İlkeli devrimcilik


Hayatım boyunca hep ilkeli yaşadım ve ilke saydığım bazı hususlara sadık kalmayı ana amaç olarak kabul ettim. Çok kahır, çok üzüntü çektim ama onlardan ödün vermemeyi bir hayat felsefesi olarak gördüm. Şu sıralarda tüzük kurultayı hazırlığı içindeki Atatürk’ün ve İsmet Paşa’nın partisi CHP’de ilkesiz insanlara rastlıyoruz.
Atatürk, 1931 yılı Kurultayı’nda CHP’nin ana niteliklerini, tüzüğünün 2. bölümünde altı ilke halinde sıraladı. Gelin bu ilkeleri şöyle bir gözden geçirelim ve diyelim ki: “
-Ey CHP’liler, bu ilkelerden hangisinden zarar gördünüz?”
CHP Cumhuriyetçidir.
Ulusçudur
Halkçıdır
Devletçidir
Laiktir
Devrimcidir
Tüm bunların hangisinden zarar gördünüz ki…
Giderek artan bir hızla o okları birer, birer yadsıyor ve tarihi CHP’nin adını “Yeni CHP” olarak koyanlara karşı çıkmıyorsunuz?
Atatürk derdi ki:
“Tarafsız olan bertaraf olur.” Ve yine derdi ki:
“İdare-i maslahatçılar asla devrimci olamazlar.”
Cumhuriyetçilik ilkesi partinin ulus egemenliği ülküsünü en iyi ve sağlam şekilde her türlü tehlikeye karşı bütün araçlarla korur. Ulusçuluk (Milliyetçilik) partinin ilerleme yolunda ve uluslararası temas ve ilişkilerinde çağdaş uluslarla uyumlu ve bağımsız hüviyetini korumayı ifade etmektedir.
Şimdi bu ilke yürürlükte midir? Peki Halkçılık nedir? Halkçılık, irade ve egemenlik kaynağının ulusta olması ilkesidir. Devletin yurttaşa ve yurttaşın devlete karşı olan ödev ve yükümlülüklerini kapsar. Eşitliği kabul eder, hiçbir bireye, sınıfa, cemaate ayrıcalık tanımaz.
Şimdi gelelim o çok yıpratılan Devletçilik ilkesine. Özel kurumların çalışmaları esas kabul edilmekle birlikte, o çağın şartları içerisinde ulusu refaha kavuşturmak için yüksek yararların gerektidiği işlerde, hele ekonomik alanlarda devleti eylemli bir şekilde devreye sokmaktadır.
Ya Laiklik?
Din bir vicdan işi olduğundan CHP, dini dünya ve devlet işleriyle siyasetten ayrı tutmayı yeğlemiştir. Devrimcilik, partinin devlet yönetiminde tedbir bulmak konusunda aşamalı ve evrimci prensiplerle kendini bağlı tutmasıdır.
Bu altı ilke 1931 kurultayında tanımlanmıştır, dahası 1937’de yapılan değişiklikle de anayasanın 2. Maddesi içine alınarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de ana ilkeleri halini almıştır.
CHP Neoliberal Bir Parti Değildir
Oysa bugünkü CHP’ye bakınca ve halkın giderek CHP’den soğumasını irdeleyince anlaşılıyor ki, Atatürk ve İnönü’nün mirası reddedilmektedir. Bugün Türkiye’de yabancılara peşkeş çekilen arazilerin üzerinde yükselen devasa plazaları görüyorsunuz ve sormadan edemiyorsunuz. Nerede 30’lu yıllarda başlayan ve çoğu şimdi yabancların elinde olan fabrikalar, ulaşım ve yakında yabancılara devredilecek o demirden bir ağla örülmüş Türkiye? Nerede ekmek kaynağı olan o çalışma alanları, maden işletmeleri? Nerede o şeker fabrikaları?
İlkesizlik sade CHP’ye değil tüm siyasete ve kurumlara öylesine bulaşmış durumda. Atatürk’e küfrediyorlar, onu dikatatör sayıyorlar hatta kimileri de onu katliamcı olarak tanıtıyorlar. Ses çıkması bir yana TV kanallarına buyur ediliyorlar. Bunun adı da modernitedir. Özgürlüklere saygıdır. Atatürkçülük ve Kemalizm artık suçtur, savunmak ise en büyük hata! Oysa 1937 Kasım’ında başbakanlığa atanan Celal Bayar Meclis’e sunduğu programında bakın Kemalizm’i nasıl sahipleniyordu:
“-Kemalist rejim, mülkiyet, ferdi mesai ve çalışma kıymetini eknomik politikasının esası almaktadır. Kemalist rejim, ekonomiyi bir teknik diye kabul etmektedir. Fakat Kemalit rejim milli menfaate uymayan, devaölı bir şahsi menfaati kabul etmemektedir ve etmeyecektir.”
Bayar, Atatürk’ün ölümünden sonra yeni hükümetin programında Kemalist rejim deyimini yine kullanmıştı:
“-Milletimiz 15 seneden beri tecribe edilen Kemalizm rejiminin kendisine verdiği huzur ve sükun içerisinde çalışmak ve kuvvetlenmek istiyor.”
Bayar’ı da inkar ediyorsunuz, başka tutanağınız kalmamıştır ve ihanet içindesiniz değil midir?
CHP’lilere soralım, siz evrim geçirip Atatürkçülükten ve Kemalizmden vazgeçip yeni bir yolu mu deniyorsunuz, ne yapıyorsunuz Allah aşkına?

Kurtul Altuğ
Aydınlık

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)