Mumcu’dan Dink’e…


Uğur Mumcu ülkemizde soylu gazeteciliğin olduğu kadar faili meçhul cinayetlerin de sembolü oldu. Öldürülmesinin 19. yılında onu saygı ve sevgi ile anıyor, katillerini lanetliyoruz. Onun bir yazısıyla Hrant Dink cinayetinin de peşine düşüyoruz.
Yazıyı Cumhuriyet’te 28 Temmuz 1981’de yazmış…
FBI o günlerde Başkan Reagan’a yapılan başarısız suikastin örgütlü olmadığını açıklamış…
Reagan suikastinin Kennedy cinayeti gibi, Ağca’nın Papa’ya yönelik saldırısı gibi “örgütsüz” çıkmasına inanmayan Uğur diyor ki:
“Bu tür suçlar yapıları gereği ‘örgütlü’ olarak işlenirler. Eylemin son halkası elbette bir ya da birkaç kişi tarafından tamamlanır. Ancak eylem bir plan sonucunda yapılmıştır. Bu plan ve bu planın işlemesi için gerekli araç gereç, silah, para, pasaport bu örgüt tarafından verilmiştir.
İş, bu örgütü meydana çıkarmaktır…
Uluslararası terör örgütlerinin ardındaki güçler tek tek ortaya çıkarılmadan ne terör önlenir, ne de terörün nedeni konusundaki resmi açıklamalar inandırıcı olur…”
* * *
Örgütsüz işlendiği öne sürülen cinayetlere yaşadığımız dönemde Hablemitoğlu ve Hrant Dink cinayetleri de eklendi.
Örgüt bulunamadığı için haliyle örgütün arkasındaki güçler de keşfedilemedi.
Uğur Mumcu’dan Hrant Dink’e, bu faili meçhullerin ortak yanı, devlet güçlerinin cinayetten önce ve sonra katil lehinde hareket etmesidir.
Bu tablo bize, bu cinayetlerin ardında devletin de üstünde bazı güçler bulunduğu izlenimini verir.
Bu bağlam cinayetten kim kazançlı çıktı sorusunu sorarak da tahminler yürütebilirsiniz… Mesela soru: Hrant Dink cinayeti içerde ve dışırda en çok kimlere yaradı?
Küfür adamı…
Federasyon İkinci Başkanı Göksel Gümüşdağ’ın hem Hakan Şükür, hem Erman Toroğlu’na ettiği galiz küfürler şike iddianamesinin ek klasörlerinde yer alıyor.
Hakan Şükür, Göksel Gümüşdağ’ı bu yüzden mahkemeye verdi.
Gümüşdağ, Başbakan Erdoğan’ın hanım tarafından akrabası oluyor…
Bu zatın anlaşılan biraz da arkasına güvenerek sergilediği tuhaflıklar, ettiği küfürlerden ibaret değil…
Gümüşdağ, bir yandan şike olaylarının sanığı.. Bir yandan bu olaylara göre karar alma durumundaki Federasyon’daki görevini sürdürüyor. Görülmüş şey değil…
Ettiği küfürlere gelince.. Eski Federasyon Başkanlarından Kemal Ulusu diyor ki:
- Sahada bir futbolcu küfür ettiğinde Federasyon ona ceza veriyor. Peki Federasyon ikinci başkanı küfür ederse ona cezayı kim verecek?
Sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını isterken Federasyon yetkililerini bu sıfatlardan muaf mı tutacağız?
Konak’ta müzeler
İzmir’in Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan, göreve geldiği tarihten bugüne kadar sessiz sedasız üç butik müzeyi yaşama geçirdi. Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesi, İzmir Mask Müzesi ve geçtiğimiz günlerde de Neşe ve Karikatür Müzesi’ni hizmete açtı. Sırada üç müze daha var: Kent Tarihi Müzesi, Spor Müzesi ve Kadın Müzesi… Bu müzelerin yer alacağı binaların tümünü eski yapılar oluşturuyor ve böylece eski eserler de yaşatılmış oluyor. Tartan’ı kutluyoruz…
Horoz
Fransız Hükümeti 2008 yılında Türkiye – AB üyelik müzakerelerinde beş faslın görüşülmesini veto etti. Türkiye’ye AB yolunu tıkadı.
Herhangi bir tepkimiz olmadı.
Bir yıl sonra 3-4 Nisan 2009 tarihindeki Strasbourg zirvesinde Fransa’nın NATO’nun askeri kanadına dönüşü konuşuldu. Veto hakkımızı kullanabilir ya da şarta bağlayabilirdik. Kullanmadık.
Aldığımız darbelere karşı bir tepkimiz olmuyor
Karşı taraf da bunu biliyor
Türkler birkaç gün şamata yapar, sonra susar unutur, diyorlar.
Bu defa da öyle olacağına emin olmasalar bu kadar rahat hareket edebilirler miydi?
Erdoğan, 2014’te cumhurbaşkanı olursa “yarı başkanlık” sistemine geçermişiz.
Valla bizim bildiğimiz Başbakan bu işi öyle yarım bırakmaz…
* * *
Tutukluluk süresi
4 ila 8 yıla indirilecekmiş.
125 ila 150 yıl yaşayacaklar için fena değil…
Haldun Ertem
Öneri
Akdeniz Üniversitesi’nde yüz nakli ameliyatı gerçekleştiren Prof. Ömer Özkan ve ekibini kutluyoruz…
Ancak iki parantez…
1. Prof. Özkan kamuoyu önüne çıkmak için ameliyatın başarısının kesinleşmesini beklemeliydi. Henüz kesinleşmiş bir sonuç yok ortada.
2. Ömer Özkan hastanın sağlık durumunu medyaya tek tek röportaj vererek değil, düzenli basın toplantısı yaparak ve ayrım yapmadan duyurmalıydı. Hem vakitten tasarruf eder hem de olayın medyatik ranta ve reklama dönüşmesini önlemiş olurdu.
Tayyip Erdoğan, “Bundan sonra Fransa’ya gitmeyebilirim” demiş.
Mesele gitmemek değil… Mesele gidip de ilk demeçte “Ermenilere yapılan soykırım değildir” diyebilmek…
Fahrettin Fidan
Milli Güvenlik dersi kaldırılmış.
Yerine “Sivil Güvenlik” dersi konsa da öğrenciler “coptan, gaz bombasından, tazyikli sudan, polis teröründen”
nasıl korunacağını öğrense…
Gülhan Elmas
İlk yerli oto “devrim” yeniden geliyormuş…
Onun modası çoktan geçti. Bu döneme uygun marka “Karşı Devrim” olabilir.
Demet Erel

Melih Aşık
Milliyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)