İyi düşünün


Eğitim düzenini bu çapta değiştiren bir adımın sorumlusu sarı çizmeli Mehmet Ağa olmamalı...

İktidar zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarmaya hazırlanıyor.

Böyle bir hedef ancak övülmeye lâyıktır.

Peki o zaman bu değişiklik önerisini niçin Milli Eğitim Bakanlığı sahiplenmiyor?

Teklifi AKP grup yöneticilerinin imzası ile Meclis’e götürmenin arkasında bir hesap mı var?

Ne yazık ki şüphelenmek için yeterli sebep mevcuttur.

Teklifte zorunlu eğitim, dört yıllık dönemlerden oluşan üç aşamayı kapsıyor.

Projenin en can alıcı noktası, öğrencilere dördüncü sınıftan sonra mesleki eğitime yönelme imkânı tanıması.

Yani meslek eğitimine ve asıl himaye edilen imam hatip okullarına çocuklar 9-10 yaşındayken başlayacaklar.

Oysa bugün 8 yıllık eğitimi tamamlayanlar (14 yaşında) gidebiliyor.

Bazı AKP yetkilileri “28 Şubat kalıntıları temizleniyor diyebilirsiniz” yorumunu yapmışlar.

Bu yorum, gelecek hafta meclise sevkedilecek olan yasa teklifinin bir “intikam operasyonu” olacağını düşündürüyor.

Çünkü 28 Şubat’ta çocuklar din eğitimini taşıyabilecek düşünme yeteneğini 11-12 yaşında kazanmış olamayacakları gerçeğinden hareketle imam hatiplere girişleri 8 yıllık eğitimi tamamlama şartına bağlandı.

Grup teklifi AKP oyları ile yasalaşırsa çocuklar din eğitimine 28 Şubat öncesini bile aratacak derecede erken 8-9 yaşında başlayacaklardır.

Eğitim gibi bir uzmanlık alanında her kararın bilim süzgecinden geçmesi gerekir.

Asıl amacı imam hatipleri kollamak olduğu açık olan bu hamlenin belli ki bilimsellikle ilgisi yoktur.

Amaç din istismarı yoluyla oy avcılığı yapmak, dini eğitimi laik eğitim aleyhine genişletmektir...

Öyle veya böyle, hükümet sorumluluğu üstlenmelidir.

Aksine hareket etmek sorumluluğundan korktuğu bir maceraya bu ülkenin çocuklarını mahkûm etmektir!

***


Adaleti görelim

Hayat halkı gerilim türü dizi filmlerin içinde yaşamaya mahkûm etmiş sanki..

Günler nefes nefese.

Konu biraz durağanlaşınca hemen yeni bir film başlıyor.

Halkın canını sıkan bir sorun uzadığı zaman da “çivi çiviyi söker” anlayışı ile yeni şok yaratılıyor.

12 Eylül darbesini yapan beşliden hayatta kalan ikisi (Evren - Şahinkaya) hakkında açılan dava ve eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un “internet andıcı” davası bağlamında ifadeye çağırılması, acaba gerçekten Uludere üstüne üşüşen karanlık soruları unutturmak kastı mı taşıyordu?

Böyle olduğunu düşünenler az değil. Sonra...

Gerçekleşen bir darbenin (12 Eylül) davasında iki general var ama tutuklu yok.

Silivri’deki mahkemelerde ise darbe yapmadıkları halde darbecilikle suçlanan, her meslekten yüzlerce tutuklu bulunuyor.

İnsanlar soruyor:

Olmamış darbeden iki yüzü aşkın insan tutuklanmışsa olmuş darbeden en az iki bin tutuklama gerekmez miydi?

Adaleti görelim artık.

Mahkemeler uzadıkça ciddiyeti kayboluyor!

Güngör Mengi
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)