Kaçakçılık önlenmeden, terör de önlenmez


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yardımcıları Gürsel Tekin, Faik Öztrak, Birgül Ayman Güler, Genel Sekreter Bihlun Tamaylıgil ile birlikte 2011 yılının son basın açıklamasını yapıyor. Emekli milletvekillerinin maaşlarına AKP oylarıyla yapılan büyük zammın, SÖZCÜ’nün ısrarlı yayınları sonucu Cumhurbaşkanı tarafından TBMM’ne iadesi, Irak topraklarında terörist sanılan 35 vatandaşımızın öldürülmesi de yılın son gününün önemli olayları.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Anayasa konusunda 25 bine yakın kuruluşa yazı gönderdi. “Görüş bildirin” dedi. Çiçek, “görüş gelmiyor” diyor. Niçin gelmediğini ise CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’ndan dinliyoruz:

“Çünkü, insanlar korkuyor. Üniversiteler, sivil toplum örgütleri yarın başlarına bir şey gelir endişesiyle görüş bildirmekten çekiniyor. İş adamı konuşamıyor, sade vatandaş başına bir şey gelmesinden endişe ediyor. Gazeteciler yazdıklarından dolayı tutuklanma kaygısı içine girmiş durumda. Böyle bir durumda yeni bir Anayasa yapılamaz.”

“Bir gizli tanık yeter”
İçinde bulunduğumuz tabloyu o kadar karamsar görüyor ki, basınla birlikte olduğu durumun nerelere kadar çekilebileceğini anlatıyor:

“Terör tanımı o kadar geniş ki, şu anda buradaki kahvaltımızı terör toplantısı olarak bile kabul edebilirler. Bunun için bir gizli tanığın açıklamaları yeter. Ben terör örgütünün başı, sizler de terör örgütünün üyeleri olarak yargılanabiliriz. İşte, ülkemiz bu kadar ‘ayıplar ülkesi’ haline getirildi. Bunun örnekleri çok. Odatv davasında, bilgisayara virüsle yazı gönderildiğine ilişkin üç ayrı üniversite rapor veriyor. Bakarsınız bizim için de birer virüs gönderirler. Tutuklanırız. Tutuklanmakla da bitmiyor. Bu kez, C.Savcısı dosya ile ilgili gizlilik kararı alır. Avukatınız da dosyada ne olduğunu öğrenemez, siz de ne ile suçlandığınızı bilemezsiniz.”


Kılıçdaroğlu’nun istihbarat vurgusu
Türk Hava Kuvvetleri’nin, Irak topraklarında hem de PKK kampının bulunduğu bölgede Türkiye’ye doğru katırlarıyla gelmekte olanları bombalaması ve ilk belirlemelere göre 35 vatandaşımızın ölümünden sonra, Türkiye’de “istihbarat zafiyeti” de konuşulmaya başlandı. CHP Genel Başkanı da, bu konuya toplantı sırasında birkaç kez vurgu yaptı ve şöyle devam etti:
“Kendi ülkesinde istihbaratı kaos yaratan bir ülke nasıl Ortadoğu’da etkili olacak? Yabancı ajanların cirit attığı ülke haline geldik.”

CHP, istihbarat kuruluşlarına karşı hayli mesafeli. Özellikle Emniyet İstihbaratının tam anlamıyla bir cemaatin kontrolü altında olduğu, CHP sözcüleri tarafından sıkça dile getiriliyor. MİT’le ilgili benzer yorumları da son dönemde basında okuyoruz.

Bir gerçek daha var. Türkiye’de yabancı ajanların “cirit attığı” sıkça konunun uzmanları tarafından da dile getirilir. Ancak., ülkemizde neredeyse 15 yıldır bir ajan yakalanmış değil. İşte, son olayda da, sorumluluk varsa bu başta MİT’e aittir. Çünkü, Kuzey Irak’la ilgili konularda istihbaratta asıl söz sahibinin MİT olduğunu, son olayda da eğer “istihbarat zafiyetinden” söz ediliyorsa, bunu doğrudan MİT üzerine almalı.

Kılıçdaroğlu da, “istihbaratı kimin verdiğinin” araştırılmasını istiyor. Hemen söyleyelim, buradan bir şey çıkmaz. Çünkü, istihbarat kaynağı günümüzde kişilerden çok, cihazlarla elde ediliyor. Bir istihbaratçının, darbe yiyen örgüt mensuplarının misillemede bulunabileceğine ilişkin üst makamlara bilgi aktarması da son derece sıradandır. Nitekim bu bilgi, kalabalık bir grubun sınırlarımıza doğru gelişinin “insansız hava aracı” tarafından belirlenmesi bu sonucu getirdi.

Benzer olayları hep duyacağız
Güneydoğu’da kaçakçılık suç olmaktan çıkmış, yöre halkı için adeta “hak” haline getirilmiş. Oysa, terörle mücadelede sınır güvenliğinin önemi bilinir. Kaçakçılığın önü kesilmeden, terörle mücadele edilemez. Bunun yolu da, vatandaşımızı kendi topraklarında doyar hale getirmekten geçer.

Sınırlarımız delik-deşik. Kaçakçılık ve terör iç içe yürüyor. Kaçakçılık önlenmeden terörün önü alınamaz. Bu olaydan askeri ders çıkartmalı ama terörle mücadeleye de sekte vurdurmamalı.

Terör örgütü yeni bir eylem yapmadan amacına fazlasıyla ulaştı. Az önce, Güneydoğu’nun iki ilçesiyle konuştuğumda, 12-13 yaşındaki çocukların kepenkleri nasıl kapattırdığını anlatıyorlardı….

Saygı Öztürk
Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)