Onlar Ermeni Olabilir Ama Ben Değilim


Ben Ermeni Değilim

Bir insanın, kim olursa olsun öldürülmesi acı bir olaydır. Hrant Dink isimli Ermeni vatandaşımız bundan yaklaşık beş yıl önce öldürüldüğünde aynı şeyleri yazmıştım. Bazı yazdıkları vardı, onu yazılarımda eleştirmiştim…
“Türk’ün pis kanı… Sabiha Gökçen Ermeni kızıdır” gibi yazdıklarına elbette karşı çıkacaktım.

Hem cinayetten, hem de önceki gün açıklanan mahkeme kararından sonra, İstanbul’da büyük kitlelerin katıldığı gösteriler yapıldı. İki gösteride de ellerinde aynı pankartlar vardı:

“Hepimiz Hrant’ız.”

“Hepimiz Ermeni’yiz.”

Kusura bakmasınlar, onlar Ermeni olabilir ama ben değilim.

Benim gibi milyonlarca insanımızın da aynı şeyi söylediğini duyar gibi oluyorum. O milyonlarca insanımız onun öldürülmesine elbette üzülmüştür de, akıllarına böyle pankartlar açmak herhalde gelmemiştir!

Bu ülkede nice Türk’ler de öldürüldü. Hangisini sayayım!

Ama hiç kimsenin aklına “Hepimiz Türk’üz” pankartları açıp sokaklara dökülmek gelmedi. Zaten böyle bir tek pankart bile açılmış olsaydı, entel-liboş-şeriatçı-Kürtçü tayfası derhal cazgırlığa başlar, “Faşistler, ırkçılar, Kemalistler” diye çığırtkanlık yapardı.

***
Gelelim Hrant olayının yargı aşamasına… Çünkü esas hikayemiz burada yatıyor. Bu son olay, Türkiye’de en önemli konuların bile nasıl pamuk ipliğine bağlı olduğunu, AKP iktidarının her olayı nalıncı keseri gibi nasıl kendine yonttuğunu bir kez daha gösterdi.

Yargılama aşamasında bu entel-liboş ve iktidar takımının bir tek amacı vardı ve kararın öyle çıkmasını istiyorlardı:

“Hrant’ı öldüren Ergenekon’dur!”

Bunun vurgulanmasını beklediler. Amaçları bu olayı bile hayali Ergenekon örgütüne bağlamaktı.

Alpaslan Aslan isimli biri günün birinde Danıştay’ı basmış, 2. Daire başkan ve üyelerine ateş edip bir üyeyi öldürmüş, ötekileri yaralamıştı. Bu adam yakalandı ve davası yaka paça Ergenekon’a bağlandı! Yargılama sürüyor.

Şimdi Ergenekon’dan tutuklu bulunan nice insanların, üniversite hocaları, gazeteciler, yazarlar ve askerlerin, Alpaslan Aslan isimli bu katille bağlantılı olduğunu düşünün!

Yargılama aylardır sürüyor ama ortaya ne örgütle, ne de Alpaslan’ın örgüt bağlantısıyla ilgili bir tek belge konulamadı… Çünkü yok.

Bu çevreler aynı süreci Hrant olayında da tezgâhlamaya kalkıştı. Mahkeme karar verecekti:

“Hrant’ı Ergenekon çetesi öldürmüştür. Cinayetin arkasında örgüt vardır.”

***
Peki katilleri hangi mahkeme yargılıyordu?

Özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi.

Bu mahkemenin hakimlerini oraya bu iktidar atamıştı. Yani AKP’nin HSYK’sı tarafından oraya seçilmişlerdi. Dolayısıyla onların en iyi ve en seçkin hukukçular olması gerekiyordu.

İktidarın niyetlerini bilen, iktidarın uygulamalarına karşı çıkmaları söz konusu olmayan hâkimlerdi.

İşte bu özel yetkili mahkeme bile “Cinayetin arkasında örgüt yoktur” kararı verdi ve kıyamet o zaman koptu.

Burada bir ekleme daha yapayım da, yanlış anlama olmasın.

Cinayetin arkasında örgüt olup olmadığını ben bilemem. Olduğunu veya olmadığını söyleyecek bir konumda değilim.

Ama iktidar kesiminin beklentisini, herkes gibi ben de biliyordum. Mahkeme öyle bir karar vermeliydi ki, bu cinayet Ergenekon’a bağlansın ve Ergenekon tantanası yeniden canlandırılsın.

