Milliyet’in satış serüveni


Şarkıyı bilirsiniz: “Bu kaçıncı bahar?” diye sorar. Ömrünün yarısından fazlasını Milliyet’te geçiren bizler de bu şarkıyı değiştirsek ne olur?
“Bu kaçıncı satış?” olur.
MİLLİYET’in en iyi, en parlak günlerinde bile vitrinlerinde okurlarının okuyamadığı “Satılık” levhası asılıydı.
Çok iyi hatırlarız, 1970’li yıllar, yine gazetenin içinde kulaktan kulağa “satılık” diye fısıldıyorlar.
Güya Selahattin Beyazıt satın alacakmış!
Laf o kadar dillendi ki, biz de bir yazı yazdık:
“Evet, Milliyet satılıktır, her gün bir liraya satılıyor!”
Rahmetli Abdi İpekçi’nin çok ender iltifatlarından birine nail olmuştuk, Ercüment Karacan’ın tepkisini hatırlayamıyoruz.
* * *
Aradan yıllar geçti, “talipliler” çoğalıyordu, hani bir kızı kırk kişi ister, biri alır derler ya!
Taliplilerden bir inşaatçı vardı, oldu olacak derken adam gitti bir akşam gazetesini aldı.
* * *
Derken o meşum gün geldi çattı, 1 Şubat 1979, Abdi İpekçi öldürüldü, tanıyanlar “Ercüment Karacan bu gazeteyi satar” diyorlardı.
Biz satışta bulunamadık, Hürriyet’e geçmiştik.
Milliyet’in patronu artık Sayın Aydın Doğan’dı, buluştuk anlaştık, araya birtakım iyi saatte olanlar girmiş olacak ki, yuvaya dönemedik, tanıştıktan sonra Aydın Doğan her gördüğü yerde davetini tekrarlıyordu, “mani zail olunca” diye...
Neticede Doğan Heper’in aracılığı tuttu, 1988’e geldik, artık Aydın Doğan’ın Milliyet’indeydik...
İlk yıllar “satış levhası” indirilmişti, Sayın Aydın Doğan “askerlere karşı” gazeteciliği ve yazarlarını koruyordu.
* * *
Derken “satılıktır” levhası vitrine yine konuldu ve bir sabah baktık ki MİLLİYET satılmış...
Bu satışı kabul etmeyenlerden biri de bizdik, kıdemimize saygı duyanlar bizi neredeyse tepkinin başına geçireceklerdi, tepkiler büyüktü, rahmetli Ecevit, Sayın Aydın Doğan’a manevi bir yükümlülük getirdi:
“Cumhuriyet’in 75. yılında bir armağanınız olsun!”
* * *
Bitti mi?
Demek bitmemiş, o günleri de gün gelir anlatırız.
Hani günü birlik patron şerefine şampanya patlatanları, şarap açanları, biz “Aydın beyi nasıl razı ederiz” hesabındayken, birinin “Ben gidiyorum!” diye kapıyı çekip gidişini hiç unutmayız...
Gün gelir, bunları da yazarız: O gün MİLLİYET’i bırakıp gitmeye hazır olanların, bugün Aydın Doğan’ın neresinde dolaşıp durduklarını da.
Şimdi durum daha vahim.
* * *
Milliyet’i Aydın Doğan’dan satın alan iki ortaktan Erdoğan Demirören, Ali Karacan’a “gel ortaklık payını, paranı öde!” diyor, o da yanına başka bir ortak alarak Demirörenleri açık düşürmeye çalışıyor.
Oysa olay basit, ver parayı gel al hisseni, yönetime katıl.
Yok ben para vermem, seni atarım, yeni ortakla Milliyet’i alırım...
Keşke Ali Karacan’ın bunları yüzüne karşı söyleseydik.
Kendisiyle ancak asansörde konuşabildik, tesadüfen yanında kardeşi de vardı, uğrayacaktı, görüşecektik, olmadı.
Dedemin gazetesini kaptırmam demekle olmuyor ki!
* * *
Fikret Bila’nın cuma günkü yazısı olayın özetiydi:
“Karacan, MNG ile protokol yaptığını ifade ediyor. Karacan ailesinin Milliyet’e yüzde 50 ortaklık içeren bu hisseleri başkalarına satması veya hükümleri dolanarak devretmesi mümkün değil. Bunun üç nedeni var:
1- DK ana sözleşmesinde, ortakların (Demirören-Karacan) hisselerini 3 yıl boyunca başkalarına satamayacakları hükmü var,
2- Aydın Doğan’la yapılan satış sözleşmesi de ortakların hisselerini 5 yıl boyunca başka medya kuruluşlarına devredemeyecekleri hükmünü taşıyor,
3- Henüz satış bedeli ödenmemiş hisselerin devredilmesi başkasına ait hisselerin satılması anlamı taşıyor.”
Hikâyenin özeti bu...
* * *
MİLLİYET, Aydın Doğan’a satıldığında rahmetli Namık Sevik, Ercüment Karacan’a şöyle demişti:
“Patron, bizi Kunta-Kinte gibi sattın!”
Bilirsiniz, 1970’li yılların çok popüler televizyon dizisiydi: Kökler.
Afrika’dan kaçırılan zenci kölelerin nasıl satıldıklarını anlatıyordu, Kunta-Kinte de kölelerin simgesi...
İnşallah, Kunta Kinte’yi bizlere oynatmazlar.
Oynatmaya kalkarlarsa ne olur?
Yazıya bir şarkıyla başladık, şarkıyla bitirelim...
“Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok!”
Güzel şarkıdır, bülbül yerine “karga” deseniz de olur.

Hasan Pulur
Milliyet
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)