Heyetteki köstebek kim?


Öyle bir dönemden geçiyoruz ki; Türkiye’nin tarihi mahkemelerde yeniden yazılıyor...

Sapla samanın karıştığı, kavramların yeniden tartışıldığı ve yazıldığı böyle bir dönemde, en büyük sorumluluk mahkemelere düşüyor.

Ama yürütülen soruşmalarda ve yargılamalarda öyle akla hayale sığmaz gariplikler yaşanıyor ki; sıradan insanların tek güvencesi olan “yargı”nın bağımsızlığı ve tarafsızlığı gölgeleniyor!

Önceki akşam yaşananlar ise yıllardır, her türlü garipliğe alışmış bir gazeteci olarak benim bile şaşkınlıktan ağzımın açık kalmasına neden oldu!

***


Olayı duymuşsunuzdur:

İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi, perşembe akşamı Odatv sanıklarının tahliye taleplerini karara bağlamak için oturuma ara verdi.

Sanıklar ve avukatlar büyük bir heyecanla mahkemeden çıkacak kararı beklerken, Fethullah Gülen’e yakınlığıyla bilinen Samanyolu TV’nin haber kanalı tarihe geçecek bir habere imza attı:

Mahkemenin henüz kararını açıklamadığı saat 21.27’de, “Tutukluluğa devam kararı çıktı” haberini izleyicilerine duyurdu.

Mahkemedeyse karar saat 21.48’de açıklandı.

Bu skandalı, “Tesadüftür canım, STV Haber bir kumar oynamış kazanmış” deyip, geçiştiremeyiz!

Çünkü görülen davanın önemli bir sloganı var:

“Dokunan yanar...”

Gazeteci Ahmet Şık’ın, tutuklandığı gün söylediği bu sözle Fethullah Gülen’i kastettiğini sağır sultan bile biliyor.

Yani; Fethullah Gülen Cemaati, bu davanın “görünmeyen tarafı...”

Ve Allah’ın işine bakın ki, bu “görünmeyen taraf”ın televizyonu, mahkeme kararını herkesten önce öğrenip, dünyaya duyuruyor!

***


İstanbul 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, Sayın Hâkim Mehmet Ekinci:

Bu skandal, mahkemenizin tarafsızlığına, bağımsızlığına ve güvenilirliğine büyük gölge düşürdü.

Tüm muhalifleri “darbeci” olarak yaftalayan küçük bir azınlık dışında, “adına” karar vereceğiniz kamu vicdanı, inim inim inliyor!

Açıklanacağı ana kadar mahfuz olması gereken kararınızın gizliliği, duruşmanın görünmeyen tarafı olan Samanyolu TV tarafından tecavüze uğradı!

Daha açık söyleyelim; yüce heyetinizde büyük bir olasılıkla bir köstebek var ve aldığınız kararı, resmi açıklamayı beklemeden önce “cemaat”e uçuruyor!

Bırakın yargılamayı, bu olayın kendisi bile başlı başına yargılanmaya muhtaç bir tablo oluşturuyor!

Şimdi size düşen iki görev var Sayın Başkan:

Bugünden tezi yok davadan heyet olarak çekildiğinizi açıklamak...

Ve “içinizdeki köstebeği” bulup, gereken işlemi yapmak! Bu da çok zor değil...

Bunları yapmadığınız sürece, yargılamanıza güven duyulmasını beklerseniz...

Kusura bakmayın ama...

Biz de enayi değiliz!

*****


GEYİKLER!

STV Haber’in Odatv kararını mahkemeden 21 dakika önce açıklaması; Twitter’da geyik fırtınası esmesine neden oldu... İşte benim hoşuma gidenlerden bazıları:

- TC kimlik numarası yaz, boşluk bırak, Samanyolu yaz, 2121’e yolla, dava sonucu 21 dakika önce cebine gelsin.

- STV: “Okyanus ötesinden aldığımız bir vahiye göre, şüphesiz ki dokunanlar yanmaya devam edecekler!”

- Önümüzdeki duruşmayı izlemeye gitmektense STV’ye gidip beklemeyi düşünüyorum!

- Hamile yengem, bebeğinin cinsiyetini öğrenmek için doktora gitmek yerine, STV’ye gitmeye karar verdi!

- STV: “Rabbime sordum, tutuklamaya devam dedi.”

- STV, Çetin Doğan’ın gözaltına alınmasını 20 dakika önce duyuran TRT’nin rekorunu kırdı.

*****


Günün Sorusu

Soru, Mehmet Doğan isimli okurumuzdan, İlker Başbuğ’u “terör örgütü yöneticisi olması” kuşkusuyla tutuklayan hâkime:

Ben askerliğimi yaparken, Sayın Başbuğ, Genelkurmay Başkanı’ydı... Bu durumda dağda teröristlerle çatışmaya giren biri olarak ben de terörist mi oluyorum?

*****

İşini unutan yazarlar!

İlker Başbuğ’un tutuklanmasını bir de “gazetecilik mesleği” açısından sorgulamak istiyorum.

Mahkeme, Başbuğ’un tutuklanmasına karar verir vermez tüm haber kanalları canlı yayına geçti. Buldukları köşe yazarlarını telefona bağladı. Sabaha kadar ekran başındaydım; tam 17 farklı yazarın çeşitli kanallara bağlanıp yorum attırdığını (!)saydım.

Bunların çoğu da söze, “Uyuyordum” diye başladı ve engin görüşlerinden yararlanmamızı sağladı.

Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Genelkurmay Başkanı savcılıkta ifade veriyor, ardından mahkemeye çıkarılıyor ama bizimkiler uyuyor!

Neyse... Ben tutuklama kararını öğrenir öğrenmez, hemen bilgisayarın başına oturdum ve bu olayı yorumladığım yazımın VATAN’ın dünkü baskısının önemli bir bölümüne yetişmesini sağladım.

Dün gazetelere bakınca dehşete kapıldım:

Tek enayi benmişim! (Görmediklerim varsa, kusura bakmasınlar...)

Evet; 600’e yakın köşe sahibi arasında, oturup gazeteye yazı yetiştirme telaşına düşen tek gazeteci ben oldum! Üstelik herkesin, yazı yenilemek için yeterince zamanının olduğu bir saatte gelişen bir olaydı bu...

İşin ilginci, gecenin o kör vakti televizyonlara “bedava yorumculuk” yapan 17 kişinin (Can Ataklı, dün yazı günü olmadığı için yazmamış) hiçbiri, gazetelerindeki yazılarını değiştirme gereği bile duymamışlar! Asıl işlerinin, televizyonlara ahkâm kesmek değil, yazı yazmak olduğunu unutmuşlar...

***


Bu teknoloji çağında, kendi işimizde kaplumbağa gibi yavaş olup, etrafa malzeme (!) yetiştirenleri gerçekten büyük bir şaşkınlıkla izliyorum!

Mustafa Mutlu
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)