Ömrünü davasına verdi, gitti!


Ne mutlu Kıbrıs’lı Türklere! Denktaş gibi bir lider çıkardılar. Denktaş, öldükten sonra övülen, göklere çıkartılan, eşsizliği ve benzersizliği anlatılacak biri değildi.

Kendini kabul ettirmişti.

Ömrünü davasına veren!

Lider gibi lider!

Eylemde güçlüydü.

Uslupta kuvvetliydi.

Özel yaşamı ile resmi yaşamı arasındaki farkları kaldırmış, bütün yaşamanı “Kıbrıs Davası”nın gerçekleşmesine vermişti. Kıbrıslı Türklerin bağımsız olarak var olmasını; dünya sorunları içinde ve tarihin genel gelişim çizgisi içinde çok yünlü olarak tutabilmişti.

Son nefesi de “Kıbrıs” olmuş.

Denktaş gibiler kolay yetişmez.

Kolay unutulmaz.

Acımasızca saldırdılar.

Unutturmaya çalıştılar.

Halkından koparmak istediler.

Davasından döndürme çalıştılar.

Yılmadı, dönmedi.

Davasını bırakmadı.

Dün gazetelerde genişçe yer vermişler; Denktaş’ın “Kıbrıslı Türk’ün yok olmaması için verdiği mücadeleden” kesitler sergilemişlerdi.

Xxx

1948’de “Enosis” karşı diklenişi.

1950’de halkının önderi olması.

Ve 1963’de davasına sarılması.

Kandan ve yağmadan gözü dönmüş kurt sürüleri gibi Kıbrıslı Türklerin üzerine bütün vahşeti ile gelenleri durdurmak ve bu vahşeti dünyaya duyurmak için Türkiye’den Kıbrıs’a bir sandalla giderek silahlı direnişe katılması…

Esir düşmesi…

Kurtulması…

Kıbrıs Türk Cemaati Meclis Başkanlığı’na seçilmesi ve dağınık haldeki milis kuvvetlerini tek örgüt altında toplamaya çalışmasıyla adada “Türk Mukavemet Teşkilatı”nın kurulmasına giden yolun açıcısı oldu. Kıbrıs’ta ve bu coğrafyada tarihin akışını değiştiren lider Denktaş oldu.

Xxx

Kendini eleştirenlere küsmezdi.

Büyük vekarı vardı.

Alçakgönüllüydü.

Sakindi, ölçülüydü.

Hem ihtisas adamıydı.

Hem çok yönlüydü.

Gerçekten bir çınar devrildi.

Ömrünü davasına verdi, gitti. Bütün hayatını “Kıbrıs’taki Türk varlığını korumak” için harcadı.

Kıbrıs’ı halkına bıraktı.

Çetin sorunlar var.

Çözüm isteyen derin tıkanma.

Şuanda Anavatandan gelenlerle birlikte Kıbrıslı Türklerin, KKTC’yi Türkiye’ye bağımlı yaşamak ve Ankara’dan akan gelir ve destekle ayakta tutma mecburiyeti yaşıyor. Türk kesimi, Rum tarafının ekonomik zenginliğinin çok gerisinde kalmış durumda. Bu yapı, Kıbrıslı Türkleri, Rumlar karşısında özgüveni erimiş bir duyguya itiyor. Herhalde Denktaş’ı en çok üzen bu yapının yarattığı o özgüven zayıflığı duygusuydu.


UYAN BORUSU

19 Mayıs’a niçin karşılar?

Aslan Bulut, 19 Mayıs törenlerinin stdayumlarda yapılmasını kaldıran kararın altında imzası bulunan Mille Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in 1995 yılında Bilgi ve Hikmet adlı bir dergide yayınlanan yazısının bir bölümünü dün köşesinde yayınlandı. Milli Eğitim Bakanı’nın Bilgi ve Hikmet adlı dergide yer alan yazısı şöyle: “Türkiye’de Cumhuriyet ilkesinin yerini katılımcı bir yönetime devretmesi gerektiği ve nihayet laiklik ilkesinin yerine İslam’la bütünleşmesinin gerekli olduğu kanaatini taşıyorum. Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin laiklik, cumhuriyet ve milliyetçilik gibi bir çok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha adem-i merkeziyetçi daha Müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğu bulunduğunu ve artık bunun zamanın geldiği düşüncesini taşıyorum”

Necati Doğru
Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)