Olmayınca, bu kez Ermeni pankartlarıyla sokağa döküldüler.

***
İşte bu aşamada hatalar zinciri bir kez daha ortaya çıktı. Mahkemeye saldırılar ve eleştiriler başladı.

Mahkeme başkanı gazetelere verdiği demeçte, verilen kararı savundu. Olacak şey değildi. Bizim bildiğimiz “Hâkimler sadece kararlarıyla konuşur” ilkesi çiğnenmiş oldu.

İkincisi, mahkeme başkanıyla mahkemenin savcısı, yine kamuoyu önünde kapıştı. Savcı, verilen kararın yanlış olduğunu savundu.

Üçüncüsü ve en çirkini, karar sonrasında devreye siyasetçiler girdi. Mahkemenin kararı yanlıştı!

Abdullah’tan Tayyip’e, Bülent’ten bilmem kime kadar herkes, ağzına geleni söylemeye başladı.

İş bu kadarla da kalmadı. Bu kez piyasaya zenginler kulübü TÜSİAD’ın başkanı olan bir hanım çıktı, açtı ağzını yumdu gözünü!

Bunların hiçbiri dava dosyasını okumamıştı ama ağzı olan konuşuyordu…Çünkü beklenen büyük fırsat kaçmıştı…

Mahkeme “İşin arkasında örgüt var” deseydi hadise Ergenekon’a bağlanacak ve darbe edebiyatı ortalığı bir kez daha sallayacaktı.

(Ben gazeteci kimliğimle burada herhangi bir mahkeme kararını siyasi nedenlerle ve bu şahısların üslubuyla eleştirsem, inanın hakkımda bir sürü davalar açılır.)

***
Haaa, burada çok önemli ve gözden asla kaçırmamak gereken önemli bir olay daha var. Onu lütfen atlamayalım.

Hrant Dink’i öldüren ve öldürtenler yakalandıktan önce ve sonra olanları kısaca bir anımsayalım.

Bazılarının, devlet adına istihbarat elemanı olarak polis ve jandarmaya çalıştığı, Hrant’ın öldürüleceğinin önceden bilindiği ve ilgili makamlara haber verildiği, duruşmalarda belgelendi.

Tetikçinin yakalandıktan sonra karakolda polislerle birlikte –elinde Türk bayrağı ile- verdiği pozlar da unutulmadı.

Eğer cinayetin arkasında bir örgüt varsa, bence Ergenekon’da değil, devletin içinde aramak gerekir!

İsmi geçen, görüntülerde yer alan güvenlik görevlilerinin hiçbiri için soruşturma izni verilmedi ve hiçbiri yargı önüne çıkarılmadı!

***
Kendimi bildim bileli bu ülkede yaşarım, olayları gazeteci ve vatandaş kimliğimle kendimce izlemeye çalışırım.

Ben bugüne kadar böyle bir hâkim-savcı kapışmasına, hâkimin demeçler vererek kamuoyu önünde kendini savunmasına, siyasetçilerin yargıyı böylesine suçlamasına hiçbir zaman tanık olmamıştım.

Mahkeme “İşin içinde örgüt var, davanın Ergenekon’la birleştirilmesine” kararı verseydi, şimdi yerin dibine sokulan mahkeme heyeti alkışlanacak, övgüler düzülecek ve kahraman ilan edilecekti!

Türkiye, işte bu duruma getirildi.

Kendi atadıkları mahkeme heyetini şimdi tu kaka ilan ettiler, “Hepsi Hrant, hepsi Ermeni (!)” olanların sokağa dökülmesini, kendileri tarafından temsil edilen devlete –ve dolayısıyla kendilerine- bol bol sövülmesini sağladılar.

İş o duruma geldi ki, son seçimde CHP’den aday olup da seçilemeyen biri bile ekranlardaki o vıcık vıcık tartışma programlarında boy gösterip “Sabiha Gökçen havaalanının adı Hrant Dink olarak değiştirilsin” diyebildi.

Bu da olursa hiç şaşırmayın.

Sıkıyorsa yaparlar.

Bu ülkenin milyonlarca yurtsever insanı, olanlara böyle sessiz ve tepkisiz kaldığı sürece, her şey olur.

Emin Çölaşan
Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)