sen nerdeydin
*
sana kim sordu hayatının aşkını
sen kimleydin
bana kim buldu senin gibi şaşkını
*
Bir meczup hali yaman
İçmemiş kalmış harman”
*
Hayranları kendinden geçermiş bu sözleri duyunca. Bu sözlerin yazıldığı habersiteden hayranlarının kendi yazılarıyla buna övgüleri:
“Damla: Acayip güzel bi şarkı aşıkları alatıyo yaa acayip bi şarkııı”
“Buse: bence bu şarkılar çok güzel bayıldım sazbahtan akşama kadar dinliyorum”
“Wselman: süprsınız tbrk edıyrum”
“Melisa: çok güzel bir şarkk bizim müzik öğretmenimiz hep söylüyorr”
*
Meczup felsefesinden etkilenmişmiş Bonomo. Adı Lâtinceymiş, iyi adam demekmiş. Etkilendiği felsefe de şu demekmiş sözlüklerimize göre:
Meczup: Sapık, divane , aptal, deli, zararsız deli. Bir anlamı da, Tanrı aşkıyla, tutkuyla kendinden geçerek çevresiyle ilgilenmeyen.
Bir gazete de bunu şöyle haberleştirmiş, yayınlamış:
“Yeni albümü “Meczup” ile en çok satanlar listesine giren Can Bonomo: “10 yıl kadar önce biriyle tanıştım, kolunda ‘meczup’ yazan bir dövme vardı. Anlamını sordum, ‘Allah yolunda aklını kaybetmiş kimse’ olduğunu öğrendim. Konu ilgimi çekti, felsefesinden etkilendim.”
Vallahi bizim gibi akılları biraz kıt olanlar, biz yarım akıllılar, kırk yıl düşünsek bulamazdık şu an bize hangi şarkı ve şarkıcı yakışır diye. Kafayı patlatsak bulamazdık.
İktidar borazanı TRT, hop havada kapmış, bulmuş oturtmuş. Bu da,“Cuk” diye de içinde bulunduğumuz, tozlu dumanlı havaya yakışmış.
Hadi bu al gülümlü ver gülümlü kıytırık yarışmayı , ulusal görünümlü, bayraklı, katılan ülkelerin adıyla sanıyla falan yapmasalar neyse ama diyeceğim, önemli değil diyeceğim… Oysa bayrağımızla, İngilizce “Hindi” denilerek de olsa bize atfedilen bir adla yapılıyor yarışma…
Doğrusu, Türkiye denilince, 2012 yılının Mayısı’nda böyle bir adla, böyle sözlerle, böyle bir dil fakirliğiyle, böyle dövmeyle, böyle bir felsefeyle anılmak bize yakışır. Hem de çok yakışır.
Hem de İngilizceyle oldu mu bu iş, bal kaymak olur, yeme artık yanında yat…
“Yaranı sarma, ziyan” demiş Bonomo.
Yarım, öğeleri eksik yazılmış, anlamsız bir söz bu. Ne anlarsan o!
Ziyan, Farsça kökenli, zarar anlamına gelen, kazançtan kayıp, şeklinde sözlüklerimizde açıklanan bir söz.
Vaktimize mi ziyan? Nasılsa o yaradan gideceğiz hâlâ ayınamazsak, o yüzden mi ziyan? Her yaramız önemli ama dil yaramız hepsinden önemli deyip duruyor dil bilimciler, siyaset bilimcileri, yurtsever insanlarımız…
Bu dil yaramız, azdı, kötüledi; dil yaramızı acele iyileştirecek ellere mi muhtacız? Sarmak onu daha kötüye mi götürür yoksa? Yarayı bu yüzden mi sarmayalım Bonomo? Açık yarayı herkes görsün mü? Ziyan demen bu nedenle mi?
Yaşamak mı boş uğraş, ölelim mi hepbir yoksa felsefene göre? Bu mu ziyan demenin sebebi?
Her neyse Bonomo, ne dedinse iyi demişsin. Bak muhafazakâr ayaklarla, din imân, namus ayaklarıyla gelen iktidarın radyo ve televizyonu, seni ve meczup felsefeni beğenmiş ki, ülke adına yapılan bir yarışmaya seni seçmiş. Yoksa Büyük Önder Atatürk’ün şu ünlü sözlerinin öcünü mü aldıracaksın birilerine?
“Efendiler ve Ey Millet,
İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müridler ve meczuplar ülkesi olamaz. En gerçek, en doğru tarikat uygarlık tarikatıdır. Uygarlığın emir ve gereklerini yapmak, insan olmak için yeterlidir.

Atatürk’ün bu sözlerinin diyelim ki öcü alınıyor.
Alınsın ne çıkar?
Nelerin öcü alınmadı ki?
Yaramız biraz daha azar, biraz daha kanar.
O kadar…

Feza Tiryaki, 9 Ocak 2012
İLK KURŞUN
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)